Benden BİR dergisi için ALİŞER Efendi’nin portresi istendiğinde memleketim #Dersim#’deydim. Aklıma takılan ilk soru şuydu, O’nu hangi isimle anacaktım. Çünkü dersimliler kendi dillerinde O’na ARSEL Efendi, Türkçe konuşmalarında ise #Alişêr Efendi#, kimi yerlerde ise Alişer Efendi diye anıyorlardı. Ben Ovacık nüfus kaydını esas alarak ALİŞER’i yeğledim.
Yazım önerisi gelir gelmez ilk Alişêr ikonunu hafızama yerleştiren Babaannemin ve Seyit Rıza’nın kâtipliğini ve danışmanlığını da yapan amcam Ağa (Mehmet Ali Polat) ‘ın hafızama ektiklerini anımsadım. Tüm Dersim genelinde, ama özellikle ilçem Ovacık’ta efsaneleşen bu büyük insanı binlerce sayfa yazı ve makale yazmış biri olarak neden yazmadığım konusunda kendimi sorguladım. Bu öneriyle bu eksikliğimi giderme fırsatı verdiği için BİR dergisi Yönetimine teşekkür ediyorum.
Daha çocuk yaşlarımda büyüklerimin tanıklıklarından aktardıkları Alişêr Efendi; Filozof, şair, besteci, ozan, hekim, edebiyatçı, öğretmen diplomat, askeri bir stratejit ve örgütçü bir halk önderi kimliklerinden hangi birini vurgulayabilirdim ki …
“Beni, benden değil, başkalarından tanıyın”, fenomeninden hareketle O’nu dost ve düşmanlarından tanımak Yönteminin daha doğru olacağına karar verdim. O’nu yakından tanıyan ve birlikte yaşamış, halen hayatta olan insanlarla söyleşilerimin daha objektif olacağı kanısıyla, O’nun hakkında lehinde ve aleyhindeki yazılı kaynaklardan Oluşan araştırmalarımı kronolojik ve metodolojik olarak aktarmayı yeğledim.
Ancak istenen bir portre yazısı olmasına rağmen, Alişêr Efendi’nin Yaşamı halkı ve halkı da öz yaşamı olan bir zat olduğundan, olaylar kişiselliğin önüne geçerek, bir portre çalışmasını aşacak ve bu benim kusurum olmayacaktır. Ne yapalım bu şahsiyetlerin yaşamı ve kişiliği halk mücadelesi olduğundan, başka seçenek de kalmıyor zaten.
Alişêr Efendi’nin 1882’de İmranlı Azgêr (Atlıca) köyünde dünyaya geliyor. Hesenan’lılardan dır. #Sivas#’ta Öğrenim görmüştür. Bir süre Mustafa Paşa’nın kâtipliğini, daha sonra da Mustafa Paşa’nın oğulları Haydar Bey ve Alişan Bey’lerin, Refahiye Kaymakamlığında Danışmanlık ve katipliğini yapmıştır. Kâtipliğinden dolayı #Koçgiri#’deki aşiretler arasında tanınan, sevilen bir insan olmuştur. Alişêr Efendi, Koçgiri ve Dersim aşiretleri arasında birlik oluşturan bir örgütçüdür.
Dr Nuri Dersimi, öldürüldüğünde çok sağlıklı bir yapıda olduğunu belirtmekte, Eşi Zarife’ye saygı her yönüyle takdir etmektedir ve duymakta.
“…. Alişêr, kendi akrabasından Zarife adında bir kızla evlenmiştir. Zarife; Boylu, Poslu her konuda bir #Kürt# fizyonomisine sahip ve, simasında bir erkek cesaret ve yiğitliği okunan eşsiz güzellikte bir Kürt kızıydı. Kocası gibi Kürt milli davasına bağlı aynı büyük Amaçları takip eden eşsiz bir Kürt kızı olduğunu yaşamında Doğrudan ispat etmiştir. Zarife Kürt kadınları arasında Milli Uyanış için eşsiz bir propagandacı olmuş ve Alişêr’in milli faaliyetinde onun sağ kolu ve mücadele arkadaşı olmuştur. Erkek egemen Kürt toplumundaki tüm görüşmelerde kocasının yanında bulunarak söz ve kararlara katkı sunmuştur. Devamlı göğsünde çapraz duran fişekliği ve sırtındaki mavzeriyle silahlı mücadelede erkeklerden hiçbir şekilde geri kalmamıştır. Erkeklerle aynı sofrayı paylaşan ve Seyit Rızay’la aynı sofrada yemek yiyen ilk ve tek Kürt kadını olmuştur. Zarife Eşi Alişêr’e daima, Kürtçe arkadaş anlamına gelen heval diye Alişêr de eşine hevala mı () diye hitap etmiştir arkadaşım. Duygu ve fikir itibarıyla tam bir birlik olan bu ailenin çocuğu olmamıştır. Zarife uzun boylu, Poslu her konuda bir Kürt fizyonomisine sahip ve, simasında bir erkek cesaret ve yiğitliği okunan eşsiz güzellikte bir kurt kızıydı.
