$Şengal Direnişi ve Ezidi Toplumunun Yeniden Dirilişi – BÖLÜM 1$
Ortadoğu coğrafyası son yılların en büyük şiddet sarmalını yaşadı. İrili ufaklı eylemler, çatışmalar, orta ölçekli savaşlar yaşanmış olmasına rağmen kentleri yerle yeksan eden, büyük bir yıkım gerçekleştiren türden savaşlar yaşanmamıştı. DAİŞ çete oluşumu olarak bilinen Irak-Şam İslam devleti terör yapılanması 2014 yılı başlarında Musul’a saldırmaları ile başlayan kanlı süreç tüm hızıyla Irak ve Suriye sınırları içinde yayılarak geniş bir alanda hakimiyet kurdu.
#Musul# ’un ele geçirilmesi ile birlikte kendisini halife ilan eden DAİŞ çete reisi “İslam halifeliğini yayma adına kendi inancı dışında herkesi düşman belleyip bütün farklı kimlikleri ortadan kaldırmak için akla hayale ne geliyorsa o türeden bir vahşet sergiledi. İster dini, ister etnik kimlik olsun inanç ve diğer aidiyetlerin tümünü hedef aldı. Bu coğrafyanın çok kimlikli toplumsal bileşkelerini göz önüne alındığında geniş bir yelpazede hedeflenen kitle kıyımının boyutları kendiliğinden anlaşılmış olacaktır.
Farklı inançlar, etnik yapılar, farklı diller ve kültürlerin hedeflenmesi bir yana bırakalım, aynı inançtan Arap toplumu içinde büyük bir tehlike haline geldi. Baskı oluşturan, her alanda günlük yaşamı kısıtlayan, erkeklerin saç sakalından tutalım kadınların eldivensiz ve peçesiz gezmesine, topuklarının dışarda görünmesine kadar gündelik yaşama müdahale ederek toplumu mengeneye aldı. Kadınlar için kapkara bir dünya, Ortaçağ karanlığından daha beter bir yaşam dayatıldı. Erkeğe sorgusuz sualsiz sonsuz ittihattı dayattı. Sadece kadınların köle pazarlarında satılması ile yetinilmiyor toplumdaki kadının evdeki varlığı erkeğin her türlü tasarrufuna açık bir durumla karşı karşıya getirildi.
DAİŞ çete örgütünün gerçekleştirmek istediği toplumsal şekillenme, hayatta kalıp yaşayanlar için büyük bir kabustan ibarettir. Hedefi durumundaki kesimlere yaklaşımları ise İnsanın kanını donduran türden dehşet vericidir. Her türden infaz, katliam törenleri ile özel ölüm seansları düzenleyerek, büyük bir korku ve panik yaratmıştır. İnsanların hafızalarına hükmeden, toplumu istediği gibi düşünmeye sevk eden bir yöntemle yayılmayı esas aldı. DAİŞ çetelerinin gitmek istediği yere önce yarattığı korku ulaşıyordu. Bu nedenle ciddi bir direnme ile karşılaşmadan yayılmayı sürdürdü. Çok acımasız ve çok çeşitli infaz görüntüleri basına servis edildikçe dünya insanlığını bile ürkütmeye başladı.
İnsan kellesini kılıçla uçurmak, hançer ile gırtlak kesmek, Silah ile infaz etmek, bedeni ateşe vermek, demir kafes içinde toplu yakmak, yine demir kafes içinde su havuzunda boğdurmak, yüksek binalardan aşağıya atmak, toplu infazlar, canlı canlı toprağa gömmek, vahşi yöntemlerinden sadece bir kaçıdır. Bayram törenlerini andıran bu infaz törenleri büyük bir korku ve panik yaratması kaçınılmazdır. DAİŞ’in insana yaklaşımı sadece bunlarla sınırlı değildir elbette. Çok sayıda insanı savaşın alt yapısı için köle gibi kullanmıştır. Ele geçirdiği hemen her köyde, kasabada ve şehirde yer altı sığınakları, tüneller, mevziler, depoların inşası için tutsakları çalıştırmıştır.
İnsana zarar verdikleri gibi insan yaşamının altyapısını oluşturan temel yapılarına da zarar verdiler. Hakimiyet kurdukları alanların bütün yol şebekelerini istisnasız tüm ulaşım bağlantılarını tahrip ettiler. Köprüler havaya uçurulmuş yollara hendek kazılmış, ibadet merkezleri tahrip edilmiş, geçmişe ait bellek olan tarihi eserler yok edilmiş, müzeler yağmalanmıştır. Yerleşim alanlarını yaşanılmaz hale getirmek için terk edilmiş köyler, araziler, evlerin büyük bir kısmını mayınlamış yada yıkmıştır.
