Ayetullah Merdoxî Kurdistanî (1880-1975) 1953 yılında Farsça kaleme aldığı „Mêjûy Merdox“ olarak bilinen „Kürd ve Kürdistan Tarihi“ adlı eserinde Masî Suratî Alfabesini gündeme getirmiştir. Bawa Merdoxî çok kısa da olsa İbn Wahşiye’nin gündeme getirdiği “Kürd Alfabesi”ni “MASÎ SORATÎ ALFABESİ” olarak adlandırıyor. Merdoxî, Masî Soratî adlı bir kişini bu Alfabeyi oluşturulup kullanıldığını ve İslam’ın gelişine kadar Kürdler arasında bu Alfabenin kullanışının yaygın olduğunu söylüyor.(Şêx Mehemed Merdoxî Kurdistanî, 2011: S 45)
Doğu Kürdistanlı aydınlarından Sidîqî Borekayîzade “Mêjûy Edebî Kurdî “ adlı eserinin 1.Cild’inde “XETÎ MASÎ SORATÎ “ Ana başlığı altında bu alfabe üzerine duruyor ve şöyle yazıyor: Kürdlerin 37 harften oluşan Masi Sorati adı ile anılan başka bir Alfabeleri vardı. İbn Wahşiyye Hicrinin 241 yılında Abdulmelik Merwani için yazdığı “Şewqu’l-Müsteham Fi Marifeti Rumuzu’l-Aqlam” adlı eserinde şöyle diyor: “Kürdler yazılarının çoğunu Masî Soratî Alfabesiyle yazıyor. Bağdat’ın Nawusi mahallesinde Masî Soratî Alfabesiyle yazılan 30 Kürdçe kitabı gördüm. Şimdi Şam’da bu kitaplardan iki tanesi yanımdadır. Biri hurma ve diğer ağaçlarının dikimi ile ilgilili. Diğeri ise kurak ve su kaynakları bulunmayan alanlarda su arama ilgilidir. Ben bu kitapları herkesin yararlanması için Arapça diline tercüme ettim.(Sidîq Borekayî Sefîzade, Mêjûy Edebî Kurdî, Bergî Yekem r. 20)
Öyle görünüyor ki, Kürdler arasında ilk defa Doğu Kürdistanlı aydınlar Ayetullah Merdoxî Kurdistanî ve Sidîq Borekayî Sefîzade İbn Wahşiyye’nin kitabından ve Alfabenin varlığından haberdarlar. Her iki Kürd akademisyenin kitabı doğrudan okuyup okumadıkları konusunda bir şeyler söylemek çok zor. Her ikisi de kitabın içeriğinden haberdarlar, fakat kitabın içeriğini doğrudan aktarma yerine yorumlamaya gitmişler. İbn Wahşiyye’de olmamasına rağmen her ikisi de bu Alfabeyi “MASÎ SORATÎ ALFABESİ” olarak adlandırıyor. Kitaba bakıldığı zaman Kürdlerin iddialarına göre “Pinoşad ve Masi Sorati kendi eserlerini bu Alfabe ile kaleme aldıkları” söyleniyor. Niçin Pinoşad ve Masi Sorati Alfabesi değil de, “MASÎ SORATÎ ALFABESİ” deniliyor. İbn Wahşiyye bu Alfabe ile yazılan 30 kitabı Bağdat’ta gördüğünü söylüyor. Sidîq Borekayî Sefîzade “Bağdat’ın Nawusi mahallesinde Masî Soratî Alfabesiyle yazılan 30 Kürdçe kitabı gördüm.” diye aktarıyor. Bu bir yorumdur. Öyle görünüyor ki Doğu Kürdistan aydınları bu Alfabenin “MASÎ SORATÎ ALFABESİ” olarak adlandırılmasının öncüleridir. Bu Alfabe’yi ilk olarak MASÎ SORATÎ yada PÎNOŞAD tarafından oluşturulup kullanıldığına dair elimizde tek bir belge ve veride yoktur Söz konusu olan Alfabeyi “MASÎ SORATÎ ALFABESİ” olarak adlandırmak kolaya kaçmak olduğu gibi problemlidir.
Güney Kürdistanlı aydınları başta Mehemedî Mela Kerîm olmak üzere bir çok Kürd aydını yazılarında ve çalışmalarında bu Alfabe üzerine durdular.( M. Mela Kerim’in ölüme üzerine kaleme aldığım makaleye bakabilirsiniz.
