$Ünlü filozof Slavoj Zizek: Kürtler kendini kimse için feda etmemeli$
Röportaj: Zana Kayani
Dünyaca ünlü sosyolog ve filozof Slavoj Zizek Kürtlere olan hayranlığını, “Siz bir mucizesiniz. Siz Orta Doğu’da entelektüel açıdan çok gelişmiş bir halksınız” sözleriyle dile getirdi.
Küresel güçlerin Kürtlere daha fazla destek vermesi gerektiğini ifade eden Slavoj Zizek, “Kürtlerin kendilerini kimse için feda etmemesi lazım” diye konuştu.
Rusya ve Ukrayna savaşını da değerlendiren Zizek, söylenenlerin aksine Ukranyalıların ölüm kalım savaşı mücadelesi verdiklerini bunun bir vekalet savaşı olmadığını vurguladı.
Yapay zeka ve teknolojik gelişimlerinin şiddet aygıtları olarak bazı ülkelerin zenginleri arasındaki egemen sınıfın somut siyasi çıkarlarına hizmet ettiğine inandığını ifade eden Zizek, “Bilgisayarlar artık düşüncelerimizi okuyabiliyorlar, bunu yapmak hâlâ zordu ama yine de mümkündür. Niyetimizi okuyor. Bizler bu çok temel özgürlükten mahrum bırakıldık” ifadelerini kullandı.
Kürtlerin birçok yönden dezavantajlı bir durumda olmamalrına rağmen entellektüel bir halk olduklarını söyleyen Zizek Kürdistan’ı ziyaret etmek istediğini de açıkça ifade etti.
Sosyolog ve filozof Slavoj Zizek Rûdaw TV’de yayınlanan özel bir röportajda Zana Kayani’nin sorularını yanıtladı:
Rûdaw: Sayın profesör öncellikle merhaba bizlerle beraber olduğun için teşekkür ederiz. Sizinle bu röportajı yapmaktan gurur duyuyorum. Kürt meselesinden başlamak istiyorum, sizin de Kürt meselesini yakından takip ettiğinizi biliyorum. Kürtleri tanıma sürecinden bahsedebilir misiniz?
Zizek: Kürtleri tanımamın sebebi sadece zaman zaman onlar hakkında konuşmam değil hatta bir keresinde Rojava Üniversitesi’nde bir konuşma bile yapmıştım. Bana göre Kürtlerin durumu, içinde bulunduğumuz çıkmazın belki de en somut yansımasıdır. Çünkü sömürge politikası, tüm ulusların oyunu, ulus devletlerin Kürtler etrafındaki komplo oyunu gibi, dünyamızda neyin yanlış olduğunu bir kez daha yansıtıyordu.
Özür dilerim, açıklamama izin verin.
Bilmeniz gereken bir şey var o da şu; Batı’daki bu ciddi nefretin, Kürdistan’ın vahşi bir bölge olduğu yönünde ortaya atılanlar ünlü macera romanlarına ve yazarlarına dayanıyor. Özellikle benim ilgimi Kürt halkının ilginç, entelektüel ve aydın zihniyeti çekti. Ayrıca sizin kadın savaşçı ve Peşmergeleriniz var. Üzülerek ifade etmem gerekirse bu sömürge karışımı yüzünden en az dört ülkeye bölündünüz. İran, Irak, Suriye ve Türkiye’den bahsediyorum. Hak ettiğinizi düşündüğüm gerçek ve tam özerkliği kimse size vermek istemiyor.
Şaşkınlıkla izliyorum! Dünyadaki mega güçler ve gelişmiş güçlülerin daha çok yanınızda olması gerekiyor. Tüm Kürtlerin bir nevi birliği, belki tam bağımsız bir Kürt devleti değil de tam özerk bir bölgenin var olmasının bölgeye daha fazla istikrar getireceğini düşünüyorum. Farklı ülkeler arasında koruyucu bir bariyer görevi görecektir.
