Kirjasto Kirjasto
Haku

Kurdipedia on suurin monikielinen lähteistä kurdien tietoja!


Search Options





Tarkennettu haku      Näppäimistö


Haku
Tarkennettu haku
Kirjasto
Kurdi nimet
Tapahtumien aikajärjestys
Lähteet
Historie
Käyttäjän Kokoelmat
Aktiviteetit
Etsi Apua?
Julkaisu
Video
Luokitukset
Satunnainen erä!
Lähetä
Send artikkel
Send bilde
Survey
Palautetta
Yhteystiedot
Millaista tietoa tarvitsemme!
Standardit
Käyttöehdot
Tuote Laatu
Työkalut
Noin
Kurdipedia Archivists
Artikkeleita meille!
Lisää Kurdipedia sivustoosi
Lisää / Poista sähköposti
Vierailijat tilastot
Erätilastot
Fonter Kalkulator
Kalenterit Muunnin
Kielet ja murteet sivut
Näppäimistö
Kätevä linkit
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
Kielet
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Tilini
Kirjaudu sisään
Jäsenyys!
Unohtuiko salasana!
Haku Lähetä Työkalut Kielet Tilini
Tarkennettu haku
Kirjasto
Kurdi nimet
Tapahtumien aikajärjestys
Lähteet
Historie
Käyttäjän Kokoelmat
Aktiviteetit
Etsi Apua?
Julkaisu
Video
Luokitukset
Satunnainen erä!
Send artikkel
Send bilde
Survey
Palautetta
Yhteystiedot
Millaista tietoa tarvitsemme!
Standardit
Käyttöehdot
Tuote Laatu
Noin
Kurdipedia Archivists
Artikkeleita meille!
Lisää Kurdipedia sivustoosi
Lisää / Poista sähköposti
Vierailijat tilastot
Erätilastot
Fonter Kalkulator
Kalenterit Muunnin
Kielet ja murteet sivut
Näppäimistö
Kätevä linkit
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی
Kurmancî
هەورامی
Zazakî
English
Français
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Fins
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Kirjaudu sisään
Jäsenyys!
Unohtuiko salasana!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Noin
 Satunnainen erä!
 Käyttöehdot
 Kurdipedia Archivists
 Palautetta
 Käyttäjän Kokoelmat
 Tapahtumien aikajärjestys
 Aktiviteetit - Kurdipedia
 Apua
Uusi kohde
Elämäkerta
Sharaf Khan Bidlisi
02-08-2024
شادی ئاکۆیی
Tilastot
Artikkelit
  536,121
Kuvat
  109,318
Kirjat
  20,196
Liittyvät tiedostot
  103,562
Video
  1,526
Kieli
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
306,160
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
89,682
هەورامی - Kurdish Hawrami 
65,966
عربي - Arabic 
30,176
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
17,836
فارسی - Farsi 
9,480
English - English 
7,523
Türkçe - Turkish 
3,667
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Deutsch - German 
1,642
Pусский - Russian 
1,140
Français - French 
347
Nederlands - Dutch 
130
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
70
Polski - Polish 
54
Español - Spanish 
53
Italiano - Italian 
51
Հայերեն - Armenian 
50
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
19
Norsk - Norwegian 
17
Ελληνική - Greek 
15
עברית - Hebrew 
15
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Тоҷикӣ - Tajik 
7
Esperanto - Esperanto 
5
Catalana - Catalana 
4
Čeština - Czech 
4
ქართველი - Georgian 
4
Srpski - Serbian 
3
Hrvatski - Croatian 
3
Kiswahili سَوَاحِلي -  
2
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Cebuano - Cebuano 
1
балгарская - Bulgarian 
1
हिन्दी - Hindi 
1
Lietuvių - Lithuanian 
1
Ryhmä
Fins
Kirjasto 
4
Artikkelit 
3
Tilastot ja selvitykset 
1
Elämäkerta 
1
Paikkoja 
1
Kuva ja kuvaus 
1
Kartat 
1
MP3 
323
PDF 
31,241
MP4 
2,511
IMG 
200,323
∑   Yhteensä 
234,398
Kirjasto
Serhildan - Kurdien kansann...
Kirjasto
Layla
Kuva ja kuvaus
Talvimaisema kotiseudultani...
Elämäkerta
Sharaf Khan Bidlisi
Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler Ya Da Kemalizm’in “Yurt, Dünya Ve Sulh” Anlayışı
Ryhmä: Artikkelit | Artikkelit kieli: Türkçe - Turkish
Share
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Sijoitus Kohde
Erinomainen
Erittäin hyvä
Keskimääräinen
Huono
Huono
Lisää kokoelmiin
Kirjoita oma kommenttisi tuote!
Kohdetta historia
Metadata
RSS
Hae Googlella liittyviä kuvia valitun kohteen!
Hae Googlella valitun kohteen!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî0
English0
کرمانجی0
هەورامی0
لوڕی0
لەکی0
Zazakî0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Français0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Catalana0
Cebuano0
Čeština0
Esperanto0
Fins0
Hrvatski0
Kiswahili سَوَاحِلي0
Lietuvių0
Norsk0
Ozbek0
Polski0
Português0
Pусский0
Srpski0
балгарская0
Тоҷикӣ0
Հայերեն0
ترکمانی0
हिन्दी0
ქართველი0
中国的0
日本人0

Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler

Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler
$Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler Ya Da Kemalizm’in “Yurt, Dünya Ve Sulh” Anlayışı$
Akademik yazının kısıtlayıcı diline düşmeden şunu iddia ederek başlamak istiyorum: Lozan Antlaşma metninde veya sonrasında antlaşma üzerine kurulan düzende Kürtler yoktur. Hatta antlaşmanın hazırlık, imza gibi süreçlerinde de Kürtlerin politik varlık veya güç olarak bulunmadığı rahatlıkla söylenebilir. Lozan heyetinde bulunan Kürtler ise Göldaş’ın da ifade ettiği gibi (2009, s. 37) Kürdistan’ı değil Kemalist hizbin Kürtlerini temsil etmek için orada bulunmaktaydı.

Lozan, herhangi bir devlet için “bağımsızlık” olarak da ifade edilen, fiziki ve siyasi sınırların temel çerçevesinin çizilmesidir. Bahsi geçen “bağımsızlık” antlaşması, tamamen devletin “dış dünya”ya karşı ilan ettiği “kendi içerisindeki halklar üzerinde sınırsız tasarrufta bulunma” anlaşmasıdır. Yani devlet merkezli uluslararası hukukun tanımladığı anlamda bir bağımsızlıktır; halkın özgürleşmesiyle ilgisi bulunduğunu iddia etmek zordur. Pazarcı’ya göre (2005, s. 18-19) bağımsızlık ”devletlerin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde serbestçe davranma yetkisi” şeklinde tanımlanmaktadır ve egemenlik kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir. Burada “uluslararası hukuk” olarak belirtilen uluslar halk iradesini değil devletleri ve onların oluşturduğu sistemdeki güç hiyerarşisini, hukuk ise bu güç ve hiyerarşi ilişkisinin “sabitlenmesi”ni (Denk, 2015, s. 131; 178-179) ifade etmektedir. Çağdaş dünyada hukukun bir etik içeriğe sahip olması gerektiği ve uluslararası sistemin tek öznesinin ulus-devlet olmadığını özellikle 1960 ve sonrasında gelişen halk direnişleri gösterecektir. Malcolm Shaw ise hukukun toplumsal ve tarihsel kökenlerine de geniş şekilde yer verdiği kitabında devlet merkezli bağımsızlık anlayışını “iç işlerine müdahalenin önüne geçme veya müdahalenin koşullarını belirleme” olarak tanımlar (2008, s. 212). Tanım, Pazarcı’nın tanımına benzer gibi görünse de arada çok temel hatta kurucu ilke açısından farklılık bulunmaktadır. Pazarcı’nın tanımında devlet, varlığı sorunsallaştıran, tartışılan bir kavram değildir. Shaw’un tanımında ise devlet iddiası ile ortaya çıkan siyasal varlığın önce belirlenmesi gerekmektedir. Buradan devlet bağımsızlığının iki temel aşaması olduğu görülüyor: Öncelikle dış sınırları belirleme ya da dış egemenliğin koşullarını belirleme ve sonrasında ise ülke olarak tarif edilen alanda, çerçevesi çizilen bağımsızlığın izin verdiği ölçüde tasarrufta bulunma veya egemenlik kurma. İşte Lozan, bu aşamalardan ilkini oluşturmaktadır. Modern bir ulus-devlet kurma çabası içerisindeki Kemalist rejim, sınırları içerisindeki nüfusu mümkün olduğu kadar homojen hale getirmeye çalışan Osmanlı mirasını devraldığı için “sorun yaratabilecek” güçteki etnik kimliklerden en çok Kürtleri yeni kurulacak devlet için risk olarak görmekteydi. Çünkü Osmanlı, soykırım ve katliamla diğer etnik kimliklerin çoğunun politik gücünü kırmıştı ve bu katliamalar 1920-1923 arasında da yoğun şekilde devam ettirilmiştir (Bozarslan, 2013/2015, s. 264). Dolayısıyla Lozan “Kurtuluş” Savaşı’na birlikte girilen ve “asli kurucu unsur” kabul edilen başta Kürtler olmak üzere diğer halkların önce “kapsanması” yani dinsel temelde tek bir millet olarak kabul ettirilmesi sürecinin dış politik yönünü oluşturmuştur. Lozan sürecinde sık sık kullanılan “Biz Türkler ve Kürtler” (Öcalan, 2001, s. 325; Göldaş, 2009) ifadesinin temel amacı da öncelikli olarak, bağımsızlığı dışarıda tartışmasız hale getirebilmek, yani içerideki tüm entiteleri “kapsamaktır”.

