#İsmail Beşikci# Ve Anılar
Yazma ve Hazırlık: #İbrahim Küreken#
İsmail Beşikçi 7 Ocak 1939 Çorum İskilip doğumludur. İskilip’te, ilkokul, ortaokul, liseyi, Ankara’daAnkara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirir. 1963 yılında askerlik görevini yedek subay olarak Güney Kürdistan sınırında yaparken Kürtçe konuşan sınır ötesi insanlarla Karslı bir askerin dil anlaşması dikkatini çeker. Resmi makamlar tarafından varlığı ret edilen Kürtleri bir bilim adamı olarak keşfeder. Erzurum Atatürk Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak çalışırken Kürtler ve Kürt aşiretleri üzerine çalışmalar yürütür. Beşikçi’nin Kürtlere ilgisi ihbarcıları harekete geçirir. Görevinden atılır. Beşikçi’nin doktora tezi olan “Doğu’da Değişim ve Yapısal Sorunlar (Göçebe Alikan Aşireti)“ kitabı 1969 yılında yayınlanır.
11 Mart 1970 tarihinde Ankara DDKO binasında bir konferans verir. Konuşması devlet tarafından banda alınmıştır. 12 Mart askeri muhtırası sonucu Beşikçi’nin cezaevi serüveni başlar. 13 Haziran 1971 tarihinde Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesinde yakalanarak Diyarbakır askeri cezaevine sevk edilir.
İsmail Beşikçi, sorgucuları ve onu yargılayan mahkeme üyelerini hep şaşırtmıştır. Yazdığı yazıları, mektupları, konferans konuşmaları, açıkça hakkında yargılamaya sebep olmuş tüm eylemleri, kendisine sorulduğunda sahiplenir, reddetmez. Sözlerini, yazdıklarını mahkemelerde savunur. İddialara karşı suç işlemediğini, bunların bilimsel gerçekler olduğunu, bilimsel gerçeklerin yargılanmaması gerektiğini ısrarla, yorulmadan yıllarca savunur. Anılarında, sonraki karşılaşmalarında bu yargılayanların bazılarının Beşikçi’ye saygı duyduğunu görebiliyoruz.
Bir ufak tefek adamla devlet arasında Kürtlerle ilgili büyük bir savaş başlar. Devletin kolluk kuvvetleri, silahları, işkenceleri, Mahkemeleri, cezaevleri, “bilim yuvası” ünvanlı üniversiteleri, ekonomik gücü, muhbirleri velhasıl bütün haşmetiyle devlet mekanizmaları Beşikçi’ye karşı harekette geçirilir. On yıllar süren büyük savaşta İsmail Beşikçi’nin bilim adamı kararlılığı, inancı Beşikçi’nin tartışılmaz zaferi ile devam ediyor. On binlerce Kürt Beşikçi’nin yol göstericiliği, arkadaşlığı ve desteği ile kendi ulusal hakları için mücadele kararlılığını büyüttü. Beşikçi dünyadaki milyonlarca Kürt tarafından kutsal bir adres olarak kabul ediliyor.
Beşikçi Türkiye’deki birçok cezaevinde yattı. Onlarca kitabı yayınlandı. Yazdıklarını savunurken bunlardan da yargılandı. Savunmanın savunmasını yaptı.Beşikçi durmadan, dinlenmeden çalıştı, araştırma yaptı, bulduklarını topluma aktardı. 17 yılı cezaevinde olmak üzere bir ömür bu uğraş içinde devam ediyor.
Ortalama her Kürt Beşikçi’yi düşüncesiyle, kitaplarıyla, kararlılığıyla biliyor. Bunları yeniden tekrar etme niyetim yok. Ancak Beşikçi’nin Anılarını okurken kendisine yapılan işkenceler, aşağılamalar, baskılar okuyucuyu da darbeliyor.
1981 yılında Adapazarı cezaevine saat 20.00’de götürülen Beşikçi sabaha kadar merdiven korkuluklarına kelepçeleniyor. Sabaha kadar ayakta kelepçeli bekletiliyor. Beşikçi’yi seven her okuyucu bunları okuyunca 12 saat kelepçeli merdiven demirlerine kelepçe ile bağlanıp ayakta bekletilen Beşikçi’nin bu acısını içinde hissetmiştir. Çünkü, Beşikçi artık canımızın, ruhunuzun bir parçası. Beşikçi bir cezaevinden bir başkasına işkence olsun diye sevk ediliyor. Her gittiği yeni cezaevi girişinde merdiven altı tabir edilen ilk karşılama bölümünde korkunç dayaklara, işkencelere maruz bırakılıyor. Tüm bunlar Beşikçi’nin direncini, kararlılığını, inancını kıramadı. Beşikçi bilim dünyasına bu kararlılığıyla damgasını vurdu. Bilim dünyasında çığır açtı. Uluslararası bilim çevresi Beşikçi’ye saygı göstermeye başladı. Kürtler ve Kürt sorunu uluslararası bilim dünyasında dikkate değer bulundu.
Bilim adamı Beşikçi’nin yanında “İnsan Beşikçi”yi bilmek, tanımak da önemlidir. Beşikçi dünyanın en mütevazi adamıdır desem asla abartı olmaz. Kimseden farklı olarak ayrıcalıklı olmak istemez. Kimseden özel ilgi beklemez. Günlerce aç olsa bile aç olduğunu söylemez. Bir tarafı acılar içinde olsa da acısını başka kimseye yansıtmaz, mümkün olduğunca gizler. Kimsenin kendisine acımasını istemez, hatta denilebilir ki bundan hoşlanmaz. Yemek için yaşamaz, yaşamak için yer. Yemek ayırt etmez, yemek daveti aldığında bile restoran yerine bir simit yemeyi önerir. Giyimi kuşamı iyidir ama çoğunlukla bunlar dostlarının tercihidir. Kısacası İsmail Beşikçi çevremizde bildiğimiz insanlardan çok farklı biridir. Hiçbir kutsal insanla mukayese etmek istemem ama gerçekten Beşikçi bu dönemin en kutsal insanıdır.
Beşikçi bugün 82 yaşına rağmen Kürtlerin birlik olmalarını haykırmaktan, haklarını bilimsel yöntemlerle savunmaktan yorulmadı. Bedeni yorgun olsa bile bilinci, direnci yorulmaz bir kararlılıkla devam ediyor. 60 yıl öncesinden bugüne,uğradığı yerleri, köyleri, ilişkide olduğu kişilerin isimlerini, mahkemedeki savunmalarını, mahkeme heyetini büyük bir olağanüstülükle hafızasında canlı tutabiliyor. Bu hafıza, bu bilinç ancak olağanüstü kişilerde bulunur. Beşikçi Kürtlerin en büyük şansıdır. İyi ki varsın Kürtlerin Sarı Hocası, iyi ki anılarını yazdın, iyi ki seni tanıdık İsmail Hocam. Sağlıklı bir ömür diliyorum.
[1]