Burada üzücü unsur mega güçlerin tutumudur. Aynı zamanda etrafınızdaki bölgesel güçlere baskı yapmak için de küresel güçlerden de destek almanız gerekiyor. Mesela ben, bana çok karşı olan Chomsky olmasam da, onun genel olarak ABD’nin (Irak’a) müdahalesine karşı olduğu görüşüne katılıyorum. Ancak şunu unutmayın, birkaç yıl önce Trump başkan olduğunda ABD güçlerine geri çekilme emri vermişti, sanırım Suriye’nin kuzeyindelerdi. Bu felaket bir karardı, ABD’nin özellikle kalması gereken yerden güçlerini geri çektiler.
Buradan çıkardığım sonuç şu; kimsenin sizi suçlu hissettirmeye hakkı yoktur. Siz (Kürtler) Amerikan’ın yardımına mı bel bağlıyorsunuz, yoksa Amerikan emperyalizmine mi hizmet ediyorsunuz bilmiyorum… Ama kimse için kendinizi feda etmemelisiniz.
Rûdaw: Kürtler dünyada ve bölgedeki bu dağılım karşısında yapmalı? Sizce Kürtler yaşayan bir millet olarak var olmak için ne yapmalı?
Zizek: Talihsiz olan şu; bu konuda hiçbir garanti olmadığını düşünüyorum. Herhangi bir yüksek kaderin yönlendirmesiyle ilerlemiyor, hatta Marksist anlamda ilerlemenin tamamen kaybedildiği böylesi bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum. İşler oldukça kötüye gidebilir. Siz bağımsızlığa mahkumsunuz. Sizi koruması için daha büyük bir güce güvenmemelisiniz. Tekrar ediyorum, işte bu yüzden size şunu söyleyen bu şüpheli jeopolitik oyunu reddetme hakkına sahip olduğunuzu düşünüyorum: “Siz ABD emperyalizmine hizmet ediyorsunuz… Rus çıkarlarına, İslami çıkarlara veya başka birine hizmet ediyorsunuz. Hayır, hayatta kalmanızı garanti altına almak için ne gerekiyorsa yapmaya hakkınız var. Kimseye hiçbir borcunuz yok. Ancak talihsiz mesaj şu ki hiçbir garantiniz yok.
Rudaw: Sayın Profesör Kürtlerin şu ana kadar devlet sahibi olamamalarının nedeni nedir? Kürtler kendileri mi buna sebep yoksa jeopoliktik durum ve içinde bulunkları bölgeyle mi alakalı?
Zizek: Sanırım birçok durumda Kürtlerin durumuna benzer olan hataları bizzat tespit edebilirsiniz, ancak bu düşünce Kürdistan için olmaz. Siz trajedinizin ne olduğunu biliyorsunuz. Yanlış anlaşılmasını istemiyorum, deli değilim, bir keresinde İstanbul’da bir konuşma yapmıştı. 19’uncu yüzyılın sonuna kadar olan padişah dönemli Türkiye’sini çok dikkatli ve muhafazakar bir şekilde övmüştüm. Şunu demiştim; “Bu sizin hayatta kalmanız için bir bakıma iyiydi, çünkü biliyorsunuz 19’uncu yüzyılındaki Türkiye çok daha merkeziyetçiydi. Farklı bölgeler için göreceli özerkliğe izin veriyordu. Türkiye’de imparatorluğun son döneminde siz ve diğer etnik bileşenler, bunlardan Ermenilerin yaşadığı trajedi, Jön Türklerin ortaya çıkması ve Türkiye’nin modern bir ulusal ülke olmak istemesiydi. Bu sizin trajedinizdi. Basitçe söylemek gerekirse, bu ülkede size (Kürtlere) yer yoktu. Atatürk’ün siz Kürtlere “Kürt Türkleri” olduğunuza dair şüpheli bir çözüm dayatmaya çalıştığını biliyorum. Ancak bu girişim işe yaramadı. O yüzden şunu açık bir şekilde söyleyebilirim ki asıl trajedi Türkiye’nin, Irak’ın ya da Suriye’nin devlet olması değildi, hayır, yok oldular ama sizin trajediniz bu devletlerin modern ulus devlet olmak istemesiyle başladı.