Fakat kurulması hedeflenen ulus-devletin mantığı gereği Türkiyelilik veya Türklük kimliği içerisine alınan kimlikleri kapsama, “içeride “dışlanma”yı da beraberinde getirmekteydi. Yaratılmaya çalışılan tek tip vatandaş tanımının, yani Türk ve Sünni kimliğin Kürtler açısından ortak bir aidiyet yaratma ihtimali çok düşüktür. Çünkü Kürt toplumu dilsel ve kültürel olarak Türklükten çok farklı olduğu gibi kültürel faktörlerin sonucu olarak dinsel açıdan da çok farklı olduğu rahatlıkla söylenebilir (Jwaideh, 2016). Bu nedenle sosyolojik tahayyülünü tek tip vatandaş üzerine kuran Türk ulus-devletinin dış politikada “kapsadığı kimlikler”i içeride dışlaması da kaçınılmaz olacaktı. Çünkü ulus-devletin yaratmaya çalıştığı ortak kimlik veya jeo-kültürün (Wallerstein, 2004/2014, s. 110) etnik kırılmaları beraberinde getirmesi kaçınılmazdı. Lozan Antlaşması başka bir yönüyle Batılılaşma hedefinin temel kurucu belgesidir. Bu yönüyle Lozan’da kabul edilen “bağımsızlık”, Batı’ya rağmen değil, onun onayıyla tescillenmiştir. Çünkü Lozan, Avrupa devletlerinin imzalayıp onayladığı ve Avrupa’daki kurumların “olduğu gibi” Türkiye’ye aktarılmaya çalışıldığı bir “felsefi doktrin”dir (Öcalan, 2001, s. 302). Her iki Lozan Konferansı arasında geçen süre içerisinde yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde Batı sistemine “özne olarak” entegre olunacağı ilan edilmiş bu durumda I. Lozan Konferansı’nda ortaya çıkan pürüzlerin aşılmasını sağlamıştır (Oran, 2009, s. 218). Modernleşme süreci bir yana bırakılırsa, Lozan, Türkiye’de toplumsal ve siyasal yapılarda radikal düzenlemeye gidildikten sonra 1947 Truman Doktrini ile mutlak olarak Batı Bloğunda yer almaya varan düzenlemelerin “kuruluş belgesi”dir. Fakat ülkenin kuruluş sürecinde aktif olarak yer alan Kürtlerin Lozan’ın kurduğu düzende özne olduğunu söylemek imkansızdır ve aşağıda da değinileceği gibi sadece Türkiye’deki Kürtlerin değil “dört parça”daki tüm Kürd halkının siyasal haklara sahip olmasının önüne geçmiş en temel uluslararası belgedir. Lozan’a hazırlık sürecinde, gerek meclis tartışmalarında ve gerekse konferans sürecinde, Kürtlerin varlığının siyasi olarak inkar edilmediği görülse de süreç aynı zamanda “Kürt varlığını inkarın hazırlık süreci”dir (Göldaş, 2009, s. 52). Yani Kürtlerin sosyolojik varlığı “problemi” barış sonrasına ertelenmiş, şimdilik sadece uluslararası alandaki siyasi varlıkları Türkiyelilik kimliği içerisinde eritilmişti. Lozan’la birlikte elde edilen bağımsızlığın, içeride çoktan başlamış tekleşme sürecinin yardımıyla mutlak egemenliğe dönüşmesi yani “asli kurucu unsur”lardan Kürtlerin “kurucu öteki”ye dönüştürülmesi; Kürtlere göre daha zayıf konumda olanların ise ancak “vatandaşlık itibariyle Türk” sayılması (T.C 1924 Anayasası, m. 88) yani bağımsızlığın mutlak egemenliğe dönüştürülmesi ise 1924 Anayasasıyla olacaktır.
$Lozan Antlaşması Sınırları Çoğunlukla Muğlak Bıraktı$
1921 Anayasası’nın tanıdığı (1921 Anayasası m. 11 ve devamı) ve Mustafa Kemal’in 1923’te, Lozan’dan sonra hazırladığı taslakta neredeyse aynı şekilde yer alan yerel özerklik (Sevinç & Demirkent, 2017, s. 41-44) 1924 Anayasası’nda yer almamıştır. Yani dış politikada ortak bir kimlik iddiasıyla pasifize edilen Kürtlerin sosyolojik varlığı da yavaş yavaş inkar edilmeye başlanmıştır. Yeni Anayasada sadece özerklik kaldırılmamış, devletin ve ülkenin tek kimliği olduğu ve bu kimliğin Türk olduğu defalarca vurgulanmıştır. Meclis görüşmelerine de bakıldığında Türklük tanımının -ki aksi de çok tartışmalıdır- belli bir milleti hatta ırkı temsil maksadıyla kullanıldığı görülmektedir. Kısacası Özbudun’un iddiasının aksine (Özbudun, 2008, s. 43) 1921 Anayasasındaki özerklik halkçılık ilkesinin sonucu değil sosyolojik görünümün ve Kürt toplumunun siyasi gücünün bir yansıması olarak yer almıştır ve 1924 yılında anayasadan çıkarılarak Türklük ve Sünniliğin tek “makul kimlik” kabul edildiği üniter bir sisteme geçilmiştir. Zaten Özbudun da başka bir kitabında (2012, s. 71-72) Mustafa Kemal’in Kürdleri ikna etmek için özerkliği kabul ettiğini, başından beri milli ve merkeziyetçi devlet kurma peşinde olduğunu kabul etmiştir. Yıldız da (1996, s. 89-90) Mustafa Kemal’in 16-17 Ocak tarihli ünlü İzmit konuşmasını, Lozan’da azınlıklar ve Musul konusunda sıkışmış heyetin işini kolaylaştırmak için yaptığını söylemiştir. Lozan’ın “dış”a karşı bağımsızlık, iç egemenliğe yönelik hazırlık olarak ele alındığının en iyi göstergesi yine antlaşma metnidir. Savaştan yeni çıkmış ve Mudanya’da ateşkes imzalamış bir siyasal varlığın en temelde amacının sınırlar olması gerekmektedir. Çünkü uluslararası hukukun devlet tanımına göre ülke, yani sınırları belli toprak parçası, devlet olmanın en temel üç koşulundan biridir. Fakat Lozan’a baktığımızda sınırların çoğunlukla muğlak bırakıldığı, çoğunun daha sonra değiştirildiği görülmektedir. Yunanistan sınırı Trakya’da Meriç Nehri’nin ortak hattı olarak belirlenmiştir. Bu durum aynı zamanda mübadele sorunu yaratacaktır ki tarafların İstanbul’un sınırlarından çok farklı şeyler anladığı ortaya çıkacak ve büyük soruna dönüşen durum ancak Ocak 1930’da hall edilebilecektir. Ege sınırı ise halen çözülemeyen bir sorun olarak kalmıştır. Lozan’da Kürdistan sınırı ise neredeyse tamamen çözümsüz bırakılmıştır. Antakya bugün bile -en azından Suriye açısından- çözülmüş değildir, Musul sorunu 5 Haziran 1926 Antlaşmasıyla çözülebilmiştir. İran sınırındaki Küçük Ağrı çevresi ise “eşkıyalık” bahane edilerek -İran sınırında olmasına rağmen- bu sefer de Türkiye tarafından işgal edilmiştir. Sınır sorununun bu olayların sonucunda hall edildiğini söylemek yine güçtür. Türkiye özellikle yaklaşan savaş tehlikesini bahane ederek II. Dünya Savaşı öncesinde birçok paktla sınırları “Kürd tehdidine karşı” güvenceye almıştır. Bu nedenle Türkiye’nin statükocu olduğu söyleyemeyeceği gibi “yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişinin de şu şekilde yorumlanması daha doğru olacaktır: Türkiye soyut bir özne olarak devletliliğini Batı’ya kabul ettirmiştir ve batı coğrafyasına yönelik politikasında statükocu[9] davranmıştır. Fakat tam da bu ittifakın verdiği avantajlar ve yaklaşan savaş tehlikesi bahanesiyle “Batı dışındaki ülkelere karşı politik zorlamaya gitmiş yani revizyonist olarak hareket etmiştir. Aynı şekilde içerideki halklar üzerinde de sonsuz tasarrufta bulunma hakkını kendinde görmüş ve ona göre davranmıştır. Sonuç olarak “yurtta sulh”un ülke içerisindeki Türk-sünni kesimi, “cihanda sulh”un ise Batı dünyasını kapsadığını söylemek mümkündür. Bu politik tutumun sonucunda da Antakya Türkiye’ye bağlanmış, Kürdistan’ın bir kısmı Irak ve TC arasında bölünmüş ve İran sınırları Türkiye zoruyla değişmiştir. Ülke içerisinde de Kürtler başta olmak üzere birçok kimliğe karşı soykırım ve katliamlar yaşanmış; Lozan’la başlayan “bağımsızlık ve egemenlik” ülküsü bu şekilde ancak 1940’larda tamamlanmıştır.

