Devrim mücadelesinde kadın öncülüğünün dayanması gereken 3 Ö var: Özerklik, örgütlülük ve özgürlük. Yani kadın öncülüğü, özerk örgütlülük ve özgürlük zihniyetine dayandığı zaman devrimi kadın devrimine dönüştürüp yaşamı özgürleştirebilir.
Hafta sonu Berlin’de yüzlerce kadın, 2. Uluslararası Kadın Konferansı’nda buluştu. 5 kıtadan, 40’ı aşkın ülkeden kadınlar iki gün boyu kadın devrim çağının maddi ve manevi koşullarını irdeledi. Tahlil ile sınırlı kalmayıp yüzyılımızı değiştirecek kadın örgütlülüğünün dayanacağı formu ele aldılar, bunun için farklı coğrafyalardan ittifak deneyimlerini paylaştılar. Ve sonuç olarak, Dünya #Kadınlar#ının Demokratik Konfederalizmini ilmik ilmik örmek üzere ‘#Jin Jiyan Azadî#: Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’nın kuruluşunu ilan ettiler.
Konferans, Jin Jiyan Azadî sloganının dünyanın dört bir yanında yankılandığı bir dönemde, ‘Bizim Devrimimiz: Yaşamı Özgürleştirmek’ şiarıyla gerçekleştirildi. 2018’de Frankfurt’ta düzenlenen ilk konferansın şiarı ‘Yapım Aşamasındaki Devrim’ olup, kadın devriminin gelecekte düşlenen bir olgu olmayıp, şimdiden yaşandığına dikkat çekmişti.
Kadın devrimi kavram olarak Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinden önce de kimi feminist yazar ve aktivistler tarafından kullanıldı. Örneğin Ekim Devrimi öncesi, 1905-1917 Rusya'sında, çokça inkar edilen kadın öncülüğünün vurgulanması için kadın devrimi kavramını kullanan araştırmacılar var. Aynı şekilde, 20. yüzyılın ilk büyük devrimi sayılan 1910-1917 Meksika devrimini kadın devrimi olarak adlandırıp, kadının belirleyici role dikkat çekenler var.
Söz konusu devrimleri kadın devrimi olarak isimlendirmek ne denli mümkün; bu ayrı bir tartışma konusu. Ancak dikkat çekmek istediğim husus, kadın devrimi kavramının daha önceleri farklı bağlamlarda kullanılmakla birlikte, esasen Kürdistan Özgürlük Hareketi ile birlikte teorik-ideolojik bir kurama kavuştuğu, Rojava devrimi ile birlikte ete kemiğe büründüğü gerçeğidir. Son iki-üç yılda ise kadın devriminin hem kavram hem de hedef olarak giderek daha yoğun sahiplenildiğini özellikle 8 Mart ve 25 Kasım gibi günlerde yapılan eylemlerde görebiliyoruz.
Bu durum, 21. yüzyılı kadın devrimi çağına dönüştürmek açısından şimdiden çok önemli bir zemin oluşturuyor. Şimdi önemli olan söz konusu zeminin üzerinin nasıl inşa edileceğidir. Konferans, kadın devriminin dayanacağı form ve sistem olarak Demokratik Konfederalizmi işaret etti. Bu konuda atılacak adımların sonuç verici ve işlevsel olması, şimdiye kadar kurulan kadın ağ, platform, birlik vb. oluşumlardan farklı olarak yerel-evrensel arasındaki optimal dengeyi sağlayabilecek, kadın örgütleri arasında yeni bir demokratik ilişki ve ittifaklar sistemi kurabilecek bir formun inşa edilmesi, tarihsel öneme sahiptir. Bu bakımdan konferansta kuruluşu ilan edilen ‘Jin Jiyan Azadî: Kadınlar Geleceği Örüyor Ağı’nın oluşumu şimdiden büyük heyecan ve umut yaratıyor.
Bununla bağlantılı olarak kadın devriminin ne olduğu, ne anlama geldiği, nasıl inşa edileceği konularında kapsamlı tartışmalar geliştirmeye ihtiyaç var. Konferans, kadın devrimini yaşamın özgürleştirilmesi olarak tanımladı. Jin Jiyan Azadî formülü, yaşamın özgürleştirilmesinde kadın öncülüğünü ortaya koyuyor. Ancak kadın öncülüğünden neyi anladığımızı da ele almalıyız. Yukarıda sözü edilen Rusya ve Meksika devrimlerinde pratik bir kadın öncülüğü var. Ancak tek başına kadınların yoğun katılımı bir devrimi kadın devrimi yapar mı? Öyle olsaydı bugün Rusya ve Meksika gibi yerlerde kadının dolayısıyla toplumun durumu çok farklı olması gerekmez miydi? Oysa Rusya bugün bağımsız kadın örgütlenmenin en fazla kriminalize edildiği yerlerden biri iken, Meksika’da kadın cinayetleri kırım düzeyinde yürütülmeye devam ediyor.
Devrim mücadelesinde kadın öncülüğünün dayanması gereken 3 Ö var: Özerklik, örgütlülük ve özgürlük. Yani kadın öncülüğü, özerk örgütlülük ve özgürlük zihniyetine dayandığı zaman devrimi kadın devrimine dönüştürüp yaşamı özgürleştirebilir. İşte Jin Jiyan Azadî’nin anlamı budur.
Bu formül ve kadın devrimi söylemi başta #Rojhilat# ve İran’da olmak üzere dünyanın dört bir yanına yayılırken, liberalizm ideolojisinin söz konusu kavramların içini boşaltmak ve özünden koparmak için hep tetikte olduğunu unutmamalıyız. Bunu önlemenin en etkili yolu, konuyla ilgili kolektif bilinç çalışmalarımızı güçlü yürütmek, bu yönüyle de kazanımlarımızı her türlü ideolojik saldırı karşısında savunmaktır. [1]