Rûdaw: Sömürgeci ülkelerden bahsettiniz, Kürt meselesinden günümüzde dünyadaki meselelerde güncelliğini koruyan Ukaryna-Rusya savaşına gelmek istiyorum. Sizce sömürgeci ülkeler mi Ukranya’yı kullanıyor? Şu anda Rusya ile Ukranya arasında yaşananlar hakkında sizin izlenimlerinizi merak ediyorum?
Zizek: Bunun Batı’daki bazı sol çevrelerde bile popüler bir yargı olduğunu biliyorum. Ancak Ukraynalıların bir vekâlet savaşı verdiklerini ifade etmelerinin çok acımasız bir tutum olduğunu düşünüyorum. Hayır, üzgünüm, bu bir vekalet savaşı değil. Gerçek anlamda millet olarak hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Rakipleri, saldırgan Rusya. Yeni Sovyetler Birliği gibi bir oluşuma boyun eğmelerini istememekle kalmıyor, aynı zamanda onların varlığını da açıkça inkar ediyor. “Ukraynalılar diye bir şey yok” diyorlar. Putin’in defalarca “Ukrayna Lenin’in icadıdır” demesi ve Lenin’i eleştirmesi oldukça ilginçtir. Bu nedenle Ukraynalılar ellerinden geldiğince yardım talep edeceklerdir. Ancak onların bu mücadelesini güçler arasındaki bölgesel vekalet savaşına indirgemek yerine onlara hayran kalmamız gerektiğini düşünüyorum. Ukraynalılar ilginç bir şey yaptı. Savaşın başladığı zamanı çok iyi hatırlıyorum. Batılı güçler ve tüm Batı Avrupa ülkeleri Ukrayna’nın hızla yok olmasını bekliyordu.
Rûdaw: Sayın profesör sizce şu anda Ukrayna’daki savaş bir vekalet savaşı mı yoksa ayakta kalma mücadelesi mi?
Zizek: Amaç hayatta kalmaktır. Başka ülkelerin de işin içinde olduğu kesin ama bu açık değil mi? Putin’in bunu tekrarlaması da manidardır, daha çok genişlemeyi hedefliyor Sovyetler Birliği gibi de değil. Aslında Rus Kayserliğinin yeniden canlandırılmasını hedeflediğini düşünüyorum. Bunu net bir şekilde söylüyor. Kayser zamanında neler olduğunu anlamak için konuşmasının arkaplanına bakmaya gerek yok. O zamanlar Rusya’nın etki alanı Finlandiya ve Polonya’ydı, tam da bu şekilde. Bunların Rus yönetimi altında yeniden tamamen etkisiz hale gelmesini istiyor.
Rûdaw: Şu anda yapılan savaşlarda insansız hava araçları kullanılıyor, İHA’ların savaşı olarak nitelendiriliyor. Teknolojinin günümüz savaşlarındaki rolünü merak ediyorum?
Zizek: Doğru. Bu da işin başka bir boyutu, ancak savaşın giderek daha fazla askersizleştiği de bir gerçektir. Askerler giderek azalıyor. Her ne kadar savaş alanında askerler hala önemli bir rol oynasa da, savaş artık daha çok karar mercileri merkezler veya üslerde arasında geçiyor. Hatta bazen savaş alanından binlerce kilometre uzakta oturan, savaşı ekrandan izleyen ve düğmelere basan insanlar tarafından yürütülüyor. Bu bizim geleceğimiz ve bundan kaçamayız. Bu bir şaka gibi görünebilir ama benim tek hayalim, acaba savaşan tarafların dünyada tamamen çöl olan veya kullanılmayan, ıssız bir yer seçip orada savaşmaya karar vermesi güzel olmaz mıydı? Bunu onların mücadelesine zemin olarak tanımlayalım ve artık kimseyi incitmeyelim.