Alişêr 1914 de özgür bir Kürdistan için çalışmalara başlar. Ruslarla görüşür. Ermenilerle ilişki sağlar. Sivas (Sêwaz), #Malatya# (Meletî) ve Dersim’deki Örgütsel faaliyetlerin sorumluluğunu alır.
Zêrenîk’de (Ovacık) Osmanlının örgütlerini tasfiye eder. Kürt organizasyonunu harekete geçirir. 1919’da Kürdistan Teal-i Cemiyeti’ne bir mektup göndererek Dersim ve Koçgiri #Kürtler#i’nin tümüyle cemiyete bağlı olduklarını bildirir. Koçgiri hareketinde, Kürdistan ordusu oluşturulur ve komutan Alişêr’dir. Ankara’daki yöneticiler onun idam fermanını hazırlarlar, ama O, devletin hakkında verdiği Kararları umursamaz.
Kurtuluş Savaşını bir kısım Kürtlerin ve Alevilerin destek ve katkılarıyla başlatabilen Ankara Hükümeti, Kürtlere ve Alevilere verilen ortak vatan, Eşit Vatandaşlık, Kürtlere özerklik veya otonomi haklarının verilmesi sözlerinden vazgeçip, tek millet (Türk), tek dil (Türkçe), tek din (İslam) , tek mezhep (Sünni) vb. ırkçı politika ve uygulamalara başlayınca, Ankara Hükümeti’ne ilk başkaldırı Temmuz 1920’de Koçgirî’de patlak verir. İsyanın hazırlık çalışmaları Alişan, Dersimli Alişêr ve Dr Nuri (Dersimi) tarafından yürütülmüştür.
15 Temmuz 1920’de aşiret reisi Mustafa Paşa komutasındaki bazı birlikler Zara’nın Çulfa Ali Karakolu’nu basarak, Türk kuvvetlerini esir aldılar. Bu baskın sonrasında Sivas-Erzincan arası ile Kangal-Zara ve çevresi Kürt birliklerinin denetimine geçti. Şadan Aşireti reisi Paso, Türk birlikleri için önemli bir nokta olan Erzincan’ın Refahiye (Gercanis) ilçesini işgal ederek askeri cephaneyi ele geçirdi ve fiilen yönetime el koyarak hükümet konağına Kürt bayrağı çekti.
İsyandan önce Dersim ve Koçgirili aşiret reisleri Elazığ’da toplanarak TBMM Hükümeti’ne bir nota vermeyi kararlaştırmışlardı. Mustafa Kemal’e gönderilen bu notada, Kürdistan’daki Türk memurların ve Koçgiri’deki askerlerin geri çekilmesi, Kürt mahkûmların derhal serbest bırakılması istenmişti. İsyan öncesi ilk toplantı TBMM’de mebusluğu reddeden ve Mebus olmuş Kürtleri de sert bir dille eleştiren Alişan Bey’in oturduğu Boxazyiran köyünde gerçekleştirilmiş ve bu toplantıya Alişan Bey, Haydar Bey, Nuri Dersimi ve Alişêr (Seyit Rıza’ya vekaleten de) katılmışlardı. 15 Kasım 1920 tarihli bu toplantıda Geçici Kürdistan Hükümeti adıyla bir hükümet kurulmuş ve reisliğine Alişan Bey getirilmişti. Daha sonra Yelice’deki Hüseyin Abdal Tekkesi’nde, Canbegan, Kurmêşan ve diğer aşiretlerle Bölgedeki diğer Kürtlerin temsilcilerinin katıldığı bir hazırlık toplantısı yapılmıştı. Bu toplantıda, Diyarbakır, Van, Bitlis, Elazığ, Dersim ve Koçgiri bölgelerini kapsayacak bağımsız bir devletin oluşumunu başarıyla gerçekleştirmek için hep birlikte silahlanıp sonuna kadar Savaşma Kararı alınmıştı. Böylece başkaldıracak bölge Hafik, Zara, İmranlı, Suşehri, Refahiye, Kemah, Divriği, Kangal, Ovacık ve Kuruçay ilçeleriyle birlikte Hemo ve Zirra bucaklarını kapsayan bir alana yayılmıştı.
