#Diyarbakır#’da artık değişmeyen mutsuz sabahlardan biri daha. Tüm bu olumsuzluk ve mutsuzluk bulutu arasında, ayağa kalkmak için enerji toplamaya çalışırken telefonuma bir mesaj geliyor. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinden gelen mesajda şöyle yazıyor:
“1 yıldır size hizmet etmekten daima onur duyduk. Sizlerle daha güzel günlere… Cumali Atilla Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı”.
Güleyim mi ağlayayım mı gerçekten bilemiyorum. Seçtiğimiz Belediye Başkanı asılsız suçlamalarla cezaevine atıldı. 1 yıldan fazladır cezaevinde ve yarın Malatya’da duruşması var. Koltuğu zorla gasp edildi. Ve bu zorla oturulan koltuktan, iradesi gasp edilmiş halka bu mesajı atabilmek… Kayyım gerçekten kendisini bu şehrin belediye başkanı mı sanıyor? Yürürken, arabayla geçerken, herhangi bir şekilde bu şehirdeki insanların hiç mi yüzüne bakmıyor, yüzlerdeki derin hüzün, mutsuzluk ve öfkenin hiç mi farkında değil?
Kafamda bu sorular dolanırken sevgili Gültan Kışanak’ın yarın Malatya’da duruşması olduğu mesajını alıyorum kızından. Avukatını arıyorum, yeni bir gelişme var mı diye. “Yeni hiçbir şey, hiçbir gelişme yok” diyor sayın Emin Aktar! Yeni bir şey yok! Bu söz bir müddet kulağımda çınlıyor.
Milyonlarca insanın oyunu almış bir Belediye Başkanı 1 yıldır cezaevinde ve yeni hiçbir gelişme yok! Bu kadar!
Gültan Kışanak hakkında hazırlanan iddianamedeki suçlamalar
Gültan Kışanak hakkında hazırlanan iddianamedeki suçlamaları tekrar hatırlayalım. Bu suçlamaları 3 başlık altında gruplandırmak mümkün: DTK çalışmaları, değişik tarihlerde ve farklı konularda yaptığı konuşmalar ve belediyenin faaliyetleri.
Demokratik Toplum Kongresi (DTK) 2008 yılında kurulan, birçok sivil toplum örgütünün bileşiminde bulunan, faaliyetlerinin tümünü açık yapan, yasal bir oluşum. AKP’li birçok siyasetçi ve vekil de DTK’nın toplantı ve çalışmalarına katıldılar. Gültan Kışanak 2011-2013 yılları arasında 8 defa DTK binasına girmek ve DTK’da düzenlenen ortak basın açıklamasına katıldığı için “silahlı örgüt yöneticiliği” ile suçlanıyor. Yanlış duymadınız, DTK binasına girmek ve basın açıklamasına katıldığı için!
2. grup suçlamalarda, 2012-2016 yılları arasında toplam 41 olay sıralanmış. “Olay” deyince ciddi bir şeymiş gibi algı yaratmasın sakın, açalım bu “olayları”. 4 yürüyüş ve açıklama, 4 adet facebook paylaşımı, 2 Dünya Kadınlar Günü, 3 adet Newroz konuşmaları, 1 taziye, 2 cenaze törenine katılma, aralarında Suruç katliamı ve İnsan Hakları Günü de olan 12 adet konuşma… bu şekilde gidiyor.
3. grup suçlamalar ise belediye faaliyetlerine ilişkin. Belediye faaliyetleri deyince, sakın birçok belediyede olduğu gibi usulsüzlük, yolsuzluk sanmayın! Buradaki suçlama çatışmada yaşamını yitiren örgüt mensuplarının cenazelerine belediye cenaze araçlarını göndermek. Oysa 5393 sayılı Belediye Kanununun 14. Maddesinin 1. fıkrasının a bendinde mezarlıklar ve defin belediyenin asli görevleri arasında sayılmaktadır. Gültan Kışanak Belediyenin yasal olarak yapması gereken bir görevi getirdiği için suçlanmaktadır.
Bunlardan ayrı olarak evinde yapılan aramada el konulan 23 kitap da dosyada suçlama delili olarak gösterilmiş. Bu kitaplar, bu iddia edilen suçlar, konuşmalar, cenaze aracı ile nasıl ilşkilendirildiyse artık…
Ve yukarıda saydığım ipe sapa gelmez “olaylar” için, Gültan Kışanak “silahlı örgüt yöneticiliği” ile suçlanıyor!
Ne kadar kolay bu ülkede bir insanı, milyonların oyunu almış bir belediye başkanını “silahlı örgüt yöneticiliği” ile suçlamak. E tabi Kürt olunca zaten potansiyel örgüt üyesi olmuş oluyorsunuz.
Kürt illerindeki iradeyi yok saymak kolay elbet. Ne de olsa, bu ülkede “yok” denildiğinde Kürt sorunun da Kürtlerin de yok olduğu düşünülüyor.
Üzüleceksiniz, ama söyleyeyim. Sizler yok dediğinizde, biz yok olmuyoruz. Buradayız ve inanın irademiz her zamankinden daha sağlam!
Sevgili Gültan Hanım, halkınız çıkmanızı ve biran önce aramıza dönmenizi bekliyor![1]