Öte yandan savaşlar daha çok insansız hava araçları ve teknolojik silahların kullanıldığı bir savaşa dönüştü ve gerçek ordunun rolü giderek azalıyor. İHA’ların kullanımının talihsiz yanı savaş alanının gerisinde askerlerden ziyade sivillerin hedef alınmasıdır. Rusya’nın şu anda yaptığı gibi, Batı Ukrayna’da Romanya yakınındaki sınır bölgelerinde siloları ve tahıl kaynaklarını sistematik olarak bombalıyor. Bunun korkunç bir kriz olduğunu düşünüyorum. Özellikle… şunu söylememe izin verirseniz… son aylarda Mali, Nijer, Burkina Faso’da Rusya’nın yardımıyla gerçekleştirilen çok sayıda askeri darbenin gerçekleştiği Orta Afrika’daki durum hakkında, bunlar Wagner grubu ile yerel İslamcı askerlerin yardımıyla gerçekleştirildi. Rusya artık bu ayaklanmayı Batı sömürgeciliğine karşı bir mücadele olarak değerlendiriyor. Bunda bir gerçeklik payı var. Daha önce Fransa’nın işgal ettiği ülkeler hâlâ Fransız egemenliği altında, Fransa onları sömürüyor. Ama yerini alanların İslamcı bir darbeci olması çok tatsız bir durum değil mi? Köktendinci İslamcılar ile Rus özel ordusu arasındaki bu ilişki bir karabasan gibidir. Bu benim için kötü ile daha kötü arasında üzücü bir seçimdir. Batı sömürgeciliği ile çok şiddetli iç diktatörlük arasında seçim yapılması çok üzücü bir durum.
Rûdaw: Sayın profesör tekonolojik gelişmeler üzerinde daha fazla durmak istiyorum, sizin teknolojik gelişmeler hakkındaki görüşlerinizi yakından takip ediyorum. Teknoloji her geçen gün daha da gelişiyor, bu konudaki görüşlerinizi almak istiyorum acaba insanlığı ilerletiyor mu bir gelecek gibi görebilir miyiz? Yoksa bir felakete neden olup insanlığı geriye mi götürecek?
Zizek: Bu iki yönlü bir konu. Bir yandan yapay zekanın ya da süper bilgisayarlara ayarlı sistemlerin karar verebileceği bir konu olduğuna inanmıyorum. Bana göre bütün bunlar askeri birer araç ve yapay zeka tarafından kontrol edilen şiddet aygıtları olarak bazı ülkelerin zenginleri arasındaki egemen sınıfın somut siyasi çıkarlarına hizmet ettiği kanaatindeyim. Öte yandan, korktuğum şey bu. Bu konu hakkında çok yazdım. Bize hükmeden bu bilgisayarlardan daha çok korktuğum şey, beyin fonksiyonlarımız ile dijital aygıtların arasındaki doğrudan bağlantı ve giderek onlara daha da yaklaşmamız. Büyük bir ilerleme olduğunu biliyor muydunuz? Bilgisayarlar artık düşüncelerimizi okuyabiliyorlar, bunu yapmak hâlâ zor ama yine de mümkündür. Niyetimizi okuyor. Bizler bu çok temel özgürlükten mahrum bırakıldık. Köle olsan bile bir şekilde iç dünyanda özgürsün. İstediğin her şeyi düşünmekte özgürsün. Bunun bilgisayarlarda mevcut olması neyi değiştirir? Bir şekilde artık insan değiliz. Beni gerçekten korkutan da bu.
Rûdaw: Siz yapay zeka ve bu gelişmelerin ileride daha fazla tehlike oluşturacağına inanıyor musunuz? İfade ettiğiniz gibi teknolojik gelişmeler insanların beynini kontrol altına alıyor, sizce ileride bizi daha büyük tehlikeler mi bekliyor? Önümüzdeki bir kaç yıl için görüşünüzü merak ediyorum? Ya da şöyle sorayım, insanların teknolojiyi kontrol edeceği yerde neden robotların veya teknolojinin insanları kontrol edeceğinden endişe duyalım?
Zizek: Öncelikle kısa bir not düşmek istiyorum. İlginç olan, 20’inci yüzyılın başlarından itibaren modern bilim artık doğayı aktif olarak kontrol etmek ve kullanmak isteyen eski doğa bilimleri gibi değil. Şimdi en zor olanı şu ki, bir şekilde bizden daha akıllı bir cihazı nasıl yapabildiğimizdir. Bu istenmeyen bir sonuç değildir. Bilim insanları akıllı cihazlar yapalım fikrinden endişe duyuyor. Başarılı olacaklarını düşünmüyorum. Makineler insan zekası kadar akıllı olmayacak ama bunun bir önemi yok. Sadece bizi değil, yaratıcılarını bile kontrol etmeleri oldukça mümkün.
