Bibliotek Bibliotek
Søk

Kurdipedia er de største kildene for kurdisk informasjon!


Search Options





Avansert søk      Keyboard


Søk
Avansert søk
Bibliotek
Kurdiske navn
Kronologi av hendelser
Kilder
History
Bruker samlinger
Aktiviteter
Søk Hjelp?
Publication
Video
Classifications
Tilfeldig element!
Send
Send artikkel
Send bilde
Survey
Dine tilbakemeldinger
Kontakt
Hva slags informasjon trenger vi!
Standards
Vilkår for bruk
Element Kvalitet
Verktøy
Om
Kurdipedia Archivists
Artikler om oss!
Legg Kurdipedia til ditt nettsted
Legg til / Slett e-post
Besøkende statistikk
Element statistikk
Fonts Converter
Kalendere Converter
Språk og dialekter av sidene
Keyboard
Hendige lenker
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
Språk
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Min konto
Logg inn
Medlemskap!
Glemt passordet ditt!
Søk Send Verktøy Språk Min konto
Avansert søk
Bibliotek
Kurdiske navn
Kronologi av hendelser
Kilder
History
Bruker samlinger
Aktiviteter
Søk Hjelp?
Publication
Video
Classifications
Tilfeldig element!
Send artikkel
Send bilde
Survey
Dine tilbakemeldinger
Kontakt
Hva slags informasjon trenger vi!
Standards
Vilkår for bruk
Element Kvalitet
Om
Kurdipedia Archivists
Artikler om oss!
Legg Kurdipedia til ditt nettsted
Legg til / Slett e-post
Besøkende statistikk
Element statistikk
Fonts Converter
Kalendere Converter
Språk og dialekter av sidene
Keyboard
Hendige lenker
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Logg inn
Medlemskap!
Glemt passordet ditt!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 Om
 Tilfeldig element!
 Vilkår for bruk
 Kurdipedia Archivists
 Dine tilbakemeldinger
 Bruker samlinger
 Kronologi av hendelser
 Aktiviteter - Kurdipedia
 Hjelp
Nytt element
Biografi
Azad Karimi
13-01-2023
شادی ئاکۆیی
Statistikk
Artikler 523,119
Bilder 105,813
Bøker 19,707
Relaterte filer 98,683
Video 1,420
Bibliotek
Norsk-kurdisk (kurmanjî) il...
Bibliotek
Ny i Norge; ordliste norsk-...
Bibliotek
Norsk nå!; ordliste norsk-k...
Biografi
Gelawesh Waledkhani
80 yıllık Kürt Politikası: İlhak, İmha, Asimilasyon ve şeh saidd isyanı
Gruppe: Artikler | Artikler språk: Türkçe
Share
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Ranking element
Utmerket
Veldig bra
Gjennomsnittlig
Dårlig
Dårlig
Legg til i mine samlinger
Skriv din kommentar om dette elementet!
Elementer historie
Metadata
RSS
Søk i Google etter bilder relatert til det valgte elementet!
Søk i Google for valgt element!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

İlhak, İmha, Asimilasyon ve şeh saidd isyanı

İlhak, İmha, Asimilasyon ve şeh saidd isyanı
Önceki bölümün son paragrafını hatırlatarak başlayalım bu bölüme:
Cumhuriyet sonrası gelişen ilk büyük Kürt ayaklanması olan #Şeyh Sait# İsyanı, Kemalist iktidarın Kürtler karşısında izleyeceği politikanın en keskin biçimde ortaya çıkmasını sağlayacak ve 80 yıl boyunca izlenecek politikalar bu dönemde şekillenecekti...
Bu anlamda, bu bölümde ele alacağımız yasa ve politikalar ve katliamlar, etkisini 80 yıl boyunca sürdürecek olaylardır.
Fiilen 1925'te başlayan Şeyh Sait İsyanı'nın fikri hazırlıkları esas olarak 1920'ye kadar uzanır. Hazırlıklar, 1923'te somut bir örgütlülüğe dönüştü; gizlilik temelinde çalışan Kürt örgütleri 1923'ün Mayıs'ında birleşerek #Kürdistan# İstiklal Cemiyetini (Azadi) kurdular.