Madem ki Lozan’a “biz Türkler ve Kürtler” olarak gidildi, antlaşmanın tümünün de doğal olarak Kürtlerle ilgili olması gerekmektedir. Fakat genel çerçevesi bu şekilde çizilebilecek olan Lozan’ın doğrudan Kürtleri ilgilendiren ya da Kürtlerle ilişkilendirilebilecek iki bölümü bulunmaktadır: Sınırlar ve azınlıklar. Bilindiği gibi Musul meselesi Milletler Cemiyeti’ne havale edilerek kaderi bir nevi İngiltere’nin isteğine bırakılmıştır. Lozan’ın 37-45 maddeleri arasında düzenlenen azınlık hakları ise Kürtlere siyasi bir hak verilmiştir. Buradaki düzenlemeler tüm azınlıklarla beraber -ki azınlık tanımından kaynaklı olarak Kürtlere en temel haklar bile verilmeyecektir- belli hakların kullanımı ile alakalı olup herhangi bir siyasi statü tanıdığını iddia etmek imkansızdır.
$Lozan’da Türkiye’nin Musul Konusundaki Tavrı Çok Net Değildir$
Lozan düzenine karşı ilk sistematik tepki Şêx Seid önderliğinde gelişmiştir. Antlaşma İle adeta politik sahadan silinen Kürtler, 3 Mart 1924 günü çıkarılan kanunla kültürel hayattan da silinmeye çalışılmış ve sıkı bir asimilasyon politikası uygulanmaya başlanmıştı. “İki farklı dilin iki farklı insan yaratacağı ve bunun ulus devlet mantığıyla bağdaşmayacağı” gerekçesiyle çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu Kürdlerin okul, örgüt, dernek ve yayınlarını yasaklamıştır (Izady, 2013, s. 134). “Yurtta sulh”un Kürtler üzerinde katı bir asimilasyon ile gerçekleştirilme çabasına Şêx Seid ve Albay Halit Bey önderliğinde verilen bu tepki maalesef günümüzde sol ideolojiye mensup bazı kesimlerce bile salt “gerici” bir ayaklanma olarak yansıtılmaktadır. 3 Mart’ta çıkarılan kanunla aynı zamanda hilafetin de kaldırılması nedeniyle böyle bir yorum yapılması Kürtlere karşı girişilen siyasal işgal ve kültürel asimilasyonun görmezden gelmesine neden olmaktadır. Başkaldırının İngilizlerin kışkırtmasıyla olduğuna dair iddianın ise maddi bir temeli bulunmamaktadır (Oran, 2009, s. 266). Kaldı ki diplomatik ilişki ile bir ulusun kurtuluş mücadelesi yürütmesi günümüzde de sadece işgal ve sömürü altındaki toplumlar için yadırganan bir durum olmaktadır. Örneğin Rojava’daki Kürd hareketinin Rusya veya ABD ile müzakere etmesi çoğunlukla “emperyalist maşa” olmakla değerlendirilirken ülkesinin büyük çoğunluğu ve hükümeti Rusya kontrolünde olan Esad rejimi için Rusya’nın Suriye’de bulunmasının kabul edilmesi “reel politik” bir hamle olarak görülmektedir. Lozan’da Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir diğer konu da Musul konusudur. Musul ile azınlıklar konusu karşılaştırıldığında sadece TC hükümetinin değil, itilaf devletlerinin de çelişkileri ortaya çıkmaktadır. Azınlıklar meselesi tartışıldığında Kürtleri din faktörü nedeniyle Türk olarak kabul eden İngiltere’nin Musul üzerine yapılan tartışmalarda Kürtleri ayrı bir soy olarak gördüğü ortaya çıkmıştır (Uzgel & Kürkçüoğlu, 2009, s. 261). Azınlıklar konusunda Türkiye’nin sicilinin kötü olduğunu vurgulayan İngiliz temsilcisi Lord Curzon, azınlıklar konusu görüşüldüğünde “Kürtlerin Türklerin yönetimi altında yaşama arzusuna inanmak istemekle” yetinirken ve yer yer Türk tarafının “uzlaşmacı tavrını” överken (Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, 2001, s. 301) Musul görüşmelerinde Türk tarafının Kürtlerin “turaniyülasıl” olduğu tezini kesin olarak reddetmekte ve bu iddiayı ilk defa Türk tarafının, üstelik o dönemde başka kimse tarafından kabul görmeyen bir kaynaktan alıntı ile ortaya attığını söylemektedir (Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, 2001, s. 359). Açıkça çelişkili olan bu durum, hem Türk tarafının hem de İngiltere’nin Kürtleri Lozan’da bir müzakere kozu ve nesnesi olarak gördüklerini ve kullandıklarını göstermektedir. Kaldı ki Milletler Cemiyeti’nin (MC) sorunla ilgili kurduğu komisyon coğrafi ve etnik açıdan yaptığı incelemenin verilerini Irak’tan almasına karşın Kürtlerin ne Arab ne de Türklerin yönetimini istemedikleri, bölgedeki şeyh ve aşiret reislerinin ise ekonomik faktörlerden dolayı İngiliz himayesini istedikleri sonucuna varmıştır. Komisyon, verdiği kararda Musul’un Irak’a ilhakını kabul etmekle birlikte 25 yıl MC mandası altında kalacak olan Irak’ın bu sürecin sonunda Kürtlerin özerkliğini kabul etmemesi durumunda halkın Arablar yerine Türkleri tercih edebileceklerini belirtmiştir (Uzgel & Kürkçüoğlu, 2009, s. 263-264).