Rûdaw: Böylesi teknolojik bir çağda şunu açıkça görüyoruz, çok sayıda sinemacı, yazar ve aktörler teknolojinin gelişmesine karşı eleştirilerini dile getiriyor, bir nevi onların rollerini çalıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz.
Zizek: Benim bu konudaki anlayışım oldukça kötümser. Pek çok zeki eleştirmenin işaret ettiği gibi sorun, dijital cihazların senaryo falan yazması değil, Marvel filmleri ve onlara benzer gibi çok satan filmlerin fazla tekrarlı, çocukça ve aptalca olması. Her ne kadar bileşenleri daha önce bir araya getirilmiş yapay zeka ürünü olsa da çok daha dahiyanece değil. Bu yüzden her ne kadar son zamanlarda çıkan Barbie ve Oppenheimer’ın başarısını beğeniyorum çünkü onlar bu kategoriye girmiyorlar.
Rudaw: Sayın Zizek sizi konuk etmekten dolayı çok mutluyum.
Zizek: Bir cümle ekleyebilir miyim? Gizli umutlarım var. Birkaç yıl önce, koronavirüs salgınından önce, yeni şiddet olaylarından önce Suriye’nin kuzeyini ya da Rojava’yı ziyaret etmem planlanmıştı. Rojava Üniversitesi’ni ziyaret edecektim. Adını doğru düzgün telaffuz edemiyorum.
Rudaw: Rojava Kürdistan’ı
Zizek: Evet. Kürdistan’ın bazı yerlerini gezmek istedim. Çünkü benim ilgimi çeken şey, gençliğimde bazı Batılı yazarların dağlık bölgelerinde yazdıkları kitaplardan Kürtleri tanımaya çalışıyordum, sizleri deli ve ilkel insanlar olarak tanımlıyorlardı. Ama hayır, öyle değil. Siz Orta Doğu’da entelektüel açıdan çok gelişmiş bir halksınız. Siz bir mucizesiniz. Dezavantajlı insanların entelektüel olarak nasıl parlayabileceğini sadece çevrenizdeki ülkelere değil, tüm dünyaya gösterip örnek olabilirsiniz. Umarım bir mucize gerçekleşir. Belki umutlarımdan biri. Belki Kürdistan için hayal kuruyorum. Kürdistan’ın Kürtlerin yaşadığı her parçasını kastediyorum. Hindistan’ın Bangalore kenti gibi bir yer olmasını umuyorum. biliyorsunuz, günümüz medeniyetinin güzel şeyleri olan programlama ve dijital merkezler, eski endüstriye doğru gitmeden doğrudan onlara adım atabilirsiniz.
Bu nedenle son dileklerimden birinin Kürdistan’ı ziyaret etmek olduğunu ifade etmek istiyorum. Hangi parçası olursa olsun. Sadece orada olmak istiyorum. Ne kadar iyi çalışabileceğinizi kanıtladınız. Çok solcu olmadığız doğru ama özellikle Kuzey Irak’ta, Irak’ta kaos yaşanıyor ama Kürt kesimi Irak’ta normal yönetilen tek yer. Kuzey Suriye’deki yaşayanlar da oldukça entelektüel. İnsanların bunu öğrenmesi ve bilmesi gerekiyor. Siz Avrupalıların korumak istediği ilkel kabile değilsiniz.
Rudaw: Sayın Profesör teşekkür ederim, umarım siz de en yakın zamanda Kürdistan’ı ziyaret edersiniz biz de sizi yakından görürüz. Bize bu fırsatı tanıdığınız için mutluyum. Siz değerli izleyicilerimizi bizi takip ettiğiniz için teşekkür ederiz. [1]
Kanak: https://www.rudaw.net/turkish/interview/05092023