Gelişmeler karşısında telaşa düşen Ankara Hükümeti, Haydar Bey’i, Ümraniye (İmranlı) Bucak Müdürlüğü görevine, Alişan Bey’i ise Refahiye’ye Kaymakam olarak atadı. Bu iki Kürt liderden; önemli mevkiler karşılığında isyanın bastırılması ve Kemah’ta, 150 kişilik kuvvetiyle hükümet birliklerini bozguna uğratan Alişêr’in yakalanması istenmişti. Oysa her iki lider de başkaldırının mimarlarından olup, Alişêr’e desteklerini sürdürmüş ve onun Hozat’a geçmesini sağlamışlardı. Alişêr, Hozat ve Ovacık’ta birçok aşiret lideriyle birebir görüşmüş ve onları da harekete katılmaya ikna etmişti. Nuri Dersimî’nin babası İbrahim Efendi’nin evindeki toplantıda Ankara Hükümeti’ne yeni bir nota gönderilmesine karar verilmişti. İbrahim Efendi’nin kaleme aldığı mektupta, “Kürdistan Muhtariyet İdaresi’ne muvafakat eden İstanbul Saltanat Hükümeti’nin bu babdaki kararının, Mustafa Kemal Hükümeti tarafından da kabul edilip edilmeyeceğinin açıklanması; Mustafa Kemal’in Kürdistan Muhtariyet İdaresi’ne bakışının aceleyle Dersim Kürtleri’ne bildirilmesi; Eleziz (Elazığ) Meletî (Malatya), Sêwaz (Sivas), Erzingan (Erzincan) mıntıkları hapishanelerinde mevcut Kürt mahkumların serbest bırakılması; Kürt çoğunluğunun bulunduğu noktalardan Türk Hükümeti ve Memurlarının çekilmesi; Türk Hükümeti’nin Koçgiri Mıntıkası’na göndermiş olduğu askeri müfrezenin geri alınması” istenmekteydi.
Bu bildiri Abbasan Aşireti reisi Meco Ağa tarafından Ankara Hükümeti’ne verilmek üzere Dersim Mutasarrıfı Rıza Bey’e verilir. Bu sert notayı alan Hükümet, Koçgiriye bir öğüt kurulu göndererek ayaklanmış halkı sakinleştirmeye çalışırlar. Bunun üzerine TBMM Başkanlığına, Garbi Dersim Aşairu Esasi imzasıyla sert bir telgraf çekilerek, Sevr Antlaşmasına dayanılarak Diyarbekir, Elazığ, Van ve Bitlis vilayetlerinde müstakil bir Kürdistan’ın Kurulması gerektiği, aksi takdirde bu hakkı silah kuvvetiyle almaya mecbur kalacaklarını ve Kürtlerin kandırılamayacağı bildirildi.