DAİŞ terörü üzerinden DAİŞ’i tanımlamak yetersiz kalmaktadır. Sosyolojik bir tahlile tabi tutmaya ihtiyaç vardır. Örgüt yapısını, ideolojik oluşumunu, ortaya çıkış koşullarını, toplumsal tabanını, insan ve maddi kaynaklarını, iç ve dış dayanaklarını anlamak için, Ortadoğu’nun tarihi, siyasi, sosyal, askeri, ekonomik toplumsal gerçekliğinin zihniyet yapılanmasını, dünü ve bugünün koşulları içinde ele almakta fayda vardır. Bu ayrı bir değerlendirme konusu olduğu için dikkat çekle yetinelim.
Kısacası öldürmek, yakmak, yıkmak için yaratılmış, ruhsuz, hissiz, duygusuz ve acımasız bir kıyım makinasına dönüşmüş DAİŞ’ ten bahsediyoruz. İnsanlık dışı bu oluşumun karşısında duran bir avuç insanın direnişinden bahsediyoruz…
Çoğunluğu Ezidi halkının yaşadığı Şengal, üzerinde anlaşma yapılarak direnilmeden DAİŞ’e teslim edilmiştir. KDP’nin denetiminde olan ve 2003 ten beri yönettiği Şengal teslim edilmekle kalınmamış halkın kaçıp kurtulmasına da müsaade edilmemiştir. 14 Ağustos 2014 akşamı saldırıya maruz kalan Şengal’de tam bir can pazarı yaşanmıştır. Bazı köyler özelliklede Koço Köyü başta olmak üzere tam bir insan mezbahasına dönüştürülmüştür. Bir gecede hayatı kararan binlerce insan her şeyini geride bırakarak yazın kavurucu sıcağı altında dağ yolunu tutmuştur. Katliamda yaşamını yitirenlerin sayısı halende bilinmemektedir. Dağa ulaşmayı başaran halkın yaşam mücadelesi de bir o kadar çetindir. Açlık ve susuzluktan yaşamını yitiren yaşlılar ve çocukların sayıları da tam olarak saptanamamıştır.
Büyük bir insanlık trajedisiyle karşılaşan çoğunluğunu Ezidilerin oluşturduğu, Türkmenler, Asuri-Süryani, Şii Kürtler ve Araplar, Suni Kürtler ve Hıristiyan inancına sahip diğer toplumsal kesimler bu katliamın hedefi olmuşlardır.
KDP’nin korumasında ve denetiminde olan Şengal savunmasız ve sahipsiz bırakıldı. KDP, saldırı gecesi Şengal’i boşaltınca savunmasız halk DAİŞ’in insafına terk edildi. Kurt sürüsünün ava saldırmasına benzer bir manzara ile karşılaşan Şengal halkından direnen ve çatışarak Şehit düşen Ezidilerin kahramanlıklarını da burada yad etmek gerekmektedir. Dirençleri kırılınca kafileler halinde evlerini terk etmek zorunda kalan halk çaresizlik içinde kalmıştır. Örgütsüz ve dağınık durumda olan halk büyük bir trajedi ile karşılaşarak insanlığımızdan utanacağımız durumun kurbanı oldular.
KDP’nin Ezidilere ihaneti, Kürt tarihinin en büyük ihanetlerinden biri olarak tarihe geçtiği bir gündür 14 Ağustos 2014. KDP Şengal’i terk etmekle Daişin Şengal halkına karşı işlediği insanlık dışı suçların ortağı olmuştur. KDP’nin bütün engellemelerine ve hatta bazılarını tutuklamasına rağmen Şengal’e ulaşan bir avuç gerilla gücü belki de Daişin ortaya çıktığı günden beri ilk ciddi direnişi sergileyen güç olma hasebi ile tarihe geçmiştir. Hiçbir direniş ile karşılaşmadan yayılan DAİŞ direnişle karşılaştığı ilk yer Şengal olmuştur.
Şengal direnişini iyi anlamak, her yönüyle açığa çıkarmak bu nedenle büyük bir öneme sahiptir. Şengal direnişi, 12 kişilik gerilla gücünün müdahalesi ötesinde bir anlama sahiptir. Şengal’e yüklediğimiz anlam insani boyutları olan ve dünya insanlığının utancını gideren evrensel çapta bir anlam yüklüdür. PKK’nin Şengal’e müdahalesini bu bağlamda ele almakta fayda vardır. Büyük kitle yığınlarının ve yine güçlü teknik donanıma sahip silahlı güçlerin savaşmadan alanları boşaltarak kaçtığı DAİŞ çetelerine karşı direnilmiştir. “Bırakıp kaçmanın dışında çare yoktur” algısını yıkmış ve direnme düşüncesi ve pratiğinin öncülüğünü yapmıştır. Küçük bir müdahale gücünün arkasında büyük bir düşünce gücü vardır. Derin ideolojik felsefi düşünce vardır. Halkların çıkarını önceleyen paradigmanın gereği pratikleştirilmiştir. Önder Apo’nun önderlik çizgisi vardır. Şengal’de insan potansiyelinin, teknik donanımın ötesinde tahayyül edilemeyen bir direniş ruhu vardır. Kimsenin beklemediği, umudun tükendiği yerde, uçurumun kenarında kanatlanma vardır. Direnişe kesilmiş, direnme iradesi vardır. Cesaret vardır, kahramanlık vardır. Şengal direnişi bu anlamda derinliğine özümsenmesinde fayda vardır. PKK’nin var olma gerekçesinin gerekleri yerine getirilmiştir.