Rapordan kolayca şu sonuç çıkarılabilir: İngiltere, Kürtlerin özerklik hakkı ve isteği ile Irak’ın “egemenlik hakkı”nı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Türkiye ise Musul’u alamaması durumunda bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması yerine Musul’un Irak ile paylaşımına rıza gösterecektir ve “Misak-ı Milli sınırları içerisindeki” bir bölgenin alınmamasını iç politikada daha kolay açıklayabilecektir. 5 Haziran 1926 günü Türkiye, Irak ve İngiltere arasında yapılan antlaşma incelendiğinde bu niyet çok daha net ortaya çıkmaktadır. Fakat raporda Kürtlerin niyetinin ne en azından mutlak olarak özerklik olduğu da anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, Musul görüşmeleri yakından incelendiğinde Türkiye’nin tavrının çok net olduğunu söylemek güçtür. Zaten Lozan Heyeti’ne “Süleymaniye, Kerkük ve Musul’un isteneceği ve aksi durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat isteneceği” talimatı verilmiştir. Oysa “Ermeni Yurdu” ve kapitülasyonlar için “gerekirse görüşmelerin kesileceği” talimatı verilmiş (Oran, 2009, s. 217-218) ülkedeki Kürt muhalefeti ve antlaşmanın gidişatının ne yönde olacağı tam kestirilemediği için Musul konusunda tüm olasılıklar tüketilmemiştir.