Alişan Bey, 45 bin kişilik bir kuvvet oluşturmak ve Ankara’yı Wilson ilkelerini uygulayarak Kürdistan’ın bağımsızlığını kabul etmesi için basmak üzere Dersim’e ve oradan da diğer Kürt bölgelerine geçmek için Koçgiri’den ayrılmıştı. Halk onu bir patlamak üzereydi ki nitekim 6 Mart 1921’de Kızıltepe’li Rifet ve Huseynê Temir Bey önderliğindeki bir grup köylü, asker kaçaklarını yakalamak isteyen bir süvari bölüğüne Koçgiri yakınlarında baskın düzenlediler. Baskında Binbaşı Halis, er öldürüldü subay ve dört iki. İmranlı tamamen ele geçirildi. 8 Mart 1921’de Haydar Bey, Alişan Bey’e haber göndererek yardım alıp Koçgiri’ye gelmesini söyleyince, Pezgawir aşiret reisi İbrahim bira, Maksudan aşiret reisi Polosê Munzur, Erslanan aşiret reisi Mahmut ve Alişêr 2.500 kişilik bir kuvvetle Munzur’u geçerek Kemah ‘ bir varırlar. Yapılan şiddetli çarpışmalar sonucu kaymakam ve jandarma komutanı esir alınır. Gittikçe genişleyen harekete Drêjan, Atman ve Perçikan aşiretleri de katılır. Siwas Valisi tarafından Dersim aşiretlerine haber gönderilerek ayaklanan halkı sakinleştirmek için yardım istenir. Dersim aşiret reisleri de, ordunun bir süreden beri bölgede Müslümanların ve gayrimüslimlerin sayıları hakkında soruşturma yapmasından ötürü, Hükümetin belki de Kürtleri vurup yok etmek niyetinde olduğunu, Koçgiri aşiretlerinin de nefsi Müdafaa için ayağa kalktığını belirterek olumsuz cevap verince, Ankara Hükümeti 10 Mart 1921’de, Siwas bölgesinde sıkıyönetim Mahkemesi Kurulması Kararı alır.
13 Martta Merkez Ordu komutanı Nurettin Paşa isyanı bastırmakla görevlendirilir. Ankara Hükümeti, Kürtleri kaybetmemek için BİTLİSLİ Şefik başkanlığında ikinci bir Nasihat Kurulu göndererek Kürt liderlerle görüşme sağlamıştı. Ancak; Haydar Bey’i ikna ettiyse de Haydar Bey’in oynanan oyunu fark etmesi üzerine bu çaba da boşa gitmişti.
20 Mart 1921’e gelindiğinde, isyan hareketi artık Kızılırmak hattının kuzeydoğusuna kaymıştır. Bu sırada Topal Osman ve çetesi Refahiye üzerinden Koçgiri’ye bir cephe açmış ve Kürt birliklerine beklemedikleri Kayıplar verdirmiş. Fakat Huseynê Temir tarafından kuşatılınca çetesiyle birlikte kaçmıştır. Huseynê Temir 25 Martta büyük bir Hükümet Birliği’ni pusuya düşürerek tamamen yok etmiştir.
Ovacıklı Kürt aşiretleri de Kemah’ın tamamını teslim almışlardı ancak;
Kurmêşan aşiret reisi Axayê Gozel bir çatışmada vurulduktan sonra hareket büyük bir darbe alır. Kürt kuvvetleri Koçhisar’dan doğuya doğru çekilmeye başlar. Zara’daki güçlere yardım gönderilemeyince oradakiler yenilgi alır. Hareketin askeri önderlerinden Bahri ve Sabit Bey’ler de vurulunca Kürt kuvvetleri komutasız bir şekilde saldırmaya devam eder. Hükümet güçlerinin yoğun saldırıları karşısında Kürt kuvvetleri geri çekilmek zorunda kalır. Bu durumdan sonra Haydar Bey, 2500 kişilik bir kuvvetle Dersim’e doğru yönelir fakat yolu Kureşan Aşiret Birlikleri tarafından kesilir. Karşı tarafın da Kürt olması üzerine Haydar Bey, Koçgiri’ye geri dönerken, Sivas yakınlarında bin kişilik birliğiyle birlikte kıstırılınca teslim olmak zorunda kalır. Bu sırada Kürt birlikleri cephanelerinin Tükenmeye başlamasıyla büyük Kayıplar vermeye başlar. Haydar Bey’in amcası Mahmut Bey Huseynê Temir, Nuri Dersimi, Memoyê Tarbazî, Kımıl Eziz, Dilo, Abbas, Alişêr ve Paso çatışmalar eşliğinde Dersim’e varırlar.
Haydar Paşa ve Ginyan aşiret reisi Murat Paşa’nın hileyle yakalattığı Seyit Aziz, Sivas Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanırlar. Haklarında verilen idam Kararı girişimler sonucu sürgüne çevrilir. Ankara Hükümeti, Kürt mebusların baskılarına dayanamayıp pes peşe iki af Kararı çıkararak Dersim’e, Hacı Osman Fevzi başkanlığında yeni bir nasihat Kurulu gönderir. Alişan Bey bu heyetle görüştükten sonra 17 Haziran 1921’de teslim olmayı kabul eder. Bu tarihe kadar Alişêr’in komutasındaki birlikler Türk ordusuna Kayıplar verdirmeye devam ederken bu Talihsiz teslim nedeniyle, Koçgiri isyanı da yenilgiyle sona erer.