Topyekun halkın korunması sağlanmış, büyük bir kitle katliamının önü alınmıştır. DAİŞ çetelerinin saldırıları durdurulmuştur. Koridor açılarak halkın güvenli alanlara tahliyesi yapılarak koruma altına alınmıştır. Azami düzeyde lojistik ihtiyaçlar sağlanarak Şengal halkına ulaştırılmıştır. Halkın güvenliği için alan savunması yapılmıştır.
Katliamı durdurma gücü olanların sessizliğine, kayıtsız duruşuna, seyirci kalışına rağmen PKK Şengal’e ulaşmıştır. KDP’nin Küçük gerilla gurubunu engelleme çabalarına ve tutuklamalarına rağmen PKK bu müdahaleyi yapmıştır. ilkel milliyetçi çizgisinin halkta yarattığı tahribatta, ihanetinin yol açtığı travmaya, umutsuzluğa, moralsizliğe inat, inadına bir müdahaledir. PKK’nin Şengal’de ki varlığı sayısal azlığı, silah ve cephane açısından zayıflığı dikkate alındığında, DAİŞ ile arasındaki muazzam güç dengesizliğine rağmen direniş hattına yerleşerek mevzilenmiş ve savaşmıştır. Şengal direnişini bu anlamda bir çok boyutta ele almak mümkündür. Şengal direnişinin açığa çıkardığı gerçekler dikkate alındığında insanım diyen herkesin takdirine mazhar olunmuştur.
DAİŞ çetelerinin ŞENGAL VE EZİDİ halkını hedef alan imha saldırılarına İşgalci Türk devleti ve İşbirlikçi KDP de katılmıştır. Türk devletinin karalamalarına, tehditlerine hatta siyasi diplomasi müdahalelerine, Irak devleti ve KDP nezdinde engelleme girişimlerine, askeri saldırıları da eklenmiştir. En son hava saldırıları ile Ezidilere karşı düşmanlığını bizzat pratikleştirmiştir. Uluslararası platformlarda Şengal’deki PKK varlığını hedef alan yaklaşımlarını sürdürerek saldırı tehditlerini devam ettirmektedir.
KDP yaptığı ihanetle yetinmeyerek daha sonraki süreçte saldırılarını yoğunlaştırarak devam ettirmiştir. Şengal’e ulaşım yollarını kapatmıştır. Halka lojistik akışını engellemiştir. Şengal coğrafyasını izole ederek, ambargo uygulayarak, geliş gidişleri yasaklayarak, insani yardımları engelleyerek, askeri baskı uygulayarak. Halkı korkutarak, kendisine muhtaç ederek sonuç almak istemiştir. Ezidilerin örgütsüz oluşu, bilinçsiz oluşu, kendi geleceği hakkında siyasi bir düşünceye sahip olamayışı bu anlamda bir irade olamamaları, güçsüzlükleri, zaafları ve zayıflıkları KDP tarafından istismar edilerek sürekli kullanılmıştır. DAİŞ bir sonuç yarattığı kadar KDP de en az DAİŞ kadar bir sonuç yaratmıştır. Daiş fizikken yok etmiştir, KDP ise belleği yok etmiş iradeyi kırmıştır. Kısacası KDP Şengal bölgesini kendi tebaası ve sömürge alanı olarak görüp yaklaşmıştır. Şengal, güney Kürdistan’ın bir parçası olarak görseydi yıllara varan ambargoyu ikinci defa ihanetlerine dek sürdürmezlerdi. Bunca korku, baskı, tehdit üretmezlerdi. Türk devletinin saldırılarına istihbarat desteği verilmezdi. En son büyük bir askeri güçle, zırhlı araç gereçlerle, roj peşmergeleri denen çetelerle saldırıp katliam yapmazlardı. Şengal direnişini sadece DAİŞ çetelerine karşı bir direniş olarak değerlendirmek kanaatimce eksik ve yetersiz bir değerlendirme olacaktır. PKK’nin Şengalde ki Daiş çetelerine karşı direnişi mücadelenin başlangıç aşamasını ifade etmektedir. Hiç kimse hiçbir gerekçeyle bu direniş mücadelesini gölgeleyemez. Bu diriliş destanı tarihe mal olmuştur. Fakat direniş sadece bununla sınırlı kalmamıştır. DAİŞ sonrası Şengal direnişi de en az DAİŞ mücadelesi kadar önemlidir.[1]
Rauf KARAKOÇAN