$Sazlıköy'de yaşayan Rojhilatlı Kürtler$
Ağrı Ayaklanmasının bastırılmasından sonra İran’dan göç eden Xalikan Aşireti, Türk devleti tarafından kamplarda ve sürgün yollarında katliama maruz kaldı. Ege ve Marmara bölgesinin farklı yerlerinde dağınık bir şekilde sürgüne tabi tutulan Xalikanlılar, tüm engellemelere rağmen Aydın Söke ilçesine bağlı Sazlıköy beldesinde tekrar bir araya gelmeyi başardı.
Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt halkının maruz kaldığı soykırım, sürgün ve asimilasyon, yıllara yayılan bir politika olarak uygulandı. Biroyê Heskê Telî’nin (İbrahim Ağa) devlete başkaldırması ile başlayan Ağrı İsyanı'na, sürgünde kurulan Xoybûn Örgütü müdahil oldu. Xoybûn, Berzenci Aşiretine mensup Seyîd Resûl ile askeri olarak ayaklanmaya müdahil oldu. Daha sonra Kürt aşiret reisleri ve siyasi şahsiyetleri, İhsan Nuri Paşa’nın komutasında yıllarca süren bir savaşı Ağrı Dağı merkezli yürüttü. Türk ordusunun tüm saldırılarına direnen ve birçok cephede karşı saldırı ile Türk ordusunu bozguna uğratan Kürt savaşçılar, Türk ve İran devletlerin anlaşması sonucu dağılmayı ve yenilgiyi yaşadı. Bu yenilgi aynı zamanda Kürt halkı için yeni bir trajedinin başlangıcı oldu. Kürt ayaklanmaların bastırılmasından sonra sivil halka yönelik katliam, sürgün ve asimilasyon işgalci devletlerin temel bir politikası olarak gelişti. Kürtler her ayaklanmadan sonra yaşam yerlerini terk edilmeye ve uzak yerlerde zorunlu ikamete tabi tutuldu.
Ağrı ayaklanmasından sonra zorunlu göçe maruz kalan aşiretlerden biri de, Kurdistan’ın Rojhilat (İran) bölgesinde Makû şehrinde yaşayan Xalikan Aşiretidir. Celali Konfederasyonu'nun 6 kolundan biri olan Xalikanlılar, Ağrı ayaklanması sırasında sınır hatlarında Kürt savaşçılara aktif destek verip lojistik sağladı. Ayaklanma süresince de İran ordusuna asker vermeyi reddetti. Türk ve İran devletlerinin anlaşması sonucu özellikle sınır hatlarında yaşayan halk üzerindeki zulümler de giderek arttı. Ağrı ayaklanmasına aktif destek sunan Xalikanlar, İran’ın baskıları sonucu Türkiye ve Rusya’ya göç etmeye karar verdi. Türk devletinin güvence vermesi sonucu aşiret mensuplarının bir kısmı Ağrı’ya göç etti. Ancak Türk devletin aşirete verdiği sözün, intikam almak için bir aldatmaca olduğu kısa bir zaman içinde anlaşılacaktı.
Bursa ovasında esir kampı
Türk devleti, aşiret yetkililerine, onları Bursa ovasına yerleştireceğini ve onlara tarım arazileri vereceğinin güvencesini verdi. Ancak aşiretin bir kısmı Türk devletine güvenilemeyeceğini öngördüğünden Sovyetler Birliği'ne göç etti. Aşiretin büyük bir kısmı ise Türkiye’ye göç etmeye karar verdi. İran’dan kafileler halinde Ağrı’ya gelen aşiret mensupları Türk ordusu tarafından bir kış boyunca Ağrı Dağı eteklerinde bir askeri kampta tutuldular. Nazi kamplarını andıran bu kampta onlarca çocuk, yaşlı ve hasta yaşamını yitirdi. Aşiret mensuplarının insanlarla temasını kesen ve kampta zorunlu kalmaya mecbur tutan Türk devleti, yaşlı, hasta bakmaksızın esir tutuğu aşiret mensuplarını yaya olarak Trabzon’a götürdü.
Trabzon’dan Ege’ye sürgün
Türk askerleri nezaretinde esir tutulan Xalikanların ileri gelenlerinden bazıları, ayaklanmaya destek verdiği için yolda kurşuna dizilerek katledildi. Esir tutulan ve vahşetin sınırlarını zorlayan uygulamalara maruz bırakılan Xalikanların ileri gelenleri katledilirken, geri kalanları ise Trabzon’dan gemilerle Ege ve Marmara yöresine sürgüne gönderildi.
Türk devleti her bir aileyi bir köye, kasabaya ya da şehir merkezine yerleştirerek, aşiret mensuplarını dağınık bir şekilde zorunlu ikamete mecbur tuttu. Yolda ve Ağrı’daki kamptan kaçmayı başaran bazı aşiret mensupları ise Kurdistan’ın farklı şehirlerine kaçarak izlerini kaybettirmeyi başardı.
Dağınık bir şekilde zorunlu ikamete tabi tutulan aşiret mensuplarının birbirini ziyaret etmesi yasaklandı. Ziyaret için birbirine gidip gelenler cezai işlemlere tabi tutuldu. Türk devleti, bu uygulamayla Kürtleri tecrit ederek Türk nüfusu içinde eritmeyi esas aldı. Bu uygulama 1950 yılına kadar sürdü. Yüzlerce akraba birbirinden koparıldı. Aileler de aynı uygulamayla aile fertlerinin her birini başka yerlere sürdü. Bu şekilde bir halka insanlık tarihinin en ağır asimilasyon politikaları ve tecrit koşulları dayatıldı.
