Yunanlı büyük şair Euripides, Media Tragedyası’nın kaynağının bir efsaneye dayandığını yazar. Efsaneler birçok uygarlığın ortaklaşan sözsel sanat eserleridir. Kürtlerin atalarının kurduğu Med İmparatorluğu’nda kadınların güç olduğu ve büyük efsanelerin baş kahramanı olduklarını tarihçiler ve edebiyatçılar yad eder.
Euripides’in Media Tragedyası’ndan yola çıkarak Kürt Arkeolog Zaze Muhabadi ile doğalında gelişen kadın mitolojisi üzerinden, bilinenin dışında efsanevi Med ülkesinin kurucusu Medea üzerine muhabbet ettik.
Bu söyleşi spontane olarak, samimi sıcak laf lafı açan sohbet arasında gelişti. Yapılan sohbet o kadar derinleşti ki bilinen efsanevi bir karakterin farklı bir bakış açısından değerlendirmesi oldu.
Bilinenin aksine Medea’yı konuşuyoruz.
İlk olarak şunu sormak isterim. Feminist edebiyatın ve kadın hak arayıcılarının önemsediğive mücadelesinden ilham aldığı Medea kimdir?
Kanımca öncelikle şunu konuşmak lazım; Medea tarihsel kayıt olarak nerde ortaya çıkmıştır?
İlk ve tek kayıt Antik Yunan Tragedya yazarı Euripides’in Medea Tragedyası’nda ortaya çıkmış tarihi bir karakter olarak bilinir ki, Euripides MÖ 500’lü yıllarda Yunanistan’da yaşamış bir yazardır.
Ancak bahse konu karakterimiz Medea’nın çağdaşı asla değildir. Çünkü Med isminin ilk tarihe geçmesi Asur kralı III. Salmaneser'in dönemindeki (MÖ 858-824) yazılarda Mada adı ile kaydedilmişlerdir. Bu tragedyadan yola çıkarak. Medea’nın Med İmparatorluğu’nun kurucu annesi olarak varsayarsak, yaklaşık olarak 400 yıl öncesine denk gelmektedir. Bu tarihsel kaymalar tarihin babası sayılan Homeros’ta da görülmektedir. Yani kısaca Medea karakteri ve tragedyası varoluşundan çok sonraları yazılmıştır.
Yunanlı Tragedya yazarı Euripides’in konu edindiği Medea nasıl bir kadın karakteridir?
Güçlü kadın karakterleri her daim gücü elinde tutandır. Gerektiğinde sevdiği erkek için bütün dünyayı karşısına alan, gerektiğinde onu yerle yeksan edecek bir karakter. Medea efsanesi her daim öyle olagelmiştir. Ancak unutulmaması gereken bir nokta vardır ki oda o dönemdeki Yunan toplumunda kadının toplumdaki yeri, Antik Yunanda kadın, eğitim hakkı olmayan dışarıya hizmetçisi ve kölesi olmadan dışarı çıkamayan sadece evdeki işlerle meşgul olan sadece annelik vasıflarıyla var olan ki çocuk doğurmak çok önemli çünkü Polis’ e (Yunan site devletlerine şehir vatandaşı üretiyor) her şeye rağmen yönetimler tarafından ve vatandaş dahi kabul edilmemektedir. Spartalı kadınlar hariç. Erkek egemen toplumda güçlü kadın karakterler her zaman tehlikeli görülmüştür. Bundan dolayı ki bu güçlü karakterleri kötü göstermek için Yunan toplumu o dönemlerde onları cadı, kötü kadın olarak değerlendirmiştir.
Ataerkil toplum düzenine sahip Yunanlılar-Yunan yazarlar Medea gibi toplumda ve yönetimde bu derece söz sahibi olan kadınları istemediklerinden Medea ve halası Kolhisli Kirke örneklerini olabildiğince manipüle edip kötü göstermeye çalışmışlardır. Hatta Yunanların Medea trajedisinin yazarı Euripides’e 15 gümüş para rüşvet vererek çocuklarını Yunanların değil de Medea'nın kendisinin öldürdüğünü yazmasını sağlamaları antik dünyanın bilinen gerçeklerindendir. Burada ki amaç ise gerçekte sevdikleri için pek çok şeye katlanan Medea’nın ve kadınların gerçek hikayelerinin egemen güçler tarafından değiştirilmesidir.