Alişêr Efendi #Dersim İsyanı#’nda
İç ihanetler, teslimiyet sonucu birliğin sağlanamaması ve yenilgiye doğru gidiş karşısında, yenilgi ve teslimiyeti ret eden ve başına ödül konulan Alişêr, 1921 yılında 15 yakınıyla birlikte Dersim’e çekilir. Dersim’de Kürdistan Devletini oluşturma girişimlerini sürdürür.
Çıkan aftan yararlanan akrabaları Koçgiriye geri dönerler. Eşi yanında Zerife ile yeğeni Sabri ve Sabri’nin Eşi ile 4 kişilik bir aile oluştururlar. Seyit Rıza ile birlikte direnişçi olarak 1937 harekâtında yer alır. Ordu ve askeri planları hazırlar ve uygular.
Ovacık, Hozat ve Çemişgezek’teki aşiret liderlerini dolaşarak örgütleme çalışmalarına başlar. Kürtlerin özerkliği için Ankara’ya telgraflar çeker ve heyetler gönderir.
Ankara’ya milletvekili olarak olarak çağrılanların Kürtleri temsil etmediklerini bildirir.
Baytar Nuri Dersimi ile birlikte harekâtın örgütçülüğünü ve öncülüğünü üstlenir.
Bu arada Tavukçuluk, Hayvancılık ve Doğadan toplayarak yaptığı çeşitli merhem ve ilaçlarla Hekimlik yapmaktadır. Yaz aylarında beslediği hayvanlarını kış aylarında köylülere birer ikişer dağıtarak besiye verir ve yazın tekrar geri alır. 1935 yılında yaşadığı Mıstuşağı (Sarıtosun) köyündeki Heştperi’nin evlerindeyken geçen bir olayı Ali Yerlikaya’nın tanıklığından aktaralım:
“Ben o zaman 13-14 yaşlarındaydım. Bizim köyden babalığım (Babamın Musaybı) Mehmet Çalışkan ile İsmail Tosun kavga ettiler. Araya annem ile Cafer Gür Girdiler. Ama nasıl olduysa İsmail Tosun elindeki kürekle M. Çalışkan ‘ın kafasına vurup kafasını yararak yere yıktı. Çok kan akıyordu. Annem bana bağırdı “Koş Alişêr Efendiyi acele çağır gelsin dedi.” Evi köyün dışındaydı. Koşarak gidip haber verdim. İlaç çantasını aldı birlikte döndük. Otlardan yaptığı çeşitli merhemleri vardı. Başına sürüp bağladı. Sonra bizim eve geldi. Annem kendisine çay yaptı ve durum “nasıl” diye sorduk? O’da iyi görünmüyor. Ama yarın sabah gelip pansumanı değiştireceğim. O zaman durum daha iyi belli olur dedi. Ertesi sabah geldi, yarayı açtı ve pansumanı yenileyip evine dönünce Annemle ikimiz önüne Geçip sorduk. “Nasıl durum? “diye sorduk. Umut yok. Yarık beyne inmiş. Birkaç saat içinde ölür dedi ve hakikatten de 2-3 saat sonra babalığım öldü.
Evi tüm köylerden hastaların taşındığı bir hastane ve kendisi de doğal bir hekimdi. Bazen kendisi hastaların bulunduğu yere gidiyor, bazen de hastalar O’na geliyordu.”
Hekimlik, ozanlık ve örgütçülük çalışmaları devam ederken Dersim isyanı başlayınca daha güvenlikli gördüğü Seyit Rıza’ya yakın olan Sultan Baba Dağının eteklerinde Celalettin Harzemşah’ın mezarına yakın bir mağarayı ev haline getirerek yine yeğeni Sabri ile karısı ve Eşi Zarife ile 4 kişilik aile olarak dağdaki yaşamına başlıyor.