Göldaş’ın da (2009, s. 22-23) naklettiği gibi Lozan delegelerinin seçilmesi sürecinde Meclis’te kendini Kürt olarak tanıtan ya da Kürtlerin temsilcisi olarak gören vekillerin en çok yoğunlaştığı konu, başta Musul olmak üzere diğer iki Kürt kentinin mutlaka sınırlara dahil edilmesi olmuştur. Dolayısıyla Meclis’te ısrarla Kürtlerin turan ırkından geldiğini ve Türklerden ayrılma gibi bir isteğinin olmadığını vurgulayan vekiller için bile en temel sorun Musul olmuştur. Lozan görüşmelerinde ise Musul’a aynı ehemmiyetin verildiğini görmek mümkün değildir. Hatta Göldaş’a göre (2009, s. 98) Musul meselesi “daha ilk günden tarafların görüş birliği içinde olduğu” bir konuydu. Gerçekten de Musul sorununun MC’ye devri, sorunun İngiltere’nin isteği çerçevesinde çözüleceği anlamına gelmekteydi. Rıza Nur da anılarında imkan verilseydi İngilizlerden Musul’u alabileceğini fakat İsmet İnönü’nün kaç defa kendisine “Gel, şu Musul’u verelim de kurtulalım” dediğini, bu şekilde Mustafa Kemal’in “Lozan’a giderken Musul’dan vazgeçin” talimatına uygun davrandığını bile iddia etmiştir (s. 1029-1033). Türk Heyeti’nin Lozan’a Musul’u gözden çıkararak gittiğini söylemek güçtür. Fakat Heyet’in buraya birden fazla planla gittiği ve en temel kaygısının Kürt varlığı olduğu açıktır. “Sorun”un üç ülke -İngiltere, Irak, Türkiye- açısından çözüme kavuşturulduğu antlaşmada bu durum açıkça görülmektedir. Bahsi geçen antlaşmada “sınır güvenliği” gibi Kürdistan’ın parçalanmasının yaratacağı başkaldırıların taraf ülkelerce işbirliği içerisinde nasıl kontrol edileceği düzenlenmiş, özellikle 12.madde ile sadece başkaldırıların değil sınır hattıyla ayrılan Kürt varlığının kontrolü üzerine anlaşılmıştır. Dolayısıyla Uzgel ve Kürkçüoğlu’nun iddiasının aksine (2009, s. 268) önlemler sadece “Kürd aşiretleri” için değil, “Kürd varlığı” içindir. Dönemin “dostluk, güvenlik, işbirliği… ” gibi konularında yapılan çoğu antlaşması, Kürdleri hedef almakta ve bölünmüş Kürdistan’ın kontrolü amacını taşımaktadır. Yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra 22 Nisan 1926 tarihli İran-Türkiye Dostluk ve Güvenlik Antlaşması, 30 Mayıs 1926 Fransa-Türkiye Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi ve hatta İran, Irak, Afganistan ve Türkiye arasında yapılan Sadabad Paktı’nın amacı budur. Sadabad Paktı’nın, Musollini İtalya’sının Akdeniz’deki yayılmacılığına karşı yapıldığı iddiası ise gerçek dışıdır (Akdevelioğlu & Kürkçüoğlu, 2009, s. 366). Bugün bile Türkiye’nin yaptığı ilgili uluslararası antlaşmalarda en temel çekincesi Kürt varlığı olmaktadır. Rıza Nur anılarında, İsmet İnönü’nün “suyunu em, posasını at” prensibiyle hareket ettiğini belirtmektedir (1967, s. 1027). Bu prensip Lozan’a giden süreçte, Lozan süreci ve sonrasındaki tüm süreçte Türk yönetimine egemen olan prensipti. Lozan’da Batı’ya karşı bağımsızlık garanti altına alınmış, egemenlik ise Türkiyelilik ve Müslümanlık üzerine inşa edilmiştir. Fakat süreç gösterecektir ki eril, tekçi ve hatta ırkçı bir ulus-devlet inşa edilmektedir ve tıpkı Mahmut Esat Bozkurt’un 1930’da dediği gibi “öz Türk” olmayanlara insani herhangi bir muamele hakkı tanınmamaktadır. Bu nedenle Lozan’da temel olarak “Büyük Güçler”le olan sorunlar çözülmüştür. Kürtler başta olmak üzere etnik, dini ve kültürel kimliklerle olan sorunlar bugün de devam etmektedir. Yani Lozan’da Batı’ya ve makbul vatandaşlara “sulh” sözü verilmiştir. Günümüzde uluslararası hukukta herhangi bir temeli olmaksızın: Rojava özelinde örnek vermek gerekirse; bir ulus-devlet olarak sınırlarına aynı şekilde saygı göstermediği Suriye ve yıllardır inkar ettiği Kürt realitesi Rojava’da iç içe geçmiş bulunmaktadır. Türkiye nazarında Kürt halkı herhangi bir siyasi kurumsallaşma hakkına sahip olmadığı gibi Suriye’de sınırlarına gerekli ehemmiyet verilecek bir devlet olarak görülmemektedir. Bugün Irak ve Suriye işgalinde kalan Kürdistan topraklarına bu kadar rahat müdahale edilebilmesinin en temel ideolojik sebebi budur.[1]

