İlerleyen yaşına ve sesine inen sisli perdeye rağmen şarkı söylemeyi bırakmayan kadınlar var. Üstelik bu yerlerden biri İran ise tüm kısıtlamalar kadınların şarkı söylemesine engel değildir; çünkü onlar şarkı adı altında bir hafızayı temsil ediyorlar.
Sinê (Sanandaj) - Şarkı söylemek kadınların belki de kendisini en özgür hissettiği alanlardan biridir demek yanlış olmaz. İran İslam Cumhuriyeti altında hele hele kadınların tekli performanslarla sahne almasının yasak olduğu bir ülkede yaşıyorsanız, şarkı söylemek, sözlerini dinleyenlerle buluşturmak bir mücadele alanı dahi olabiliyor. Şarkı söylemenin, kendi anadilinde hikayeleri gelecek nesillere aktarmak gibi bir özelliği de söz konusu. İran’ın Doğu Kürdistan Bölgesi başta olmak üzere dengbêjlik geleneği aslında sadece şarkı dile getirmek değil, sözlü tarih aktarımı yapmanın da bir aracı oluyor.
Kadınlar baskı altında
İran’ın Doğu Kürdistan Bölgesi başta olmak üzere yaşanan kısıtlamalar, aile ve toplum desteğinin olmaması nedeniyle sesini hiçbir zaman yüksek perdeden ifade edemeyen güzel sesli çok sayıda kadın var. Köylerde bu kısıtlamalar daha fazla ve kadınlar daha fazla baskı altında ancak kadınlar ilerleyen yaşa geldiklerinde toplum baskısından azade seslerini duyurabiliyorlar.
Ezgileri kısık sesle okuyor
Doğu Kürdistan’ın Sinê (Sanandaj) bölgesine bağlı Huye köyünden İran Khosravi, dile getirdiği ezgileri hiç kimse sesini duymasın diye alçak perdeden söylemeyi alışkanlık edinmiş ama asla şarkı söylemekten de geri durmamış. Yılların alışkanlığı ile yüksek sesle şarkı söylememe gayreti yüzünden okunuyor, şarkı söylerken kendisini işitecek birinin olmamasını tercih ettiği yerleri seçiyor tüm sesi ile değil sesini kırmaya çalışarak okuduğu ezgilerde ise hüzün sarıyor her yanı.
“Kadınların şarkı söylemesi ayıplanıyor”
Ezgilerine başlamadan önce yaşadığı ülkede kadınların şarkı söylememeleri için sınırlandırıldıklarını hatırlatan İran Khosravi, “Sesi çok güzel olan kadınlarımız var ama insanların önünde şarkı söylemeleri ayıplandığı için maalesef cesaret edemiyorlar” diyor. İran Khosravi’den bizim için bir ezgi okumasını rica ediyoruz, birden kızarmaya başlıyor, ne söyleyeceğini bilemiyor ve kızına dönüp bakıyor-istişare eder gibi bir bakışma oluyor. “Sesim yüksek çıkar” kaygısını yaşadığını gözlerinden okuyabiliyoruz ve ezgiye başladığında ise şarkısını sesinin tüm gücüyle okumadığını da duyabiliyoruz aslında... Evlerinin arka bahçesindeki odaya geçtiğimizde burada bir ezgi daha okuyor ve bu odanın dışarıdan duyulmamasının verdiği güvenle sesi daha kendisine has çıkabildiğini işitebiliyoruz. Genel olarak “boğuk” bir sesi var, yılların verdiği bastırılmışlıklardan ötürü…
“Artık ne söyledikleri umurumda değil”
Sesinin neden boğuk çıktığını ise şu sözlerle anlatıyor İran Khosravi: “Çünkü bir kadının sesi güzelse ve şarkı söylüyorsa insanlar bunu kusur sayıyor. Bir kadın kendi üzüntüsü için, toplum için, bu insanlar için ya da başka kadınlar için şarkı söylerse üzüntüsü bununla birlikte gider, ama halkımız bunu uygunsuz buluyor ve bunu yapmasını engelliyor kadınların. Ama benim gibi biri bu sözleri artık dinlemez, benim zamanım doldu ve artık insanların ne söyledikleri umurumda değil.”
“Kadınlar şarkı söylemekten vazgeçmemeli”
Geçmişte söyledikleri şarkıların “çöllerde kaldığını” ancak şimdi teknoloji ile akıllı telefon, kameralarla bunların kayıt altına alınabilmesinin bir avantaj olduğunu söylerken, sesine güvenen kadınların şarkı söylemekten vazgeçmemelerini istiyor.[1]