Azad gizliliği esas alıyordu. Beş kişiden oluşan hücreler şeklinde örgütlenmişti. Cemiyet'in başkanı Albay Cibranlı Halit Bey'di. Azadi Cemiyeti Elazığ, Bitlis, Diyarbakır, Urfa, Siirt, Darahini ve bunların yanı sıra daha birçok yerde örgütlenmeyi başardı. Cemiyet, ordu içinde de örgütlenmeler yaratmaya çalıştı.
Cibranlı Halit Bey, yürüttüğü çalışmalarla önemli aşiret liderleriyle ve Kürt halkı üzerinde etkinliği bulunan şeyhlerle ilişki kurdu. Cemiyet Şeyh Sait'le de ilişki geliştirmekle özel olarak ilgilenmişti. Çünkü Şeyh Sait etkin bir nüfuza ve büyük bir servete sahipti.
1924 yılı başında cemiyetin organizasyonuyla yapılan toplantılarda, Kürt aşiretlerinin silahlandırılması ve Milletler Cemiyeti'ne Suriye aracılığıyla Kürtler'e yardım edilmesini isteyen bir mesaj gönderilmesi kararlaştırıldı.
Ayaklanma hazırlıkları tüm hızıyla sürürken, çeşitli aşiretlerin bildirmesiyle Ankara Hükümeti de harekete geçti. Mustafa Kemal'in verdiği emirle, örgütlenmeyi gerçekleştiren Cibranlı Halit Bey ve Yusuf Ziya Bey 1924 Ekim'inde yakalanarak Bitlis'e götürüldüler. Bu tutuklamaların ardından Erzurum Kongresi üyelerinden ve şimdi isyan safında olan Hacı Musa Bey de tutuklandı.
Tutuklamalardan sonra Şeyh Sait, Azadi Cemiyeti'nin başkanlığına seçildi. Cemiyet ayaklanarak tutuklanan Kürt yöneticileri kurtarma kararı aldıysa da, Kemalist iktidar elini daha çabuk tuttu. 1925 Mart'ında Yusuf Ziya Bey asılarak, Cibranlı Halit Bey ise kurşuna dizilerek öldürüldüler.
Şeyh Sait'in oğlu Ali Rıza, ayaklanma hazırlığı için 1924 Kasım'ında Halep'e gitmiş ve orada Türkiye, Suriye ve Irak'tan çok sayıda Kürt temsilcisinin katıldığı bir kongre yapılmıştı. Kongrede ayaklanma kararı alındı ve ayaklanma için Newroz Bayramı olan 21 Mart 1925 günü kararlaştırıldı.
Bu sırada Türkiye'de birçok bölgede Kürtler'e yönelen baskılar nedeniyle hoşnutsuzluk had safhadaydı. Bu bölgelerin başındaysa Dersim gelmekteydi. Ancak çeşitli görüş ayrılıkları ve bazı Dersim aşiretlerinin Kemalist iktidardan beklentileri nedeniyle, Dersim aşiretleri Şeyh Sait Ayaklanması içerisinde yeralmayacaklardı.
İsyan zamanından önce
başlıyor
Cumhuriyet'ten sonra Kürt halkındaki hoşnutsuzluk o kadar yaygınlaşmıştı ki, köy köy, kasaba kasaba gezen Şeyh Sait'in her gittiği yerde, yanında, yüzlerce silahlı insan toplanıyordu.
Şeyh Sait, bu gezilerin birinde, 5 Şubat 1925'te yanındaki yüzlerce silahlı atlı ve birçok aşiret reisiyle kardeşi Abdurrahim'in Ergani Kazası Piran Köyü'nde bulunan evine geldi. Şeyh Sait'in köye gelişinden 3 gün sonra bir ordu müfrezesi Şeyh Sait'in yanında bulunan bazı Kürtler'in arandığını ve bunların kendilerine teslimini istedi.