Tämä tuote on kirjoitettu (Türkçe) kieli, klikkaa kuvaketta avata kohteen alkukielellä!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
Tämä tuote on katsottu 1,603 kertaa
Kirjoita oma kommenttisi tuote!
HashTag
Lähteet
liittyy kohdetta: 60
6. Artikkelit Peymana Lozanê
48. Artikkelit Lozan antlaşması 1-
49. Artikkelit Lozan antlaşması 2-
Ryhmä: Artikkelit
Artikkelit kieli: Türkçe
Asiakirjan Tyyppi: Alkukielellä
Kieli - Murre: Turkish
Maa - Alue: Kurdistan
Publication Type: Born-digital
Technical Metadata
Tuote Laatu: 99%
99%
Lisääjä ( سارا ک ) on 02-04-2023
Tämä artikkeli on tarkistettu ja julkaistu ( ڕاپەر عوسمان عوزێری ) 02-04-2023
Tämä kohta on hiljattain päivittänyt ( ڕاپەر عوسمان عوزێری ) on: 02-04-2023
URL
Tämän tuotteen mukaan Kurdipedia n Standardit ei ole viimeistelty vielä!
Tämä tuote on katsottu 1,603 kertaa
Kurdipedia on suurin monikielinen lähteistä kurdien tietoja!
Kuva ja kuvaus
Talvimaisema kotiseudultani, Urmiyesta Itä-Kurdistanista vuonna 2011