Medea’nın güçlü bir karakter olmasının ana nedeni nedir?
Ana neden Zekâ ve aşka olan inancıdır. Öyle ki aşkı babasına ihanet etmesine kadar varacak derinliktedir. O sıradan bir kadın, hatta sıradan bir insan değildir. Düşünün; antik çağda her şeyin beden gücüyle yönetildiği bir dönemde, zekâsını, bilgeliğini ve bilimini ki bu şifacılığını, ilaç yapımında mahir olduğu aynı zamanda birçok zehir yapımında da kullandı elbette.
Aşkı için bütün sahip olduğu değerleri ki bunlar, “Kral babasının sahip olduğu krallık ve bu krallığın sahip olduğu altın post ki bu altın post, (sahip olan kişinin, iktidarı parayı ve gücü ihsan eden bir post) yerle yeksan edecek güçlü bir kadın karakterinden söz ediyoruz. Ancak diğer taraftan aşkına ihanet karşısında intikamı acı olan bir kadın. Kendini küllerinden yaratacak güce sahip bir kadın gücünden söz ediyoruz. Bunca kötü kaderi arkasında bırakarak yeniden kendini inşa etmesi ve bundan büyük güçlü savaşçı karakteri yaratması.
Medea bu kadar fedakârlık yaptığı aşkın sonucunda neler yaşıyor? Onu nasıl bir talih bekliyor?
Medea büyük güçlü Med Devleti’nin temellini inşa ediyor
Ancak bunun öncesinde kısaca başından geçenleri Antik Yunan Tragedya yazarı Euripides’in Medea Tragedyası’nda belirttiği gibi özetlersek “Medea burada eşi İason'un hakkı olan şehre kendi yaptığı bir planla tek başına girer, İolkos Kralını öldürür ve şehri ele geçirir. İolkos Kralı kocası olan İason’un, ölümlü bir yolculukla altın post almaya göndermesinin asıl amacı krallığına konmak istemesidir. Fakat İolkos Meclisi onları sürgüne gönderir, bunun üzerine Korinthos'a giderler. Medea burada Korinthos Kralını zehirler, İason da bu sayede Korinthos tahtına oturur. Burada 7 kız 7 de erkek çocukları olur. Aradan 10 yıl geçer İason çeşitli bahaneler öne sürerek Medea'ya Kral Kreon'un genç kızı Prenses Glauke ile evlenmek istediğini söyler.
“Medea, İason'un kendisine tanrılar önünde yeminler ettiği günü hatırlatır”
İason o yeminlerin zor durumda edilmiş yeminler olduğunu söyler. Bu sözler üzerine Medea da onların hepsine bir tuzak hazırlar, düğün günü bu tuzakla hepsini öldürür sadece İason kaçarak canını zar zor kurtarır.” Ancak burada anti parantez içinde belirtmek lazım ki bilinenin aksine asla çocuklarını öldürmemiş, öncesinde de bahsettiğimiz gibi Yunanların Medea trajedisinin yazarı Euripides’e 15 gümüş para rüşvet vererek çocuklarını Yunanların değil de Medea'nın kendisinin öldürdüğünü yazdırmışlardır.
Güçlü kadın karakteri olan Medea, Med İmparatorluğu’nun kurucusu mudur?
Bu tragedyadan ziyade mevcut efsaneden yola çıkarak evet diyoruz.
Neden efsane diyorum, çünkü bütün antik dönem Yunan tragedyaları efsanelere dayandırılmaktadır. Yani tarihsel kökeni mevcuttur. Medea Kolhis yani baba ocağına oğlu Medus’u alarak döner salgınla kuraklıkla mücadele eden bir krallıkla karşılaşır. Medea ile Medus'un döndüğünü öğrenen Perses (Medea’nın amcası) onların gazabına uğramaktan çekindiği için Medus'u yakalatarak zindana attırır. Bunun sonucunda daha da öfkelenen Medea rahibe kılığında yaklaştığı Perses'ten, Medus'u kendisine vermesini böylece bir erkeği tanrılara kurban ederek Kolhis'in üzerindeki belaları kaldırabileceğini söyler. Böylece Medus'u aldıktan sonra da ana-oğul Perses'i tanrılara kurban edip, ataları Aietes'i tekrar başa geçirirler.