Ayaklanmanın zamansız bir şekilde başlamasını istemeyen Şeyh Sait, bu isteği buraya beraber geldik ve onlar arkadaşımızdır. Sizden ricam, ben burada olduğum sürece onlara herhangi bir kötülük etmemenizdir. Ben buradan çıktıktan sonra istediğinizi yapmakta serbestsiniz (M. Toker Şeyh Sait ve isyanı syf. 37) diyerek cevapladı. Müfrezenin başında bulunan üsteğmen Hasan Hüsnü Efendi arananların teslim edilmesinde ısrarcı olunca çatışma başladı. Çatışma sonucunda bir subay, iki er öldürülürken, müfrezeden sağ kalanlar tutsak edildi. Bu çatışma ayaklanmanın hesaplanandan önce başlamasının da nedeni oldu. Piran'daki çatışmayı duyan Şeyh Sait'in kardeşi Şeyh Tahir 10 Şubat'ta Lice Postanesi'ne el koydu. Bu gelişmeler karşısında Şeyh Sait'e ayaklanmayı yaymaktan başka çare kalmıyordu. Ok yaydan çıkmıştı.
14 Şubat'ta Şeyh Sait, sayıları 10 bini bulan adamıyla birlikte Genç şehrini ele geçirdi. Buradaki vali ve diğer hükümet yetkililerini tutukladı. Ayaklanmacılar ilk yasalarını çıkararak Genç'i Kürdistan'ın geçici başkenti ilan ettiler. Toplanan vergiler ve tutsak alınanlar, Genç şehrine gönderilmeye başlandı.
Ayaklanmacılar ayrıca bir bildiri yayınlayarak, ağır ve menfur öşür vergisinin ortadan kaldırıldığını ilan edip, halkı, ayaklanmacılara besin maddesi temin etmeye çağırdılar. Bu önemli girişim, büyük bir bölümü silah elde Kemalist iktidarın ulusal ve ekonomik baskısına karşı çıkan geniş köylü kitleleri arasında ateşli destek buldu. (Celile Celil, vd., Yeni ve Yakın Çağda Kürt Siyaset Tarihi, syf. 152)
Ancak bu gelişmelere karşın, Kürtler henüz genel bir ayaklanmaya hazır olmaktan uzaktılar. Ansızın çakılan bu kıvılcım karşısında şaşkınlık hakimdi. Azadi'nin pek çok şehirdeki üyeleri, örgüt kararı ile bu kıyam hareketinin yapıldığı ihtimalini çok uzak görüyorlardı. Bu nedenle tereddüt içinde idiler.
Yine de Kemalistler'in her geçen gün artan baskısı, Şeyh Sait'in bölgedeki nüfusu, bölgenin coğrafi yapısının düzenli bir ordunun hemen harekata girişmesine engel olması gibi nedenlerden ötürü ayaklanma kısa sürede Kürdistan'ın birçok yerine yayıldı. Şubat ayı sonunda Lice ve Hani Kürt askeri güçleri tarafından ele geçirildi. Bu sırada Diyarbakır'ın kuzeyindeki Tala adlı yerleşim yerinde konumlanan isyancıların sayısı 20 bini bulmuştu. 29 Şubat'ta Kürtler, Elazığ'a bağlı Maden ve Çermik'te ayaklandı. Bu iki şehirdeki kuvvetler birleşerek Ergani'yi ele geçirdiler.
İlerleyen Kürt isyanının önüne koyduğu hedef Diyarbakır'ın ele geçirilmesiydi. Diyarbakır, kurulacak Kürdistan Devleti'nin başkenti olacaktı. Bu isteğe karşın Şeyh Sait emrinde bulunan güçlerin Diyarbakır'ı almak için yeterli olmadığını biliyordu. Bu nedenle Diyarbakır halkını kendi yanına çekebilecek süreyi kazanmak için Diyarbakır il idarecileriyle görüşmelere başladı. Şehrin teslim edilmesini istedi. Bu istek kabul edilmeyince Kürt kuvvetleri Mart ayı başında çeşitli yönlerden şehre saldırdı.