Actual
Kirjasto
Serhildan - Kurdien kansannousu Vanissa
01-01-2013
هاوڕێ باخەوان
Serhildan - Kurdien kansannousu Vanissa
Kirjasto
Layla
02-03-2015
هاوڕێ باخەوان
Layla
Kuva ja kuvaus
Talvimaisema kotiseudultani, Urmiyesta Itä-Kurdistanista vuonna 2011
02-03-2015
هاوڕێ باخەوان
Talvimaisema kotiseudultani, Urmiyesta Itä-Kurdistanista vuonna 2011
Elämäkerta
Sharaf Khan Bidlisi
02-08-2024
شادی ئاکۆیی
Sharaf Khan Bidlisi
Uusi kohde
Elämäkerta
Sharaf Khan Bidlisi
02-08-2024
شادی ئاکۆیی
Tilastot
Artikkelit
  536,121
Kuvat
  109,318
Kirjat
  20,196
Liittyvät tiedostot
  103,562
Video
  1,526
Kieli
کوردیی ناوەڕاست - Central Kurdish 
306,160
Kurmancî - Upper Kurdish (Latin) 
89,682
هەورامی - Kurdish Hawrami 
65,966
عربي - Arabic 
30,176
کرمانجی - Upper Kurdish (Arami) 
17,836
فارسی - Farsi 
9,480
English - English 
7,523
Türkçe - Turkish 
3,667
لوڕی - Kurdish Luri 
1,690
Deutsch - German 
1,642
Pусский - Russian 
1,140
Français - French 
347
Nederlands - Dutch 
130
Zazakî - Kurdish Zazaki 
91
Svenska - Swedish 
70
Polski - Polish 
54
Español - Spanish 
53
Italiano - Italian 
51
Հայերեն - Armenian 
50
لەکی - Kurdish Laki 
37
Azərbaycanca - Azerbaijani 
27
日本人 - Japanese 
21
中国的 - Chinese 
19
Norsk - Norwegian 
17
Ελληνική - Greek 
15
עברית - Hebrew 
15
Fins - Finnish 
12
Português - Portuguese 
9
Ozbek - Uzbek 
7
Тоҷикӣ - Tajik 
7
Esperanto - Esperanto 
5
Catalana - Catalana 
4
Čeština - Czech 
4
ქართველი - Georgian 
4
Srpski - Serbian 
3
Hrvatski - Croatian 
3
Kiswahili سَوَاحِلي -  
2
ترکمانی - Turkman (Arami Script) 
1
Cebuano - Cebuano 
1
балгарская - Bulgarian 
1
हिन्दी - Hindi 
1
Lietuvių - Lithuanian 
1
Ryhmä
Fins
Kirjasto 
4
Artikkelit 
3
Tilastot ja selvitykset 
1
Elämäkerta 
1
Paikkoja 
1
Kuva ja kuvaus 
1
Kartat 
1
MP3 
323
PDF 
31,241
MP4 
2,511
IMG 
200,323
∑   Yhteensä 
234,398
Kurdipedia on suurin monikielinen lähteistä kurdien tietoja!
Kuva ja kuvaus
Talvimaisema kotiseudultani, Urmiyesta Itä-Kurdistanista vuonna 2011
Folders
Kuva ja kuvaus - Maa - Alue - Kuva ja kuvaus - Kaupungit - Urumiya Kuva ja kuvaus - - Kuva ja kuvaus - - Kuva ja kuvaus - - Elämäkerta - Ihmiset tyyppi - Historioitsija Elämäkerta - Ihmiset tyyppi - Elämäkerta - - Elämäkerta - Kansakunta - Kurdi Elämäkerta - -

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.83
| Yhteystiedot | CSS3 | HTML5

| Sivu sukupolven aika: 2.641 toinen!