#Diyarbakır#’da kapatılan Sarmaşık Yoksullukla Mücadele Derneği’nin Gıda Bankası’nın önünde, dernek genel sekreteri Şerif Camcı ile buluşuyoruz. Gıdaların bulunduğu deponun kapısına mühür vurulmuş. Şerif Bey içeride 600 bin liralık gıda olduğunu, depoyu mühürlemeye gelenlerden birkaç gün bu gıdaları çıkarıp, ailelere dağıtmak için müddet istediklerini, ama izin verilmediğini söylüyor.
Deponun önüne gün içinde birçok aile gıda paketi almaya geliyorlar ama deponun kapalı olduğunu görünce geri dönüyorlar. Şerif Bey ile birlikte daha önce Sarmaşık’tan destek alan ailelerden birini ziyarete gidiyoruz.
Girdiğimiz ev oldukça soğuk. 2 aile bir arada kalıyor. Daha önce #Suriçi#’nde yasağın hâlâ devam ettiği Hasırlı Mahallesi’nde oturuyorlarmış. Evleri yıkılınca Huzurevleri’ne taşınmışlar.
8 çocuk annesi Birgül Hanım anlatmaya başlıyor:
“Suriçi’nde evimizi yıktılar mağdur olduk, şimdi Sarmaşık’ı kapattılar tekrar mağdur olduk. Sarmaşık bizim için bir umuttu. 4 yıldır Sarmaşık Derneğinden her ay gelen düzenli gıda paketleri ile evi döndürebiliyordum. Doğrusu artık ne yapacağımızı bilmiyorum.”
Şerif Bey de Sarmaşık’tan her ay düzenli destek alan 32 bin kişinin bu ay ne yapacağını düşünüyor:
“Derneği kapatmaya gelen kişiye dedim ki, buradan iyi kötü 32 bin insan destek alıyor. Beni içeri alın. 32 bin insanı neden cezalandırıyorsunuz dedim.”
Aile, devlet kurumlarından yardım alamamış. Bunun nedenini şöyle açıklıyor Birgül Hanım:
“Tahir Bey öldürüldükten sonra biz mahalleden çıktık. Mahalleden çıkış tarihim belli. Ancak çocukların okula kaydını yaptırabilmek için adresi Hasırlı’dan buraya taşımak durumunda kaldım. Bu nedenle şimdi devlet bana yardım vermiyor. Adresin Suriçi’nde kayıtlı değil diyor. Çocukları okula göndermesek suçlusun, gönderdik yine suçluyuz. Adresi buraya aldırdığım için hiçbir destek alamıyorum. Yıllardır eşim cezaevindeydi, yeni çıktı. Eşim çalışabilecek durumda değil.”
“Biz TOKİ’leri istemiyoruz, evimizi geri istiyoruz”
Birgül Hanım’ın evli kızı da şimdi onlarla beraber oturuyor. Onun da evi Suriçi’ndeymiş, yıkılmış.
“3 yıllık evliydim, eşyaları yeni almıştık. Tüm eşyalarım evde kaldı. Çeyizim evde kaldı. Benim evimde hiçbir çatışma yoktu. Bir mermi bile evime değmemişti. Polisler evimi kullanıyordu, onlar yıktı. Şimdi olmayan eşyalarımızın borcunu ödüyoruz.”
Birgül Hanım’ın kızı geçen yıl Aralık ayında sokağa çıkma yasağına verilen 17 saatlik arada evine gitme fırsatı bulmuş. Evinin yıkıldığını görmüş. Evden sadece bazı resimleri çıkarabilmiş, bir de duvara astığı kocaman düğün resmini. Resme bakarak gülümsüyor:
“Bu resim benim için çok önemliydi. Çünkü eşim cezaevinde. Polisler kızdı, ama ben yine de eve girip bu resmi çıkardım” diyor. Molozlar arasından çıkarabildiği diğer resimlere de tek tek bakıyoruz. “Eski yaşantımdan bir tek bunlar kaldı” diyor.
Sur’daki hayatla buranın farkını soruyorum:
“Sur’da bir ev gibiydik, komşularla, yasta ölümde hep iç içeydik. Burada bu evin içinde ölsek kimsenin haberi olmaz. Bir köpeğimiz vardı. Onu orada bıraktık. Bahçemiz, meyve bahçelerimiz vardı, onlar hepsi gitti” diyor ve ekliyor:
“Biz TOKİ’leri istemiyoruz, evimizi geri istiyoruz, çünkü orada hatıralarımız var.”
“Öfkeliyim”
Genç kadın yerde oynayan 2 küçük çocuğuna bakarak hiçbir hayalinin olmadığını söylüyor. Ne hissettiğini sorduğumuzda ise, “Öfkeliyim” diye cevap veriyor.
Çocuklar halen korkuyorlarmış. En ufak bir patlama sesinde “Anne aynı günler mi başlayacak?” diye soruyorlarmış.
Sarmaşık, bir yardım derneğinden çok daha fazlası
Şerif Bey, Sarmaşık’tan destek alan ailelerin ekonomik olarak en zor durumda olan aileler olduğunu belirtiyor:
“Travma yaşamış ailelerdi. Tüm acılarına rağmen hayata tutunmaya çalışan ailelerdi. Biz de bu tutunmaya yardım ediyorduk. 11 yıldır en büyük korkum bu ailelere destek verememekti. Sarmaşığın kapanması bir derneğin kapanması değil 32 bin insanın açlığa mahkûm edilmesi demek.”
Bölgede yoksulluğu azaltma çalışmalarında yıllardır birlikte çalıştığım Sarmaşık bir yardım derneğinden çok daha fazlası. Sarmaşık bu ailelerle dayanışmak ile kalmadı, aynı zamanda Bölgede yoksulluğun nedenlerini tartışmaya açtı, bu konuda birçok araştırma yaptı ve yoksulluğu önleme stratejileri üzerine kafa yordu.
Sarmaşık, çalışanların maaşlarından küçük de olsa katkılarla var olan, esnafın ve iş sahiplerinin nakdi ve ayni desteklerde bulunduğu, bir halkın kendi insanını ayakta tutmak için kurduğu bir oluşumdu. Sloganında olduğu gibi el açtırmayıp, el ele vererek çalışıyordu.
Bundan sonra ne yapacaklarını soruyorum Şerif Bey’e. İdare mahkemesine yürütmeyi durdurma başvurusu yapacaklarını öğreniyorum. İç hukuku tükettikten sonra da AİHM’e başvurmayı düşünüyorlar. Şerif Bey 32 bin insanın mağduriyetini esas alarak başvuru yapacaklarını belirtiyor.
Birgül Hanım’ın kızı gibi ben de 32 bin insanı açlığa mahkûm eden bu sisteme korkunç öfkeli bir şekilde evden ayrılıyorum.[1]