Bu başarısız saldırı sonrasında Şeyh Sait, kuvvetlerine geri çekilme talimatı verdi. İsyancılar ilk başarılarına rağmen gün geçtikçe kan kaybediyorlardı. Etrafları kuzeyden ve güneyden büyük askeri birlikler tarafından sarılmıştı. Ordu karşısında tutunamayan Şeyh Sait'in kuvvetleri, Hani vadilerine, oradan da küçük gruplara ayrılarak Palo, Genç ve Çapakçur ormanlarına çekildiler.
Ordu birlikleri 26 Mart'ta Diyarbakır, Elazığ ve Varto üzerine güçlü bir saldırı başlattı.
Ayaklanmanın başlangıcından kısa bir süre sonra, Ordu, isyancılara karşı üstün duruma geçmişti. Türk ordusunun ilerlemesinin nedenleri; Elazığ ve diğer illerdeki kargaşalık, başıbozukluk, talan ve Kürt önderleri arasındaki anlaşmazlıklar, onlardan ve aşiret reislerinden bazılarının (özellikle Elazığ'daki aşiretlerin) Türk tarafına gitmeleriydi. Örneğin, Oxha'lı aşiret reisi Necip Ağa ve Elazığ beyleri, öte yandan Dersim'in doğusundaki Kiferan, Lolan, Abuzalan ve Soran gibi aşiretler, ... Xormik aşireti, Türk idarecilerini destekledi. (M. Arseneviç Haretyan, vd., 1925 Kürt Ayaklanması, syf. 18-19)
3 Nisan'da Kazım Paşa komutasındaki 5. Kolordu'yla Kürtler'in yaklaşık 5 bin kişiden oluşan bir grubu arasında çarpışmalar yaşandı. Şeyh Sait'in kuvvetleri yiğitçe direndilerse de sonuçta verdikleri kayıplar karşısında ormanlara çekildiler. 6 Nisan günü ise hükümet kuvvetleri Şeyh Sait'in bulunduğu Çapakçur'a girdi. Bunun üzerine Şeyh Sait yanındaki 300 atlıyla Solhan'a çekildi. Bu sırada Karaköse'de bulunan hükümet kuvvetlerinin Hayderan ve Ademan aşiretlerinin de yardımıyla saldırıya geçmesi karşısında kimi aşiret güçleri İran'a geçtiler. Ancak İran hükümeti de isyancılara saldırmakta tereddüt etmedi.
Sıkıyönetim,
olağanüstü hal,
İstiklal Mahkemeleri...
Hükümet ve basın, ayaklanmayı ilk başlarda küçük çaplı ve kısa sürede ezilecek sıradan bir olay olarak yansıttı. Örneğin 16 Şubat 1925 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'ndeki kısa haberde şöyle deniyordu;
Şubat'ın onüçüncü günü Ergani'nin Piran köyündeki jandarma müfrezesi ile o civara gelen Şeyh Sait Bediüzzaman ve avanesi arasında bir müsademe olmuş, telefon ve telgraf hatları tahrip edilmiştir. Yetişen kuvvetler üzerine Şeyh ve avanesi kaçmışlardır.
18 Şubat günü toplanan meclistede bir milletvekilinin sorusu üzerine İçişleri Bakanı şunları söylüyordu; Genç'te Şeyh Sait adında bir eşkiya türemiş... Fakat hükümetin aldığı sert tedbirler, O'nu en kısa sürede ortadan kaldıracaktır. (Behçet Cemal, Şeyh Sait isyanı, syf. 39)
Ne var ki kamuoyuna yönelik bu açıklamalar yapılırken, iktidar kapsamlı hazırlıklar içindeydi.
22 Şubat gecesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu ve Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak'ın katıldığı toplantıda ayaklanma bölgesinde sıkıyönetim ilan edilmesi kararı alındı. Daha sonra TBMM'de onaylanan karar şöyleydi; Ergani ilinin bir kısmında devletin silahlı güçlerine karşı meydana gelen silahlı ayaklanma Diyarbakır, Elazığ, Genç illerine de yayılmış ve daha da genişlemeye elverişli görülmüş olduğundan, Genç, Muş, Ergani, Dersim, Diyarbakır, Mardin, Urfa, Siverek, Siirt, Bitlis, Van ve Hakkari illeriyle Erzurum'un Kiği ve Hınıs ilçelerinde bir ay süre ile sıkıyönetim ilan edilmiştir.