Kuzey Kürdistan’da bu Alfabe ’den ilk söz eden rahmetli Musa Anterdir. Musa Anter 1967 yılında basıma verdiği “Ferhanga Khurdî- Tirkî” adlı eserinde bu Alfabeyi 4 kelime ile İslam Öncesi “Elîfbeya xwe” adı altında yayınlıyor. Musa Anter Alfabeye ilişkin başka hiçbir yorum yapmıyor. Sanıyorum, bu bilginin de kaynağı kitap çalışmasında Musa Anter’e yardımcı olan Güney Kürdistanlı değerli Kürd aydını Cemal Alemdardır. Rahmetli Kürd araştırmacısı Abdullah Varlı 1997 yılında İstanbul’da yayınladığı “Dîroka Dugelên Kurdan” adlı eserine bu Alfabe’den söz ediyor. Yine değerli Kürd aydını Feqî Huseyn Sağniç 2002 yılında İstanbul’da yayınladığı “Dîroka Wêjeya Kurdî” adlı eserinde “ Xetên Masî Soratî “ Ana başlığı altında bu Alfabe üzerine duruyor ve Sidîq Borekayî Sefîzade’nin söylediklerini olduğu gibi aktarıyor.
Yine Kuzey Kürdistan’da Celadet Çeliker, “Kurtedîroka Alfabên Ku Kurdan Bikaranîne”, Serdar Karakuş el Xassî , “Şu Acayip işe bakın”, Zana Farqînî “Masî Soratî Alfabesî” ve Wisif Zozanî, “En Eski Kürd Alfabesi” adlı makalelerinde bu Alfabe üzerine duruyor ve bazı bilgiler veriyorlar.
En son olarak konuya ilişkin olarak Mamoste Qedrî, Bîr dergisinin 4. Sayısında “Nivîsîn û Alfabe di nav pêşîyên Kurdan de”, Kürt Tarih Dergisinin farklı sayılarında Dr. Kadri Yıldırım “Kürdlerin İslam Öncesi Alfabe Serüveni”, Ronî El Meranî Muhammed, “Bilinen En Eski Kürt Alfabesi”(Çev:Haşim Özdağ), yine Kürt Tarih Dergisin de Engin Öpengin, “Tevatür ve Temellük Kıskacında Kürt Kültür Tarihçiliği”, Nûbihar Akademî dergisinde Haşim Özdağ’ın Rexneyek li ser Niqaşên Alfabeya Bînûşad û Masî Es- Soratî yayınlandı. Fikret Yaşar, Kürdlerin kullandığı alfabeler vs…
Kürdler arasında Kürd dili, edebiyatı ve tarihine ilişkin tartışmaların yapılması sevindirici bir olaydır. Bu tip tartışmalarda yanlışlıklarda yapıla bilinir. Önemli olan sorunların üzerine gitmektir. Başka ülkelerde yüzyıllar öncesi yaşanan bir olay üzerine binlerce kitap çıkmasına rağmen, her gün yeni bilgiler ve veriler ortaya çıkabiliyor. Bir dizi doğru ve yanlış yer değiştiriyor. (Fransız Devrimine ilişkin çalışmalara bir göz atmak yeterlidir)
Mamoste Qedrî haklı olarak Alfabeyi “Masî Soratî Alfabesi ” değil “Alfabeya bînûşad û Masîsoratî” olarak adlandırıyor. Mamoste Qedrî bu adlandırmaya giderken Alfabenin “Masî Soratî Alfabesi ” olarak adlandırılmasının içerdiği handikabı görüyor. Çünkü, İbn Wahşiyye, Kürdlerin iddialarına göre Bînûşad û Masî Soratî eserlerini bu Alfabe ile vermişler.
Mamoste Qedrî “Kürdlerden başka hiçbir millet bu Alfabeyi kullanmamıştır” diye bir tespitte bulunuyor, bu iddiayı destekleyecek belge sunmuyor. Sayın Haşim Özdaş ellimizde belge yok diyerek bu iddiayı çok cesaretli buluyor. Fakat, şu da bir gerçek Kürdlerin dışında da bu Alfabeyi birilerinin kullandığına dair de elimizde belge yoktur.
