Bu sözler #Diyarbakır#’da kapatılan çocuk kreşi #Zarokistan#’a (çocuk yurdu) giden küçük bir çocuğa ait. Açıldığı günden beri Zarokistan’a devam eden Zeliş, anadilinde eğitim aldığı kreşinin kapatılması ile bir travma yaşıyor. Arkadaşım kızının yaşadığı durumu şöyle anlatıyor:
“Çocuklar dersteyken okulun etrafını zırhlı araçlar çeviriyor. Okula girip dersleri durduruyorlar, öğretmenlere iş akitlerinin feshedildiği söyleniyor. Tüm bunlar küçük çocukların gözü önünde gerçekleşiyor. Çocukların hepsi paniklemişler, korkmuşlar. O günden beri kızım travma yaşıyor. Okula gitmek istemiyor. ‘Zeliş okula gitmen lazım’ dediğimizde, iki kulağını elleriyle kapatıyor, okula artık gitmek istemediğini söylüyor ve bağırıyor. Mamoste yok, teacher var.”
Çocuklara #Kürtçe# ve İngilizce eğitim veren Zarokistan, 2015 yılında büyük zorluk ve emeklerle kuruldu. O zaman bu umut dolu gelişmeyi “Kürt çocuklar ‘yuva’ya mı dönüyor?” diye yazmıştım.[1] 3-5 yaş arasındaki çocukların anadilinde eğitim gördüğü Zarokistan, ilk açıldığı günden beri halk tarafından büyük bir ilgiyle karşılandı. 195 çocuk eğitim görüyordu. Çocuklara sadece Kurmanci eğitimi verilmiyor, Zazaca ile de çapraz destekleme yapılıyordu. Buna ek olarak İngilizce de görüyorlardı. Çocukların hemen hepsi zaten evde ve dışarıda Türkçe konuştukları için, böylece çocuklar birkaç dilli büyüyorlardı.
O zaman görüştüğüm Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin danışmanı Şerif Derince politikalarını anlatırken şöyle söylemişti:
“Birçok yerde çocuklar bildikleri dilleri yeni bir dili öğrenmek için temel olarak kullanamıyor, çünkü dillerin birbirinden kalın çizgilerle ayrıldığı var sayılıyor. Oysa diller arasında yumuşak geçişler vardır, belli oranlarda tüm dillerin benzerlikleri ve farklılıkları vardır, buna lehçeler de dâhil. Biz kreşlerimizde dâhil edilecek tüm dillerin diğer dillerle karşılaştırmalı bir şekilde, diğer dilleri de kaynak olacak kullanılacak şekilde öğretmeyi hedefliyoruz. Böylece diller arasındaki geçişkenliği ön plana çıkarıp, hiyerarşileri azaltmayı veya tamamen ortadan kaldırmayı arzuluyoruz.”
Nitekim öyle de oldu. Zarokistan’a giden tanıdığım birçok çocuk hem kendi dillerine saygılı bir biçimde büyüdüler, hem de çok dilli çocuklar oldular.
Ancak dönem Kürdün dili ile de savaş dönemi.
2 hafta önce Diyarbakır’da kayyum önce Zarokistan’da çalışan öğretmenleri uzaklaştırdı, geçen hafta da belediyeye bağlı bu kreşin müfredatını değiştirerek, Zarokistan’ın artık Türkçe eğitime geçtiği bilgisi verildi. Aileler çocuklarını kreşten aldılar. Şimdi Zeliş evde 2 kulağını elleriyle kapatmış “mamoste yok, teacher var” diye ağlıyor.
Ben ve benim dönemimdeki birçok çocukta, dil yarası hiç bitmeyen yürek yaramız oldu. Dilimiz yasaklandı, sadece Türkçe eğitim gördük de ne oldu? Bu ülkeyi daha mı çok sevdik? Daha mı çok aidiyet duyduk? Yoksa anamız babamızı anlamadığımız, nenemizle konuşamadığımız için daha mı çok lanet ettik?[1]