25 Şubat'ta da 556 No'lu Vatana İhanet Kanununun 1. maddesinde yapılan değişiklikle, dini esaslar üzerine siyasi cemiyet kurmak ve siyasi amaçlara varma doğrultusunda faaliyet yürütmek vatan hainliği olarak tanımlandı.
Bu arada bir kısım milletvekili de, iktidardaki Fethi Bey hükümetinin ayaklanmayı bastırmada yeterli iradeyi gösteremediğini söylüyordu. 2 Mart'ta, ayaklanmanın sertlikle bastırılmasını isteyen bir önergenin 60'a karşı 94 oyla kabul edilmesi üzerine Fethi Bey hükümeti istifa etti. 3 Mart'ta İsmet İnönü yeni hükümeti kurdu.
İsmet İnönü'nün mecliste yaptığı ilk açıklama, nasıl bir politika izleyeceğini de gösteriyordu zaten: Memleketi fitnelerden koruyacağız, emniyet ve istikrarı yerleştireceğiz. Devletin hakimiyetini, zorunlu gördüğümüz özel tedbirler aracılığıyla her alanda daha da güçlendireceğiz. (Metin Toker, Şeyh Sait ve İsyanı, syf. 82)
İsmet İnönü, önceki hükümetin aldığı önlemlerle yetinmeyerek hemen meclisten Takrir-i Sükun Yasası'nı çıkarttırdı ve Diyarbakır ve Ankara'da iki İstiklal Mahkemesi kurdurttu.
'Sükunet' için muhalefeti
susturmak gerek!
Takrir, yerleştirme demekti. Takrir-i Sükun Yasası, Sükuneti yerleştirme demek oluyordu. Peki sükunet nasıl yerleştirilecekti? Elbette başta Kürt isyancılar olmak üzere tüm muhalefeti susturarak.
İşte bu yüzden önceki bölümde kısaca sözettiğimiz gibi, Takrir-i Sükun Yasası'nın ve İstiklal Mahkemeleri'nin terörü, sadece Kürtler'i hedef almakla kalmadı.
O sıralar, TBMM'deki tek muhalefet partisi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'ydı. Fakat muhalefetin bu kadarı karşısında bile Kemalist iktidar tahammülsüzdü. Elde hazır Takrir-i Sükun gibi bir yasa ve İstiklal Mahkemeleri gibi bir mahkeme varken, bu muhalefetten de kurtulunmalıydı!
Şark İstiklal Mahkemesi 25 Mayıs 1925'te görev bölgesi içindeki bütün Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) Şubeleri'ni ayaklanmayı dolaylı olarak kışkırtmak suçlamasıyla kapattı. Fırka yöneticilerinin kendilerini ayaklanmayla bir ilgileri bulunmadığı yönünde savunması hiçbir işe yaramadı.
Ankara İstiklal Mahkemesi de dini siyasete alet ettikleri gerekçesiyle bazı fıkra üyeleri hakkında dava açtı. Bu davada yargılanan sanıklar 5-15 yıl kürek, müebbet hapis gibi çeşitli cezalara çarptırılırken, mahkeme TCF programındaki dinsel düşünce ve inançlara saygı ilkesiyle gericiliğin kışkırtıldığının kanıtlandığını(!) belirterek hükümetten gereğini yapmasını istedi... Ve nitekim Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 3 Haziran 1925'te kapatıldı. O zaman başlayan tek parti dönemi 1945'e kadar sürecekti.
Şark İstiklal Mahkemesi, 7 Haziran günü aldığı kararla da; Fevzi Lütfi Karaosmanoğlu, İlhami Safa, Gündüz Nadir, Eşref Edip, Ahmet Emin Yalman, Ahmet Şükrü Esmer, Suphi Nuri İleri gibi daha birçok gazeteciyi ayaklanmayı dolaylı olarak kışkırttıkları iddiasıyla tutukladı.
