1153 yılında #Cizre#’nin Tor mahallesinde doğan ve sibernetik alanın en büyük dahisi kabul edilen, fizikçi, robot ve matriks ustası İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El Cizirî 1233′te Cizre’de öldü. Öğrenimini Kürt Medresesi Camia’da tamamlayan İsmail, burada fizik ve sibernetik alanlarında yoğunlaştı ve halen kullanılmakta olan ve aşılmamış onlarca buluşa imza attı. Kürt Zengilerin hakimiyeti altında yaşayan Ebul İz, bir süre sonra Artukoğulları’nın daveti üzerine #Diyarbakır#’a gitti. Burada Kitáb fí ma’rifat al-hiyal al-handasiyya (Hayal ve Tekniğin Birleşmesiyle Oluşan Marifetler Kitabı) adlı bir icatlar kitabı yazdı. Kitabının bir nüshasını Abbasi hükümdarı Ebul Ahmed’e, diğer bir nüshasını ise Artukoğlu hükümdarı Mahmud bin Muhammed’e sundu. Bağdat’a gönderilen kitabı, Moğol istilası sonrası kayboldu.
Diyarbakır’daki kitabının ise saraydan çalındığı rivayet edilse de onun bir çok buluşu Hasankeyfli Muhammed Bin Yusuf inb Osman’ın onun eserinin bazı bölümlerinden yaptığı kopya ile günümüze ulaştı. Topkapı sarayında bir kopyası bulunan bu kitabın dünyada toplam 16 kopyası bulunmaktadır. Batı dünyasının Al-Jazari olarak andıkları Ebul İz, kendisinden asırlar sonra gelen Norbert Wiener, Andé Mari Ampére, James Clerk Maxwell, Szolem Mandelbrojt gibi bir çok fizikçiye ilham kaynağı ve öğretmen oldu. El Cizirî’nin yaptığı icatlar arasında şunlar vardı: saat çeşitleri, otomotik kapılar, termos, otomotik sofra aletleri, kan aldırma, kan toplama ve kan basıncı ölçme aletleri, fıskiyeler, müzik otomatları, boşalmayan havuzlar, tulumba ve pompalama sistemleri, şifreli kilitler, musluklar, kaldıraç ve iş makinaları. Bunlar arasında en çok ilgi çeken ve ancak 20. yüzyılın sonlarında musluklara uyarlanabilen otomatik abdest alma robotuydu. Bu robot, musluğun altına el uzatıldığında otomotik olarak ibrikle su döküyordu. ‘0101′ olarak bilinen matris hesabının da mucidi olan Ebul İz, günümüzün vazgeçilmezi Bilgisayar’ın da fikir babası kabul ediliyor.
(Resimde: İsmail Ebul İz Bin Rezzaz El Cizirî’nin Su Hilesi adlı çalışması. Bu robot, belli aralıklarla terazi ucundaki kovalardan birinin dolmasıyla diğerinin boşalması ve böylelikle ardışık zamanlı sıra ile her iki tarafın da eşit aralıklarla suyu almasını sağlıyordu. Bu icat, sanayi devrimi sonrası ileri derece yağ püskürtmeli ağır iş ve seri üretim yapabilecek fabrika makinalarının belli aralıklarla durmasını ve bir diğer makinanın çalışmasını sağlayan düzeneklerin ana mantığını oluşturdu)[1]