Mamoste’nin bir başka iddiası da “Bînûşad ve Masî Soratî iki Kürd aşiretidir” iddiasıdır. Mamoste “Bînûşad ve Masî Soratî Kürdleri” diyerek yaptığı yorumlar bu iddiadan kaynaklanmaktadır. Fakat, elimizde bulunan veriler ve İbn Wahşiyye’nin eserleri böyle bir tezi doğrulamıyor. Tam tersine İbn Wahşiyye Bînûşad ve Masî Soratîden iki kişi ve hatta iki yazar olarak söz ediyor.(Bu konu üzerine daha geniş bir şekilde duracağım)
İbn Wahşiyye’nin kitabında söz konusu olan kitabı Emevi Halifesi Abdülmelik Bin Mervan’ın istemi üzerine yazdığını söylüyor. H. Özdağ haklı olarak Abdülmelik Bin Mervan’in 705 yılında öldüğünü söyleyerek itiraz ediyor. İbn Wahşiyye kitabı 3 Ramazan 241/ 15 Ocak 856 tarihinde bitiriyor ve Emevi Halifesi Abdülmelik Bin Mervan’ın kitap hanesine (Hizana) bağışlıyor. Bin Mervan 86/705 tarihinde vefat ediyor.(T. Fahd, 1975: s 107) İbn Wahşiyye Emeviler değil, Abbasiler döneminde yaşamıştır. Emevi Halifesi Abdülmelik Bin Mervan’ın ölümü ile kitabın bitirilmesi arasında 151 yıl fark var. Her halde Mamoste Qedrî de bu gerçekliğin farkında olduğundan dolayı, Emevi Halifesini devre dışı bırakarak, Endülüs Emir’i “Abdülmelik bin Abdurrahman’a” atıfta bulunuyor. Söz konusu olan dönem de Endülüs da 2. Abdurrahman iktidardadır.
Sayın Ergin Öpengin, Muhammed Ronî El Meranî ve Kadri Yıldırım’ın yazdıkları makalelerdeki “kimi sorunları ifşa etmek amacıyla” Avusturyalı Josef Van Hammer-Purgstall’ın 1806 yılında yaptığı kitabın İngilizce çevirisine baş vuruyor ve yaptığı çeviri şöyle:
“Bu harflerin hangi alfabeye ait oldukları hakkında bir bilgiye sahip değiliz, zira ifade ettikleri dili asla belirleyemedik; ama ben Bağdat’ta bu alfabeyle yazılmış otuz üç kitabe gördüm. Şam’da ikametim sırasında, biri üzüm asması ve hurma ağacı yetiştirme, diğeriyse su ve bilinmeyen sahalarda suyu bulup çıkartma yöntemleri üzerine iki kitapla karşılaştım. İnsanlığın hayrı için her iki kitabı da Kürtçe dilinden Arapça diline çevirdim.” (s. 53)
Hemen ardından sayın Öpengin İbn Wahşiyye “bu alfabenin Kürtlere ait bir alfabe olmadığını düşünüyor; zira aynı alfabeyi Bağdat’ta, hangi dilde olduklarının bilinmediği otuz üç kitabenin18 yazımında da görmüştür “diyor.
Şimdi bu tezin doğru olup olmadığını görmek için sayın Wisif Zozani’nin Arapça’dan Türkçeye ve Sayın Haşim Özdağ’ın Arapça’dan Kurdmanciye yaptıkları çevirileri aktariyorum:
“Keldaniler kendi dönemlerinde bilim, felsefe ve teknik alanda insanların en bilgilileriydi. Antik dönem Kürdleri onlarla rekabet içinde ve onlara özenmeye çalışıyorlardı. Fakat bu iki milletin arasındaki mesafe yer ile gök kadardır. Bununla beraber antik dönem Kürdlerinin önde oldukları bilim dalları Tarım ve Botanik gibi tabiat bilimleriydi. Kürdler kendilerinin Pinoşad’ın soyundan geldiklerini iddia ederlerdi. Hz. Âdem’e nisbet edilen Tarım Kitabı, Safaris ve Kosami’ye ait kitaplar onların sıkça başvurduğu kitaplardı. Kürdler Yedi Kitabın yanı sıra Dewanay’a ait Mushafın kendilerinde olduğunu, sihir ve büyü ilimlerinde bilgi sahibi olduklarını iddia ederlerdi. Fakat kanaatimce durum böyle değildir. Çünkü bu bilim ve sanatlar Kürdlere Keldaniler aracılığıyla ulaşmıştır. Keldaniler bu bilimlerde Kürdlerden önce gelirler. Bu nedenle Keldaniler ve Kürdler arasında bu konuda geçmişten gelen bir düşmanlık ve çekememezlik vardır.”