Kendileri de buradan güneye inerek Med İmparatorluğu'nu kurarlar. Güneyden kasıt, Med İmparatorluğu’nun Kolhis’in (Karadeniz bölgesi) güneyi kastedilmektedir.
Med İmparatorluğu’nun kuruluşuna vesile olmuş Medea’nın kendi toplumuna ve Kürt kadınlarına etkisi nedir?
Bir halk düşünün, yüzyıllardır bağımsız vatanları yok. Ve hep başka halkların hükümranlığı altında yaşamaktadır. Her şeye rağmen kendi kültürünü, dilini, ananesini, dilini ve bunların bütünü olan Kürt kimliğini korumuş bu da ancak ailede kadının çabasıyla mümkün olabilir.
Kürt Kadın mononesit dinlerinde etkisiyle zaman içinde gücü arka plana itilmiş olsa dahi hep etkindir. Bu etkisi yaş aldıkça da artmaktadır. Kürt kadının kendi toplumunda ikinci sınıf vatandaş olarak görüldüğü hep başka mecralarca yansıtılmaktadır. Oysa hiçbir dönemde öyle olmamış, bilhassa hep yaptırım gücü yüksek yönetici ve karar verici aynı zamanda kararları bağlayıcı olmuştur.
“Doğu Kürdistan’da en yakın örneklerinden biri Zara’dır”
Kürtlerin coğrafi olarak ayrıldığı dört parçadaki Kürt toplumu üzerinden Kürt kadının toplum kimliğine etkisini ele alırsak, İran coğrafyasında kalan Kürt halkının kadınları cengâver, güçlü devrimci kişilikleriyle hemen hemen her alanda kimliğinin savaşını vererek zamana direniyorlar. En yakın örneklerinden biri Zara’dır. Çocuklara kendi kimliklerinin taşıyıcı kodu olan Kürtçeyi öğrettiği için İran devleti tarafından cezalandırılmıştır. Buradan sevgili Zara’ya da binlerce teşekkür ediyoruz.
“Barzan Bölgesi ve isimlerini sayamadığımız diğer bütün aşiretlerin karalar giyen dul kadınlarının yasları tazedir”
Irak’ta Kürt kadınlar, çok ağır bedeller ödemişlerdir. On yıllarca muhacir yaşamış, dağlarda, mağaralarda kalmış, evlatlarını kaybetmiş ve kendileri zulme maruz kalmışlardır. Hala canlı canlı kocaları ve çocukları Saddam tarafından çöllere gömülen, karalar giyen Barzani ve ismini bilmediğim diğer bütün aşiretlerin dullarının yasları tazedir. Ancak asla vazgeçmemişlerdir. Bir çocuğu öldüğünde diğerine kimlik bilinci aşılamıştır. Bunları hep kadınlar yapmıştır çünkü erkekler hep bir şekilde savaş içindedirler.
“Rojava’daki Kürt kadınları post modern amazonlarıdır”
Rojava’da yaşayan Kürt kadınları post modern amazonlarıdır. Bütün modern dünyanın silahları ile bahşedemediği bir yığın caniyle, IŞİD ile canla başla savaşmışlardır ve başarmışlardır. Yüzyıllar sonra bile masallar ve efsaneler bu kızları kadınları konuşacaktır, zalime boyun eğmemiş cesur kadınların şiirleri, şarkıları söylenecektir.
“Kuzey’de asimilasyona rağmen Kürt kimliğini kutsal değerlerini korumuşlardır”
Türkiye’de Kürt kadınları; öncesinde asimilasyona ve ağır kültür erozyonuna maruz kalmışlardır. Ancak ona rağmen kimliklerini, kutsal değerlerinin önceliklerini korumuşlardır. Zaman zaman direnişlere geçmiş ve toplumsal yapının en önemli oluşumlarından olan aile içindeki kimliği korumaya çalışmışlardır. Kırsal kesimdeki Kürt kadınlarında kültürel hafıza taşıyıcılığı daha yoğunken, şehirli kesimde kaygan zemindedir.
Her ne olursa olsun Kürt kadını Medea’dan bu yana kendisini, ailesini ve buna bağlı kimlik değerlerini küllerinden var etmiştir.
Ez cümle; ne zaman ki analarımız Kürtçe konuşmaktan vazgeçerlerse o zaman kimliğimizde ölür.[1]