7 Mart'ta ülkenin bazı yerlerinde olağanüstü durum ilan edildi. Mustafa Kemal halka, memurlara ve askerlere bir çağrı yaparak, ayaklanmayı bastırmak için hükümete yardım etmelerini, yayınlanan emir ve talimatlara uymalarını istedi.
M. Kemal'in çağrısının ardından Ankara İstiklal Mahkemesi yaptığı açıklamada ayaklanmaya yardım edenlerin, askeri hizmetlerden kaçanların ayaklanmacılarla bir tutulacağını açıkladı.
Bu arada Şeyh Sait İsyanı'nı bastırmakla görevlendirilen ordu birliklerinin komutanlığına getirilen General Kemalettin Sami Paşa, bu görevi başarmak için hükümetten üç şey istedi:
1) Ayaklanmanın en sert şekilde bastırılması. / 2) Ayaklanma içerisinde yer alsın almasın bütün Kürtler'in silahsızlandırılması. / 3) Kürtler'in çeşitli bölgelere çoğunluk oluşturmayacak şekilde dağıtılması ve Türkler'in Kürtler'in yoğun olduğu bölgelere yerleştirilmesi gerektiğiydi.
Hükümet bu üç isteği de yerine getirecek düzenlemeleri yaptı.
İsyan bitiyor,
zulüm baki kalıyor
Nisan ayı başında ordu yaptığı açıklamayla Şeyh Sait'i sağ olarak yakalayana 1000 altın lira, ölü olarak hükümete teslim edene ise 700 altın lira verileceğini ilan etti. Ayrıca bunu yapacak kişiler ayaklanma kuvvetlerinden olursa haklarında hiçbir soruşturmada yapılmayacaktı (Hangi zulüm ihanete ve pişmanlığa çağrı yapmadan hükmetmiş ki!).
Nisan ayı ortalarında isyanın temel güçlerinin etrafı Genç Ovası'nda sarıldı ve isyancılar bozguna uğratıldı. 15 Nisan'da Şeyh Sait ve ayaklanmanın önde gelen isimlerinden 26 kişi Murat Çayı üzerinde tutsak edildiler.
Yönetim kadrosu dağılan Kürt güçler, Muş'un kuzeybatısındaki Şerafettin Dağı'na çekildiler. Burada kıstırılan kuvvetlerin büyük bir kısmı katledildi.
Ayaklanma nisan ayı ortalarında bastırılmasına karşın Ordu ezme harekatına devam ederken, hükümet de durmadan yeni baskı yasaları çıkarıyordu.
40 bin kişilik Kürt isyancı güçlerine karşı, 200 bin asker ve 12 uçak seferber edilmişti. Devlet, bu harekat için 50 milyon lira, yani o zamanki Türkiye'nin yıllık bütçesinin dörtte birini harcamıştı.
Ayaklanmanın bastırılmasının ardından sıra yargılamaya gelmişti. Gerçekte bir yargılamadan çok iktidarın verdiği idam, müebbet, sürgün kararlarının tebliği sözkonusuydu. Yargılamalarda Kürt senatörler, milletvekilleri de kanıtsız idam sehpalarına gönderildiler.
Şeyh Sait'in de içinde olduğu grubun Diyarbakır İstiklal Mahkemesi'ndeki davası 1 ay sürdü. 29 Haziran 1925'te açıklanan kararda Şeyh Sait, aşiret reisleri, şeyhler, subaylar da içinde olmak üzere, 47 kişi idam cezasına çarptırıldı. İdam kararı ertesi gün uygulandı. Şeyh Sait'in idam sehpası önündeki son sözleri şöyle oldu: Tabii hayat sona erdi. Kendimi milletimin yolunda feda ettiğime hiçbir şekilde pişman değilim. İleride torunlarımızın bizden dolayı düşman önünde utanç duymamaları bizim için yeterlidir. (M. Arseneviç Haretyan, vd., 1925 Kürt Ayaklanması, Syf.38)
1925 Eylül ayı sonuna kadar yüzlerce dava açıldı ve dosyalar yüzlerce idam kararıyla sonuçlandırıldı. Bu konuda elimizde kesin rakamlar yoktur, çünkü o günden bu yana gizlenmeştir, fakat İstiklal Mahkemesi'nin, sadece Palo ve Çapakçur'da 400 Kürt gencini astırdığı düşünülürse, toplam rakamın binler olduğu tahmin edilebilir.