“Antik dönem yazılarından bir diğeri de bünyesinde başka alfabelerde bulunmayan farklı harfler bulunan ve Kürdlerin iddiasına göre ataları Pinoşad ve Masi es-Sorati’nin kendi eserlerini kaleme aldıkları alfabedir. Burada Arapça karşılıklarını bulamadığımız bazı harflerin, başka alfabelerde benzerlerini bulamadık. Gerçekten bu alfabe oldukça ilginç ve değişik bir alfabedir. Ben Bağdat’tayken bir lahit içerisinde bu alfabeyle yazılmış 30’a yakın kitap gördüm. İşte bu, söz konusu alfabedir.”
Şam’da bu alfabeyle yazılmış iki tane kitabım vardı. Biri üzüm bağları ve hurma ağaçlarının dikimi ile ilgiliydi. Diğeri ise su kaynaklarının tesbiti, kaynağı belli olmayan pınarların kaynaklarını bulma ve yüzeye çıkarma yöntemleri ile ilgiliydi. Ben bu kitapları Kürd dilinden Arap diline tercüme ettim. Bunu yapmaktaki amacım insanların bu eserlerden yararlanmalarını sağlamaktı.”
(İbn Wahşiyye, Şewqu’l-Müsteham Fi Marifeti Rumuzu’l-Aqlam`dan akt. Wisif Zozanî, EN ESKİ KÜRD ALFABESİ adlı makalesi)
“Lêbelê Keldanî, di dema xwe de di warê zanist, mearif, hikmet û huneran de mirovên herî zana bûn. Pêşiyên Kurdan dixwestin ku bi wan re gengeşiyê bikin û dirûvê wan bidin xwe. Lê ev, bi qasî durahiya erd û asîmanan ji hev dûr e. Pêşiyên Kurdan, bi tenê di warê hunera çandinî û taybetmendiyên gihayan de li pêş bûn. Ew dîsa angaşt dikin ku ew zaroyên Pînoşad/Bînoşad in, berhema Adem aleyhis- selam ya li ser çandiniyê û her wiha berhema Sexrîs û Qusamî jî gihaştiye wan. Di her rewşê de ew iddia dikin ku bi Esfarê Seb’e (Heft Berheman) û berhema birêz Dewanay, dizanin.1 Dîsa angaşt dikin ku di bara efsûn û tilsimê de jî xwedî zanîn in. Lêbelê rastî ne wiha ye. Belbî temamê van zanyarî û huneran bi rêya Keldanîyan gihaştiye wan. Û ew, di van tiştan de pêşiyên wan in. Ji lewra di navbera wan de hergav neyartiyeke berdewan li dar bûye” (Îbn Wehşiyye, 2003: rp. 202-203).
“Ji qelemên/alfabeyên kevn, şeklê qelemekî/alfabeyeke din. Hin herfên ji qay- de û rêzên herfan zêdetir tê de hene. Kurd angaşt dikin ku Bînoşad û Masî es- Soratî hemî îlm, huner û berhemên xwe bi wî qelemî nivîsandine. Mîna ku tu dibînî şeklê wê ev e. Me, di tu ziman û qeleman de ji bo herfên mayî ne xwendin û ne jî mînak dîtin. Ew, ji eqlamên/herfên ecêb û resmên/şeklên xerîb in. Min li Bexdayê di sendoqekê/goristana Filehan de nêzî 30 berhemên ku bi vê xetê hatibûn nivîsandin, dîtin. Li Şamê jî jê du pirtûk li ba min bûn. Yek jê di derbarê “Çandina rezan û darên xurmeyan de” ya din jî derheqê “Tesbîta avan û awayê derxistina avê li cihên ne diyar de ye” Ji bo ku mirovahî ji wan sûdê wergirin, min ew ji zimanê Kurdan bi bal ‘Erebî ve, wergerandin” (Îbn Wehşiyye, 2003: rp. 204-205).
Sayın Ergin Öpengin, Josef Van Hammer-Purgstall’ın 1806 yılında yaptığı yanlış çeviriyi temel alarak yaptığı değerlendirme de yanlış olmuştur. Sayın Özdağ haklı olarak İbn Wahşiyye’nin “bilinmeyen” dediği şey dil ve Alfabe’nin tümü değil, karşılığını bulmadığı 7 harftir. Ayrıca bilmediği bir dilden ve Alfabeden Kürdçe iki kitabı nasıl çeviriyor. Ayrıca Dr. Fleischer 1850-60’larda Josef Van Hammer-Purgstall’ın yapmış olduğu çevirinin sorunlu olduğunu tespit etmişti.[1]