Êzîdî kadınlar, direnen “#Kadın# Birimleri” kurarak, kör olmadıklarını, duyduklarını ve ne olduğunu bildiklerini söylüyorlar.
Özellikle #Kürdistan# Bölgesel Hükümeti açısından sormak istiyorum:
#Êzîdîler# özgürleşmediği ve kendi kaderlerini toplum olarak tayin etmedikleri müddetçe, sizin var olduğunuzu iddia etmeniz ne ifade edebilir ki?
Sizin Musul’u, Kerkük’ü hala Kürdistan bölgeleri olarak kabul etmeninizin tarihe düşen bir not olması mümkün mü?
Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin, Birleşmiş Milletler’in soykırım günü olarak kabul ettiği 3 Ağostus’u, 2019 yılında, 4 yıl gecikmeli olarak “Êzîdî Soykırım Günü” olarak kabul etmesi, zamanında üstlenilmeyen sorumluluklar için bir cevap olabilir mi?
3 Ağustos soykırımının kırılmasında önemli rol oynayan tarihin tanığı bir komutanın raporuna başvurmak istiyorum:
Katliamın canlı tanığı komutan Memo, 3 Ağustos’ta Şengal Dağı’nda 6 kişi olduklarını belirtiyor.
KDP güçlerinin saldırılar esnasında bölgeyi terk ettiğini geride kalan bir doçkaya el koyduklarını, telefon üzerinden silahlı halk gruplarıyla Şengal Dağı’nda 700 kişilik bir savunma gücü oluşturarak, özellikle de Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin gözleri önünde yapılan katliamın daha da vahim sonuçlara ulaşmasını ilk planda engellediklerini da ekliyor.
Son büyük katliam (73. Ferman) 3 Ağustos 2014’te gerçekleşmişti; yarını baz alırsak, 8 yıl önce.
Şengal Katliamı’nda yaşamını yitirenlerin 5000 olduğu yazılı. Bu “ortak yara”da çoğunlukla Kürt kadınları yaşamını yitirdi. Binlerce kişi yaralandı ve binlercesi kaçırıldı.
Kaynaklar Êzîdîler’i savunan güçler hanesine; PKK, YPG, YPJ, Şengal Direniş Birlikleri, Êzîdî Kadın Birimleri ve Êzîdî Koruma Gücü’nü yazdı.
Êzîdîler’e karşı saldırıda bulunanlar hanesine ise Irak ve Şam İslam Devleti, Türk, Irak ve Iran devletlerini.
Özellikle Türkiye uzun yıllardır Şengal Bölgesi’ne defalarca hava saldırılarında bulundu.
Tarihi verilere göre, ilk Êzîdî katliamı Musul Valisi Hamadani tarafından M.S. 906 yılında gerçekleşmiş.
Müslümanlığı kabul etmeyen bir Êzîdî ailesinin katledilmesiyle başladığı kabul edilen birinci katliamdan sonra, 73. kez Êzîdîlere dönük katliam gerçekleşmiş.
Pogrom Dergisi’ne göre, 80’li yıllarda Êzîdîlerin sayısı 800 bin (Güney Kürdistan’da 550; Gürcistan’da 1.200; Rojava’da 5000; #Kuzey Kürdistan#’da birkaç yüz; Almanya’da 200 bin) olarak tahmin ediliyordu.
2013 yılında Almanya’da Êzîdîlerin çoğunluğunun yaşadığı kentlerden Celle Êzîdî Kültür Merkezi tarafından yayınlanan yapıtta ise, Êzîdîlerin sayısı 1.440.000 (Eski Sovyetler 400 bin; Avrupa 180 bin; Kuzey Kürdistan 500; Rojava 60 bin; Güney Kürdistan 850 bin; Amerika 5000; Kanada 2000; Avusturalya 2000) olarak tespit ediliyor.
Feleknas Uca’nın “#Kürtler#’in Orijini” olarak adlandırdığı Êzîdîler, yine Feleknas’a göre, “kör, sağır, dilsiz” bir dünyanın gözleri önünde katledildiler.
Êzîdî kadınlar, direnen “Kadın Birimleri” kurarak, kör olmadıklarını, duyduklarını ve ne olduğunu bildiklerini söylüyorlar.
Bin yüz onaltı yıl önce başlayan katliam, Êzîdîleri Ortadoğu’daki İslam hakimiyetinde, kabul edilmeyenler bazında, “Kürtler’in siyahları” kategorisine itti.
Bu resim Kürdistan’daki Toplumsal Kurtuluş Hareketinin politik kümelere yayılmasıyla tarihi bir kırılma yaşadı.
Êzîdî Koruma Gücü ile Kürdistan Koruma Gücü arasındaki diyalektik bağ, Êzîdîlerin kurtuluşu için güvenli bir bileşim oluyor; bu tarihin kaçınılmaz bir dayatması olarak kabul edilmelidir.
Ve Êzîdîlerin yaydıkları ışık, geri tepmeyecek güçte, bir kez dünyaya yayıldı![1]
Selim FERAT