Keldaniler, Miramiler,
Atrusiler... Artık
Anadolu'da onlar yok!
Şeyh Sait İsyanı'na ilişkin bölümü bitirirken, tarihi bir bilgi olarak, Kemalist iktidarın Türkleştirme baskılarının sadece Kürtler'le sınırlı kalmadığını gösteren birkaç not aktaralım.
Şeyh Sait İsyanı sırasındaki baskılar, bölgedeki Keldaniler'e ve Yakubi hristiyanlara da yöneldi. Köyler basıldı, katliamlar yapıldı, sonu belirsiz sürgün kararları yürürlüğe konuldu.
Ordunun baskılarından dolayı, o dönemde Irak'a sığınanların listesi Anadolu'da farklı milliyet ve inançtan halkların nasıl yokedildiğinin de bir göstergesidir; 1926'da Irak'tan sığınma hakkı isteyen kesimler arasında bilinmeyen sayıda Mirami; 7.000 Goyan; Tur Abdin bölgesinden 1.000 Hiristiyan; ve yaklaşık 10.000 Atrusi bulunuyordu. (Bkz. Kürt milliyetçiliğinin tarihi, Wadie Jwaideh, syf. 401)
Artık, isimleri bile artık hiç aşina gelmeyen bu topluluklardan Anadolu'da hiçbir iz, eser bırakılmamıştır.
Şovenizm artık hakim
politikadır
Kemalist iktidar, o dönemki gerici, asimilasyoncu politikasını ve katliamlarını aklamak için, Şeyh Sait İsyanı'nın kah İngiliz kışkırtması, kah şeriatçı bir ayaklanma olduğunu ileri sürmüştür.
Aslında bizzat İstiklal Mahkemesi'nin kararı bile, bu iddiayı çürütmektedir. O karar şöyle diyordu: Kiminiz hükümet otoritesinin kötü yönetimini, kiminiz de halifeliğin savunuculuğunu isyan için bahane ettiniz. Fakat tümünüz bağımsız bir Kürdistan yaratma sorununda birleştiniz. (Azgelişmişlik Sürecinde Geri Bıraktırılmışlık, Syf. 238)
Bu ayaklanma görüldüğü gibi feodal bir toplumsal zeminde, dini bir liderlik altında, aşiretlerin küçük burjuva diktatörlüğe karşı ulusal içerikli taleplerle ayaklanmasıdır. Ayaklanmada dini motiflerin işlenmiş olması ezilen, baskı gören, asimilasyona tabi tutulan bir halkın, Kemalistler'in ırkçı, şovenist müdahalesine karşı başkaldırma haklılığını ortadan kaldırmaz.
Ayaklanma, haksızlığından değil, nesnel ve öznel koşulların yetersizliğinden yenilmiştir. Şeyh Sait İsyanı'nın bastırılabilmesinin nedenleri Kürt toplumunun nesnel koşullarındaydı; ulusal bir bütünlük sağlanamamış, ayaklanma bütün Kürdistan'ı kucaklayamamıştı. Bazı aşiretler tarafsız kalırken, bazı aşiretlerse ayaklanmanın başlamasıyla devlete bağlı olduklarını belirterek, orduyla birlikte ayaklanmanın bastırılmasında yeraldılar.
İkinci olarak, ayaklanma güçlü bir örgütlülüğe sahip değildi. Cibranlı Halit Bey, Yusuf Ziya Bey gibi deneyimli Kürt aydınlarının ayaklanma öncesi tutuklanarak katledilmeleri sonucunda hareketin önderliği zayıflamıştı. Şeyh Sait'in, isyana katılanların fedakarlık ve cesaretleri önemliydi. Ancak bunlar politik bir önderlik olmadan ayaklanmayı zafere götürmek için yeterli olamazdı.
