Bugün Ortadoğu’da, ataerkil ve kapitalist sistemin yapısal sorunlarından kaynağını alan büyük bir 3. Dünya savaşı yaşanmaktadır. Bu savaş durumu her ne kadar güncel bir sorun gibi görünse de özünde, kadının binlerce yıldır yarattığı değerlerin, zor ve hile kullanılarak başkalaşıma uğratılmasıyla başlayan sömürü sisteminden kaynaklanan sorunlardır. Diğer bir deyişle erkeğin, kadından başlayıp giderek tüm toplum üzerinde zor kullanan bir egemene dönüşmesiyle ortaya çıkan kriz halidir.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, insanlığa ait tüm değerleri tehdit eden bu krizi, demokratik uygarlık paradigmasıyla aşmaya çalışmaktadır. Bir özgürlük paradigması olan demokratik uygarlık paradigmasıyla, başta kadın olmak üzere tüm insanlık için özgür bir yaşam inşa edilmektedir.
Bu kriz halinde #Kürt kadınları#, kadın özgürlükçü mücadelesiyle, özgürlükten taviz vermeyen öz savunma çizgisiyle verili tüm değerleri, tanımlamaları, yapılanmaları alt- üst etmekte, tüm dünya kadınlarına, özgürlüğün mücadeleyle mümkün olduğu umudunu, direnişleriyle ortaya koymaktadırlar.
Kadın kültürünün kadim toprakları Kürdistan’da gelişen mücadele, bu özelliği nedeniyle kadın eksenli gelişti. Kürt kadınları, kadın özgürlüğünü mücadelelerinin merkezine alarak ve bu temelde, toplumsal devrim ve kadın devrimi hedefiyle ilerledi. Tarihteki tüm sosyalist ve ezilenler adına yola çıkan hareketlerden farklı olarak, devrim süreci içinde toplumsal değişim ve kadın özgürlüğü konusunda gelişmeler yarattı.
Kadın doğası ve kültürü esas alınarak, devletleşmeye, iktidarlaşmaya karşı demokratik ve halkların özgürlük eğilimini yaşamsallaştıracak olan konfederal bir sistem gerçeğine kavuştu. Erkek egemen aklın yaratmış olduğu değerleri, kültür ve yaşamı sorgulayarak, özgürlük ilkelerine dayalı yeni yaşamı yaratma mücadelesine soyundu. Bu temelde Kürdistan dağlarında kadınlar açısından birçok ilkler yaşandı.
Kadının ordulaşmasını gerçekleştiren Kürt kadını, düşünsel ve fiziksel olarak savaşım vermiş, oluşturduğu özgür yaşam ölçülerinin, yeni toplumsallığın ilkeleri haline gelmesini sağlamıştır. Kadın adına ve kadın için oluşan tüm bilmeler, değer yargıları, kodlamalar alt üst edilmiştir. Kadın kendi mücadelesiyle, zorluklarla iç içe ve bedeller ödeyerek yeni ve kendine ait olan hakikati yaratmıştır. Kürdistan toplumunda devrim içinde devrim, toplumsal değişim ve özgürlük, kadının öncülüğünde gelişmiştir.
Direniş ve zaferin, kadın mücadelesi ve sonuçlarını yeni yaşam ve bir toplum modeli olarak yaşamsallaştırmanın yolu, açığa çıkan değerler temelinde mücadele etmekten geçmektedir.
Kürt Kadın Hareketi, 40 yıllık direniş deneyimini bugün de sürdürerek, sadece kendilerini sömüren egemen ülke rejimlerine karşı değil, kendi içerisinde bulundukları toplumsal gerçeğe karşı da mücadele etmektedirler. Kürt kadınları bu yönüyle, çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduklarının ve mücadele etmeleri gerektiğinin bilinciyle çalışmalarını sürdürmektedirler.
Kürt kadın hareketi; Bir çatı örgütlenmesi esasına göre örgütlenmiştir. Bu yapının ideolojik alan örgütlenmesi PAJK, toplumsal alan örgütlenmesi KJK, meşru savunma alan örgütlenmesi ise, YJA-STAR’dır. Kürt kadınları, mücadele etme alanlarını tespit ettikleri gibi, aşılması gereken dağ gibi sorunlarla karşı karşıya oldukları gerçeğinin de farkındadırlar. Bilindiği üzere, kadına karşı şiddet ve eşitsizlik, sadece Kürt coğrafyasında değil, tüm dünyada yaşanmaktadır. Buna karşı sorunların tespiti ve çözümüne dönük temel yaklaşım olarak; yerel ve bölgesel mücadele esas alınırken, bu mücadele evrensel ve küresel bir perspektife kavuşturulmaktadır.
Kürt kadınları yıllardır “kendileri olmanın” mücadelesini çok şiddetli bir şekilde yürütmektedirler. Dağların doruklarında, vadilerin derinliklerinde yaşanan bu tarihsel deneyim, hala tüm hızıyla devam etmektedir. Hakikatini keşfetmiş bir kadın kimliği, toplumsal olana da çok daha verimli katılabilir. Kendi kimliğiyle, kendi haklarının bilinciyle yaşamın her alanında etkin olan kadınlar, mücadeleye ivme kazandırmaktadır.
Kadınların yapı, kurum ve yönetim mekanizmalarındaki temsiliyeti, yerel yönetimler, parlamento vb. yerlerdeki varlığı da önemli bir halkadır. Bu konuda ulaşılan düzey, yetersiz olmakla birlikte, değerlidir. Yerel yönetimlerde ve tüm alanlarda eşbaşkanlık sistemi, kadın kotası uygulamaları, kadına karşı şiddetle mücadele alanında alınan tedbir kararları, yönetimlerde şiddet uygulayan ve çok eşli olan erkeklerin yer almaması vb. kararların da salt kağıt üstünde kalmaması; örnek alınması ve takip edilmesi gereken kararlardır.
Önemle belirtmemiz gereken şey; tüm bu hakların kadınların kararlı direniş ve büyük bedellerle alındığıdır. Bu düzey, binlerce kadının dağ başlarında yaşamlarını yitirmesi, cinsiyetçi geri ve geleneksel uygulamalarla karşı karşıya kalması, vb. büyük zorluklar çekmesi sonucu elde edilmiş bir düzeydir. Erkek egemen anlayış karşısında, kendilerine hak verilmesini beklememeleri gerektiğini, hayat ve mücadele gerçeği Kürt kadınlarına fazlasıyla göstermiştir.
Tüm zaman ve mekanlarda yapılması gereken, her koşulda cins mücadelesini yükseltmek, tüm mücadele alanlarında özgürlükçü bir bakış açısını geliştirme mücadelesi vermek ve bu konuda radikal ve kararlı olmaktır. Nitekim erkek egemenliği, kadın karşısında saldırgan tutumundan bir an olsun vazgeçmemektedir. Bu nedenle gelinen düzeyi yeterli görmek, hem bir yanılgı olacak, hem de elde edilen kazanımları tehlikeye sokacaktır.
Önemli olan gelinen düzeyi, tüm dünya kadınlarının ortak mücadelesiyle daha da yükseltmek ve 21. yüzyılı kadın yüzyılı yaparak, tarihin ibresini özgürlüğe çevirmektir.[1]