O yıllarda birbirine yakın köylere yerleşen akrabalar, geceleri gizlice birbirini ziyaret etmeyi sürdürdü ancak bu ziyaret esnasında yakalanan kişiler köy odalarında falakaya yatırıldı ya da ciddi hapis cezalarına çarptırıldı. Kürtçe konuşmak ise tümden yasaktı. Kürtçe konuştuğu için şikâyet edilenler bir jandarmayı sırtında taşıyarak teşhir edilirdi. Para cezasına çarptırılırdı ve işkence edilirdi.
Mala Temo ve Sazlıköy
1947 yılında Adnan Menderes’in iktidarı döneminde İskân mecburiyeti kalktıktan sonra farklı bölgelerde zorunlu ikamete tabi tutulan Xalikanlılar, aile büyüklerin ikamet ettiği yerlerde toplanmaya başladı. Bu toplanma yerlerinde en belirgin olan yerleşim yeri Sazlıköy oldu. Sazlıköy'e ilkin aşirete mensup Mala Temo (Karademir ailesi) yerleştirildi. O bölgede köylere dağıtılan Xalikanlıların bir kısmı Mala Temo etrafında Sazlıköy'de toplanmaya başladı. Zamanla köyün büyük bir bölümünü İran’dan sürgün edilen Xalikanlılar oluşturmaya başladı. Bunu engellemek için Türk devleti, Bulgaristan ve Yunanistan’da göç edenleri buraya yerleştirerek, nüfusu dengelemeye çalıştı. Ancak 1980’lerle birlikte Kurdistan’dan batıya doğru başlayan ekonomik göç sonucu Sazlıköy'e çok sayıda Kürt gelip yerleşti. Özellikle Siverek’ten ciddi anlamda bir göç yaşandı. Öyle ki köy nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını Kürtler oluşturdu.
Apê Haso’nun ailesi
Sürgün yollarında kaçmayı başaran ve Xelikanlılar içinde unutulmayan bir yaşanmışlık da Apê Haso’nun hikayesidir. Apê Haso’nun İran’daki evliliğinden olan çocukları Ege’de farklı yerlerde yaşamaya mecbur edilir. Ancak Apê Haso, sürgün yollarında kaçmayı başarıyor. Sınır hattına yakın yaşayarak, memleketine gitmek için yıllarca uğraşır. Van’ın Erciş’ ilçesinde tekrar evlenir. Apê Haso’nun İran’daki evliliğinden olan kızı Gülizar, daha çocuk iken başka bir aileye evlatlık olarak verilir. Gülizar, yıllar sonra Sazlıköy'de akrabalarına kavuşmayı başarır. Akrabalarının yanına gelen Gülizar burada akrabası olan Reşit ile evlenip yaşamını sürdürür. Apê Haso’nun Mehmet ismindeki çocuğu da Sazlıköy'de zorunlu ikamete tabi tutuluyor. Diğer oğlu Yusuf, mecburi askerliğini Söke’de yapar. Çocukluğundan beri babasından ailesi ile ilgili duyduğu hikayeleri unutamayan Yusuf, araştırmaları sonucu Sazlıköy'de abisi Mehmet’i ve diğer kardeşlerini bulmayı başarır.
HADEP belde teşkilatını kurdular
Sazlıköy'de tekrar bir araya gelen Xalikanlılar asimilasyon politikalarına karşı dillerini ve geleneklerini uzun süre yaşatarak, özgünlüklerini korumayı başardılar. Ege’de yerleşik halk ile uyum sorununu yıllarca aşamayan Xalikanlılar, arkasında uzun bir ipin bağlı olduğu yöresel fistan giyen kadınlardan dolayı Aydın yöresinde ‘Kuyruklu Kürtler’ olarak da biliniyor. Xalikanlılar, yıllarca memleketlerine dönme umuduyla yaşadılar.
Sazlıköy'de yaşayan Xalîkanlılar, yeni göçlerle birlikte Kürtlerle daha çok yakınlaştı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Kürtler, 1970’lerden beri gelişen sol ve Kürt siyasi hareketlere ilgili duydu. Kürt derneklerin Sazlıköy'de kurulmasına öncülük ettiler. Köyde kültürel anlamda faaliyet yürüten onlarca dernek kuruldu. Sol hareketin efsanevi liderlerinden Deniz Gezmiş’in, arandığı yıllarda Sazlıköy'de saklandığı da köylüler tarafından belirtiliyor.
Ancak 1980 darbesinden sonra Sazlıköy'de yaşayan Rojhilatlı Kürtler bir dönem siyasi faaliyetlerden uzak durdu. Kürt siyasetin Türkiye’de yükselmesinden etkilenen köy sakinleri, kendi aralarında örgütlenip 2000’li yıllarda HADEP Belde Teşkilatını kurdu. Belde teşkilatını kitlesel bir coşku ile açmalarıyla ilgi odağı oldular. Legal Kürt siyasi hareketin Aydın’da yıllarca en çok kabul gördüğü beldelerden biri haline geldi.[1]
İSHAK DURSUN/ANF