Barış Anneleri: #Ortadoğu#’da bir trajedi yaşanıyor ve dünya devletlerinin bu duruma sessiz kalması kabul edilemez. En büyük isteğimiz bir an önce barışın olmasıdır
Türkiye’de 40 yılı aşkındır süren savaşı bitirmek için 1999 yılında kuruldu Barış Anneleri. Kuruluşunu ilan ettikten sonra da pek çok önemli girişimde bulundu. Başlarındaki beyaz başörtüleriyle barışın gelmesi için büyük bir mücadele verdiler, vermeye de devam ediyorlar.
Newroz’lara ve 8 Mart’lara katılan, yurtdışındaki kadın gruplarıyla ve siyasilerle bağlantılar kuran Barış Anneleri, onurlu bir barışın sağlanabilmesi için ömürlerini verdiler. Bu mücadele sırasında da anne olmaları ya da kadın olmaları polis şiddeti görmelerini engellemedi ve sırf barış istedikleri için yerlerde sürüklenip darp edildiler.
Anneliği siyaset üstü evrensel bir kimlik olarak tarif eden Barış Anneleri, tam da bu nedenle Kürt anneleri ile Türk anneleri arasında savaş karşıtı bir dayanışma örgütlenebileceği fikriyle hareket ediyor.
1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle görüştüğümüz Barış Anneleri’nden Raife Özbey, 20 yıldır süren barış mücadelelerini ve son gelişmeleri değerlendirdi.
*20 yılı aşkın bir süredir barış için mücadele veriyorsunuz. Kurulduğunuz günden bugüne yaşadıklarınızla ilgili bilgi verir misiniz?
Geçen 20 yıl süresince her türü acı, keder, baskı ve zulüm gördük. Çünkü çok fazla üzerimizde duruyorlardı. İki defa gelip kurumumuzu kapatmaya çalıştılar ama bizim mücadelemiz ve direnişimiz karşısında hiçbir şey yapamadılar. Bize psikolojik baskı uyguluyorlardı. Nereye gitsek arkamızdan gelip bizi takip ediyorlardı. Biz hasta ziyaretlerine gidiyorduk, taziyeleri ziyaret ediyorduk yine bizi takip ediyorlardı. Sebepsiz yere araçlarımıza trafik cezası kesiyorlardı. 20 yıllık sürede umut için, barış için, birlik için, kardeşlik için elimizden ne geldiyse yaptık. Savaş ve kanların durması için yürüyüşler, mitingler yaptık. Çoğu zaman bunun için farklı yerlerde kaldık. Elimizden ne geldiyse yaptık.
*AKP hükümeti ‘çözüm süreci’ başlatarak barış için bir adım atmıştı ama daha sonra bu süreci bitirdi. O dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümeti 2012 yılında ‘çözüm süreci’ başlatmıştı. O dönemde barış olacak ve savaş bitecek dedikleri zaman çok sevindik. Gerçekten birlik, beraberlik ve kardeşlik olacak, silahlar yerine kalemler konuşacak dedik. Bu sürecin masalarda oturup konuşularak barış birlik sağlanacağını düşündük ama maalesef ki onların rantçılarının hesabına gelmedi. Savaş isteyen ve birlik, kardeşlik istemeyen kişiler süreci kötü yaptı. İki tarafın da zarara uğramasına sebep oldu. Biz bu durumda da bayağı çabaladık ama ancak bunlar elimizden geldi.
*Özellikle çözüm süreci bitirildikten sonra Kürdistan’da insanlık dışı saldırılar yaşandı. Bu saldırılar hala da farklı yöntemlerle devam ediyor. Yanı sıra Kürt çocukları ile Kürt kadınlarına uzman çavuş, polis ve korucular tarafından katliam, şiddet ve cinsel saldırılar yapılıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
AKP hükümeti tekrardan çözüm sürecini bitirdiği zaman bizler çok zorluk çektik. Gözaltlarıyla, baskılarla, katledilmelerle ve işkencelerle karşılaştık. Açılan davalarla bizi sindirmeye çalıştılar. Yapılan planlarla, OHAL ile insanlarımız üzerine baskılar kurmaya çalıştılar. Hala bunların izleri devam ediyor. İnsanlarımız hala suçsuz yere gözaltına alınıp tutuklanıyor. Özel savaş politikaları ile kaybettiriliyor. Bu coğrafyaya barış gelmediği sürece ve AKP-MHP hükümeti iktidarda olduğu sürece bu devam edecektir.
*Savaştan en fazla kadın ve çocuklar etkileniyor. Buna Kürt kentlerinde tanık olduğumuz gibi IŞİD’in Ezidi Soykırımı’nda da gördük, görüyoruz. Taliban’ın Afganistan’ı ele geçirmesiyle Afganlı kadınlar da aynı durumda. Özellikle Ortadoğu’da savaşsız, şiddetsiz bir hayat için neler yapılmalı?
Ortadoğu’nun her yerinde savaş var. Kadınlar öldürülüyor, insanlar katlediliyor, kanlar dökülüyor. DAİŞ’in adamları kadınları öldürdüler. Yetmedi sattılar, cariye, köle yaptılar. Şimdi de Afganistan’da Taliban bu işi yapıyor. Her halükarda siyasi olsun, aile olsun, nerede olursa olsun kadınlar ve çocuklar eziliyor. Bu kabul edilemez. Şengal’de hala bu yapılmakta. Sivil insanlar öldürülüyor, hastaneler vuruluyor, köyler yıkılıyor, yakılıyor, bu durumda yine kadın ve çocuklar büyük zarara uğramış oluyor. Ortadoğu’da bir trajedi yaşanıyor ve dünya devletlerinin bu duruma karşı sessiz kalması kabul edilemez bir durumdur.
Bu olaylar yaşanmasın diye bilinçli insan ve barışı isteyen insanların devreye girmesi ve bu savaşların durdurulması sağlamalıdır. KDP kardeşlerinin kanından ellerini çeksin. Biz bunu kınıyoruz. Ajanlık yapmasın, düşmanlarına karşı arkadaşlık yapmasın, bu büyük bir utançtır. Kardeşleriyle beraber el ele tutuşup bu kirli savaşa ve kardeşlik savaşına karşı dursunlar. Güney Kürdistan’dakiler aklını başına alsın. Aynı durum onların başına geldiği zaman yollarını bulmakta o zaman zorlanacaklardır.
*Türkiye’de barışın sağlanması kadın ve çocuklara nasıl yansır sizce?
Barış olduğunda öncelikle kadın ve çocuklar az da olsa rahatlayacaktır. Çünkü her yönden kadınlar ve çocuklar sürekli ezilmekte. Barışın herkese faydası olacağı gibi en çok kadın ve çocuklara fayda sağlayacaktır. Kim bunu yapmaya hazırsa biz her türlü arkasında olmaya da hazırız.
*Barış Anneleri olarak topluma ve kadınlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Barış gününe olan mesajımız; barış, özgürlük, kardeşlik ve birliğin bu ülkeye gelmesidir. Çağrımız şudur ki; silahlar sussun, savaşlar dursun. Kürtlere yönelik olan baskılar, hakaretler, zulümler, ırkçı saldırıların sonu yok, bunlar son bulsun. Bunun için her zaman barıştan yanayız ve en büyük isteğimiz bir an önce barışın olmasıdır.[1]