Dersim savaşı kızışıyor ve çember daralıyor. Koçgiri’den beri peşinde olan Jandarma İstihbarat teğmeni Nazmi Sevgen harekatın asıl Akil liderinin Alişêr olduğunu bildiğinden O’nu ortadan kaldırırsa savaşın kazanılacağına üstlerini ikna ediyor ve hain tuzağını uyguluyor. Daha önce para ve çeşitli vaatlerle elde ederek hain bir işbirlikçi muhbir ve milise dönüştürdüğü Seyit Rıza’nın kardeşinin oğlu olan Rayber’i (Qopo) görevlendiriyor. Rayber de bu iş için kuşkulanılmayacak biri olan Alişêr’in kirvesi de olan Zeynel Top’u seçiyor. Alişêr ve karısının kellelerini getirirlerse kendilerine bir teneke altın verileceğini ve ayrıca birçok vaad ile toprak alacaklarını ve bunları paylaşacaklarını söyleyerek anlaşıyorlar.
“Rayber Kopo (Qopo); Seyit Rıza’nın kardeşinin oğludur. TC yetkilileri kendisini satın almışlardır. Sürekli İstihbarat toplar ve TC’ne işbirlikçi Kürt yaratmaya çalışmıştır. Zeynel Top, Ali Ağanın oğludur. Seyit Rıza’nın koruması altında büyür. Aileye bağlıdır. TC’ye bağlı Kolluk kuvvetleri Sin ile Hozat arasındaki alandaydı ve bu güce 17’ci KARARGAH Tumeni adı verilmişti. Genel Kâmil komutanlığını yapmaktaydı. Dersimliler tarafından TC güçlerine saldırılar düzenlenmiş. Zeynel de bu saldırılarda yer almıştı. Rayber Kopo, Zeynel’in durumunu öğrenip onu korkutarak, çeşitli vaatlerde bulunarak ikna etmeye çalışmıştır. Zeynel’e “durumun ordu güçlerince biliniyor, bir şeyler yapmazsan seni af etmezler. Devlet Alişêr’in peşinde. O’nu ortadan kaldırırsak hem bol para, mal mülk alırız, hem de Dersim’in durumu da düzelir. “Diyerek ikna etmiştir. Reyber’in amacı Zeynel’in eliyle bu çifti ortadan kaldırmaktır. Böylelikle Abbasan aşiretiyle Seyit Rıza’nın da arası açılacaktır.
Ve sonuçta Zeynel’i ikna eder. Zeynel kullanın Xıdê yê Murti, Efendi yê Wankê, Miste Torn ê Tabii, Celoy kullanın feri, Palaxine’deki mağaraya doğru yola koyulurlar. Mağaraya yaklaştıklarını gören Zarife kuşkulanır ve eşine “bu Geliş hayra alamet değil, tedbirli olalım” diye uyarır. Ama Alişêr Efendi; “baksana hevalê Önlerinde kirvemiz Zeynel var. İkrarımızdan nasıl fenalık beklersin” der ve hep birlikte konuklarını karşılamaya mağaranın önüne çıkarlar. Gelenler ateş etmeye başlar. İlk mermilerin hedefi Alişêr’dir. Mistoy Surê’nin Kurşunu Alişêr’i öldürür. Bu saldırı anında Zarife Hanım da Efendi’yi vurur. Misto’yla Zarife kapışırlar. Yerde birbirlerini vurmak için uğraşırlar. Zeynel mağaraya doğru yönelir, içeri girer. Alişêr’in yeğenini ve yerde Mistoy’la boğuşan Zarife’yi vurur. SALDIRGAN guruptan biri olmuş, iki kişi de yaralanmıştır. Saldırganlar Zarife, Alişêr ve yeğeni Sabri’in kafalarını keserler. Bu arada silahsız olan Sabri’nin karısı Ormana kaçarak kurtulur. Mağarayı tümden ararlar. Bu çifte ait olan değerli eşyaları, Doküman-belgeleri, kitap ve defterleri de almayı ihmal etmezler. Rayber Mezikê’de Zeynel’i bekler. Bu hayin saldırganlar Tilagê’de buluşur ve oradan da Karargaha giderler. Üsttegmen Nazmi Sevgen kendilerini karşılar. Her üç Kahramanın başı Nurettin Paşa’nın damadı Abdullah Alpdoğan’a teslim edilir. Dersim direnişinin kürdlerin tarihsel beleğine yazdığı destanı unuturmak için, Dersim’in adını değiştirip “Tunceli” yapan da Abdullah Alpdoğan’dır. “
Alişêr; 09 Temmuz 1937 de katledildiğinde 55 yaşında ve çok sağlıklıydı.