Şeyh Sait İsyanı'nın bastırılmasında, Kürdistan'ın Misak-ı Milli içinde kalan bölümü, kan gölüne dönüştürülmüştür. Kan gölünden kurtulanlar ise, göç yollarına sürülmüştür. Kan gölünün kaynağındaki politika ise, küçük-burjuva diktatörlüğünün her türlü muhalefeti sindirme ve Kürtlüğü yoketmeyi amaçlayan şovenizmidir. Ki o şovenizm, cumhuriyetin bir ilkesi gibi, günümüze kadar sürecekti.[1]
Dette produktet har blitt skrevet på et språk (Türkçe), klikk på ikonet for å åpne elementet på originalspråket!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
Dette produktet har blitt sett 573 ganger
HashTag
Kilder
[1] | کوردیی ناوەڕاست | http://kurd-tarihi.blogspot.com
Koblede elementer: 3
Gruppe: Artikler
Artikler språk: Türkçe
Publication date: 04-10-2009 (15 År)
Bok: Politic
Bok: History
Dialekt: Tyrkisk
Dokumenttype: Originalspråket
Provinsen: Tyrkia
Publication Type: Born-digital
Technical Metadata
Element Kvalitet: 99%
99%
Lagt inn av ( سارا ک ) på 18-11-2022
Denne artikkelen har blitt gjennomgått og utgitt av ( ڕاپەر عوسمان عوزێری ) på 18-11-2022
Dette elementet nylig oppdatert av ( ڕاپەر عوسمان عوزێری ) på : 18-11-2022
URL
Dette elementet i henhold til Kurdipedia er Standards ikke er ferdig ennå!
Dette produktet har blitt sett 573 ganger
Attached files - Version
Type Version Redaktørnavn
Photo fil 1.0.169 KB 18-11-2022 سارا کس.ک.
Kurdipedia er de største kildene for kurdisk informasjon!
Bibliotek
Et nettverk av førstehjelpere i det minelagte Nord-Irak - Et spørsmål om liv eller død
Bibliotek
Min drøm om Kurdistan – Værd at kæmpe for?
Biografi
Gelawesh Waledkhani

Actual
Bibliotek
Norsk-kurdisk (kurmanjî) illustrert ordbok
24-10-2013
هاوڕێ باخەوان
Norsk-kurdisk (kurmanjî) illustrert ordbok
Bibliotek
Ny i Norge; ordliste norsk-kurdisk sorani
23-10-2013
هاوڕێ باخەوان
Ny i Norge; ordliste norsk-kurdisk sorani
Bibliotek
Norsk nå!; ordliste norsk-kurdisk sorani
23-10-2013
هاوڕێ باخەوان
Norsk nå!; ordliste norsk-kurdisk sorani
Biografi
Gelawesh Waledkhani
03-04-2022
شەرارە شەمامی
Gelawesh Waledkhani
Nytt element
Biografi
Azad Karimi
13-01-2023
شادی ئاکۆیی
Statistikk
Artikler 523,119
Bilder 105,813
Bøker 19,707
Relaterte filer 98,683
Video 1,420
Kurdipedia er de største kildene for kurdisk informasjon!
Bibliotek
Et nettverk av førstehjelpere i det minelagte Nord-Irak - Et spørsmål om liv eller død
Bibliotek
Min drøm om Kurdistan – Værd at kæmpe for?
Biografi
Gelawesh Waledkhani
Folders
Biografi - - Khanaqeen Biografi - Nasjon - Kurd Biografi - Kjønn - Kvinne Biografi - Education level - Biografi - Education level - Master Biografi - Dialekt - Kurdisk - sorani Biografi - Place of Residence - Diaspora Biografi - - Yes Biografi - Political trend - Nationalist Biografi - Kjønn - Mann

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.67
| Kontakt | CSS3 | HTML5

| Page generasjonstid : 0.875 andre!