Bu slogan bugün bir kadın ordulaşması YJA-Star’ı, kadın partisi #PAJK#’ı ve kadın demokratik konfederal sistemi KJK’yi yaratmıştır. Bu slogan Kadın Kurtuluş İdeolojisini geliştirmiştir.
“#Jin#, Jiyan, #Azadî#”, “zend, zendeki, azadi”, “kadın, yaşam, özgürlük”, şimdi sıkça duyar olduğumuz üç dilde yankılanan slogan, kadının 21. yüzyıldaki özgürlük çağrısı olma yolunda mesafeler kat ediyor. Bu slogan, kadınların evrensel özgürleşme mücadelesinin simgesi haline gelmiş durumdadır. Jîna’nın katledilmesi ile dilden dile yayılan bu muhteşem üç sözcüğün içerisinde barındırdığı anlam derinliği, kadına ait tarihsel değerlerinin yeniden diriltilmesidir. Son derece pratik ve felsefik anlamı olan bu sloganın, Jîna ile sembolleşerek evrensel duyguda ortaklaşması ise tesadüf olmasa gerek.
Jîna’nın bir #Kürt# kızı olması ve milyonluk kitleleri bu slogan etrafında birleştirmesi, neolitik değerlerde kendini arayan, ilk konumuna ulaşma çabasında olan Kürt kadınının tüm dünya kadınlarını ortak noktada yani yaşam özgürlük noktasında buluşturduğunu ve buluşturacağını gösteriyor. #Mezopotamya#’nın en kadim halklarından olan Kürt kadınlarının uygarlığa kazandırdığı insanlık değerlerinin yeniden yeşeriyor olmasının kanıtıdır, Jîna isyanı. Jîna isyanı, kadınların ve halkların binlerce yıllık egemen sisteme olan savaşımının bir devamı niteliğinde.
İnanna-Enki savaşımının çağdaş halini anlatan en somut örnek. Egemen sistemin acımasızlığı, yalancılığı, düzenbazlığı ve yobazlığının çirkin yüzünü ortaya koyuyor. Ama bir yandan da kadının direniş damarlarının dipdiri olduğunu tüm sisteme karşı haykırıyor. “O damarlara dokunursanız yanarsınız” diyor tüm kırımcılara.
Jîna bir Kürt kızı. Yaşamanın, onurunu korumadan geçtiğine inandı ve tarihsel değerlerine sahip çıktı. Onun ölümü ardından başlayan isyan, özgürlük uğrunda can verilebileceğinin haykırışı olarak sembolleşti. Jin, jiyan, azadî felsefesinin Kürt kadını şahsında evrenselleşmesinin çok önemli bir halkası da Jîna oldu.
Jin jiyan azadî sihirli sloganı ile kadının kölecil, egemenlikli sistemlere baş kaldıracak duruma gelmesinin mimarı Rêber APO’dur. Kadına yeni yaşam kazandıran, kadını jîn ile jiyan ile azadî ile yeniden buluşturan, kadını küllerinden yeniden var eden Reber APO ilk olarak dillendirmiştir. Önderliğimizin kadın özgürlük felsefesi ışığında geliştirdiği bu sloganın her bir sözcüğü, kadının yaşam ve özgürlük ile olan bağını çok çarpıcı ortaya koymaktadır. Reber APO yaşamın kadın etrafında geliştiğini, felsefeleştiğini, kadının aslında yaşam olduğunu, kadınla geliştirilecek anlamlı yaşamın özgürlük getireceğini söylemiştir. Yani yaşamın kaynağında kadın olduğunu vurgulamıştır. Ancak kadın ve yaşam ile yoğrulan doğa, özgürlük ile buluşabilir. Reber APO’nun geliştirdiği jineoloji biliminin kadının yaşam olduğuna dönük yaptığı etimolojik araştırma, kadının yaşam ile olan bağını kanıtlar niteliktedir.
İlk defa gıda olabilecek otları toplayan ve eken de kadındır, ilk defa hayvanlarla dostluk kuran ve ortak yaşamı geliştiren de kadındır. Kadın varlığı ile yaşam, bereket, toprağın merkezinde yer almış, bu da toplum içerisinde kutsal sayılmasını sağlamış, toplum tarafından saygı görmüştür. Tanrıçalık kimliği bu saygınlığın nişanesidir. Kadın ve yaşam arasındaki ilişki nişan, sembol, simgelerle toplumun beyninde yer tutmuştur. Hala da ekmek üzerine yemin edilmesi, ya star kelimesi ile yardım istenmesi, suyun kutsal sayılması, beyaz baş örtüsüne olan inanış… tüm bunlar kadın ve yaşam arasındaki bağı ortaya koyuyor…
Birçok etimolojik araştırma göstermiştir ki birçok dilde kadın ve yaşam aynı temelde oluşmuştur ve yaşam ile ilgili birçok kelime dişildir. Yani kadın, doğa, yaşam arasında bütünlük vardır. Örneğin anne sözcüğünü ele aldığımızda Kürtçe’de Da kelimesi vermek; Dayik kelimesi de veren anlamındadır.
Dolayısıyla bugün kadının eliyle yaşama sunulan iki temel ihtiyaç ekmek ve su üzerinden varlığını sürdüren egemen erkek zihniyetinin kafasına şunu sokmalıyız: “Eğer bugün nefes alıyorsan bu adını bile kabul etmediğin kadın sayesindedir.” Doğa ile bütünleşen kadın, özgürlük değerlerinin anlam derinliğini yakaladı. Bilgeliğini doğaya cömertçe sundu. Kadın bir avuç buğdayı toprağa serperek jin eliyle yaratılan yaşamın, toprağın derinliklerine kök saldığını ve hiçbir zaman bu köklerin tükenmeyeceğini gösterdi. Bu kökleri öyle sağlam ekti ki binlerce yıllık zalim erkeğin hiçbir oyunu tarafından sökülemiyor ve sökülemeyecek de. Kadın eliyle ekilen bir avuç buğdayın bugün tüm insanlığa yaşam verdiğini ve bu yaşamın özgürlük getireceğini haykırıyor Jîna’nın isyan çığlığı.
Kadına yeniden hayat veren Önderliğimizin geliştirdiği JİN JİYAN AZADÎ sözcüklerinin etrafında kenetlenen milyonlarca kadının özgürlüğü haykırdığı tarihi günler yaşıyoruz. Bu slogan bugün bir kadın ordulaşması YJA-Star’ı, kadın partisi PAJK’ı ve kadın demokratik konfederal sistemi KJK’yi yaratmıştır. Bu slogan Kadın Kurtuluş İdeolojisini geliştirmiştir. Kürt Kadın özgürlük mücadelesi ile yeni aşamalara ulaşan bu slogan, Jîna sembolü ile tüm dünya kadınlarını özgürlüğe ve mücadeleyi büyütmeye çağırıyor. Daha fazla örgütlü kadın, daha fazla mücadele eden kadın ve daha fazla Jin Jiyan Azadî…[1]