Nazmi Sevgen’in bahsettiği mektuplar ve belgeler bu mağaradan alınmıştır.
Şair ve ozan Alişêr
Alişêr, edebiyatçı, öğretmen, sanatçı, diplomat, teşkilatçı, iyi bir askeri komutan ve bir Kürd lideridir. Kürt dili üzerinde çalışmalar yapmış, beyitleri ve sazi ile halk arasında birliği ve ülke sevgisini işlemiştir. O’nun deyişleri ve şiirlerinden yapılan besteler Dersim’de halen dilden dile yankılanmaktadır. Onur Akın başta olmak üzere birçok sanatçı O’nun eserlerini okumaktadırlar.
Nazmi Sevgen’in toplayıp Götürdüğü arşivi ve belgeleri devletin elindedir. Işte O’nun deyiş ve şiirlerinden bazı örnekler.
“Sarı paşa
Çetelerden sonra girip savaşa
Başa geçmiştir
Ankara’da otağına kurulup
Bizi oyalamakla
Başlamış işe “
Ali boğaz göklerinde
Barut sıcağı
Bir dağ geçidini tutmuş
Tutmuş Alişêr
KAYADAN kayaya anam Mavzer yankısı
Zulme yurdum demez Alişêr
Ferman dinlemez
Kurumuş kan ortasında
Zarif’in yüzü
Ay giyinmiş acısını
Ağlayıp gezer
Alişêr’e ölüm neki
Bundan gayrısı
Etinde bir kurşun gibi
Siperler susar
Şahikalar Kardi
Çayırlar Sümbül
Yamaçlar kavaldı
Yamaçlar keklik
Dağ unutmaz Alişêr’i
Rüzgarda saklar
Gül unutmaz Zarife’yi
Şebnemde saklar
Aynı mavi göğün altındayız
Aynı güneş ısıtıyor bizi
Geceleri aynı ay
Niye öldürüyorsunuz ki
***
“Ayağında KUNDURA
Gittim düştüm tandıra
Padişahın haberi yok
Bunu eden kongre “(Ankara Hükümeti)
***
“1300 senedir ehli şehavet
Hem meydandadır hakkı hilafet
Evladiye ettiğim biat
Hakkın buda hükmü daim
Süleyman namıyla Gungar (kan Icici)
Müminlere yapılsın ateşten kafes
Söylensin Şevket-i-(ululuk) hem Sahi Dersim
Yarab, lütfet sen bize rahim! (esirgeyen, acıyan)
Himmet-i evliya her yerde Badir
Kâr etmez cihan Seran ser bize
Ayrılsın meydana Merdan (Erler, Yiğitler) Dersim
Yarab lütfeyle bir Çarkı döndür
Erkek her yere götür erenleri
Evladı ve afradı (bayanları) hıfz (saklama, koruma) eyle Sitar
Hem kurtarsın Ehli Beyti (Alevi’lik de kutsal kişiler) Dersim “
***
“Nice Padişahlar geldi cihana
Ilim almak için düştü gümana
Her bir çeşit atmış bir yana
Kesilmemiş kıylü Kali (kökünden söküp koparan) Dersim’in “
***
Aşairi çoktur kılıç takınır
Yedi Duvel ondan sakınır
Allah’tan kuvvetlidir beli Dersim’in
***
Gönül Gel gezelim Munzur dağını
Ne hoş memlekettir ili Dersimin
Seyran eyliyelim Sultan dağını
Ne hoş çiçektir gülü Dersimin
Nice Padişahlar geldi cihana İli almak için düştü gümana
Her bir bir çeşit atmış bir yana
Kesilmemiş kıylü kali Dersimin
***
Arslanlar yurdudur tilkiler girmez
Gerçekler sırrıdır akıllar ermez
Evliyalar gülüdür zalimler dermez
Ona bağlıdır yolu Dersimin.
Son söz:
Tüm araştırmalarımdan edindiğim kanı şu: Osmanlı I. Dünya Savaşı’nda İT’cilerin (İttihat Terakki) hataları nedeniyle parçalanıp dağılırken, sömürgesi olan tüm halklar bunu bir şans ve fırsat olarak değerlendirip bağımsız ulus devletlerini kurdular. KTC’nin (Kürdistan Teali Cemiyeti) aydın önderleri Dr Nuri Dersimi, Alişêr Efendi gibi Kızılbas Kürt aydınlarıyla, Cemil Paşazade ve Bedirhaniler gibi Şafii #Kürt aşiret önderleri# de Bağımsız Kürdistan’ın Kurulması mücadelesine girdiler.
Fakat Dersim Kızılbas Kürtlerinin önderi Seyit Rıza ile Şafii Kürtlerin dini önderi #Şeyh Said#-i Nursi din kardeşliğini ve asırlardır devam eden Kürt-Türk kardeşliğini önceleyerek buna hayır dediler ve Türklerin safında savaşa katıldılar. Tüm Kürtleri de bu savaşa kattılar. Seyit Rıza ve Said-i Kürdi elde Mavzer Kürt birliklerinin önlerine geçerek Ruslarla çarpışarak ülke sınırlarının dışına kadar kovaladılar. Oysa o Ruslar Erzincan’a kadar gelmiş ve Kürtlere gelin sizde kendi bağımsız Kürdistan’ınızı kurun demekteydiler. Seyit Rıza Rize’den geri dönerken, Said-i Kürdi hızını alamayarak Tiflis’e kadar çarpışarak gitmiş ve orada Ruslara esir düşerek üç yıl Rus zindanlarında kaldı. Bildiğiniz gibi Türk kardeşliğini esas alarak bağımsız Kürt Devletinin kurulmasını engelleyen bu iki önder de Türk Devleti tarafından yok edildi. İkisinin de mezarlarını dahi halen göstermiyorlar. Said-i Kürdi’nin sonunu araştırmak için sürgüne gönderildiği Isparta’da araştırmalar yaptım. Senirkent ilçesinin arkasındaki Dağın Tepesinde Bir tek ağaç adeta bir şapka gibi Eğridir gölüne bakarak bir şeyleri koruyor gibi yaparak Yalnızlığa direniyor. Konuştuğum yaşlı köylü ürkerek orada dedi. O ağaca aşıldı ve altına gömüldü, ama sakın kimseye söyleme dedi. Ve ekledi orada çok ağaç vardı. Koruluktu. Ama ne hikmetse o ağaç yalnız kaldı ve yıllardır da kurumuyor dedi.
Türk kardeşlerine güvenerek Kurtuluş savaşına giren Kürtler, Amasya Protokolüne ilk madde olarak yazdırdıkları “kurtarılacak bu topraklar üzerinde kurulacak Devlet Kürtlerin ve Türklerin ortak ve eşit vatanı olacaktır” sözünün gereğinin yerine getirilmesini talep ettiler. Türk Devletinin Yanıtı; “Kürt diye bir şey yok, TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR” oldu. Bu yanıtla ihanete uğradıklarını anlayan Kürtler; 1,920-21 de Koçgiri, 1925 de Seys Sait, 1930 da Ağrı-Zilan, 1938 de Dersim 1984 de PKK ile bu haklarını almak için isyan ve Savaşlarına devam ediyorlar ve.
Kürt Sorunu; bu Ülkenin en büyük Kurucu Ortağı Kürtlerin hakları ve özgürlükleri verilerek, Devlete eşit ortak edilmedikçe daha çoook devam eder. PKK biter HKK başlar. Kürtler daha çoook ALİŞER EFENDİ’ler çıkarır.
Tek çözüm, TC Devleti ‘nin Kürtlerin haklarını ve özgürlüklerini tanımalarından geçiyor. Hem de yapılan tüm haksızlıklar ve ödenen bedeller ve ödetilen için Kürtlerden özür dileyerek. Başka da seçenek görünmüyor.
Adı: Alişêr
Soyadı: DATLI
Memleketi: Koçgiri
Doğum Tarihi: 1882
Doğum Yeri: İmranlı-Azger (Atlıca)
Nüfusa kayıtlı olduğu yer: Dersim-Ovacık-Ziyaret Köyü.
Ölüm Tarihi: 09/07/1937
Ölüm nedeni: Devlet ve yerli işbirlikçileri tarafından katledildi.[1]
Mehmet Yürek