Navê pirtûkê: Destana Memê Alan
Navê nivîskar: Ehmedê Xanî
Cihê çapkirina pirtûkê: Beyrût
Navê çapxaneyê: berut
Sala çapê: 1942
Sözlü Kürt edebiyatının en eski örneği olan Memê Alan Destanı,
Kürt halkı arasında yüzyıllardan beri dengbêjler tarafından
söylenegelen, kuşaktan kuşağa aktarılan ünlü bir destandır.
Zîn dedi: “Yaralı gönlüm sızlayıp durmakta ah ah ey Mem,
Erkeklerin sözüne kulak vermiyorsun sen ki madem.
Bilir misin öteden beri biz kadınlara,
Eksik bir kaburga kemiği gibi bakmıştır dünya âlem,
Nitekim derler “kadın yüzkarasıdır ana babasının”
Hadi ver elini elime ve kaçır beni,
Al beni atın olan Bozê Rewan’ın terkisine,
Gidelim senin ülken olan Mağribiler kentine,
Ulaşalım güvenebileceğimiz o yerlere,
Dedikodulardan kurtulalım, bırakarak arkamızda,
Böylece hem birilerinden zarar görme korkumuz,
Hem de bizim zarar verme ihtimalimiz başkalarına,
Söz konusu bile olmaz varırsak senin diyarına
Varırsak senin diyarına ne hoş bir dalgalanma olur!
Bir söz dolaşacak büyük-küçük herkeste dilden dile,
Diyecekler o zaman: “Memê Alan gelmiş gördünüz mü?
Tam da padişahlara layık bir armağanla dönmüş,
Cizîra Botan ülkesinden bir kız getirmiş ki,
Zînê Zêdan’mış adı, öyle diyorlar.”
Canından çok sevdiğin kardeşin Bengîn gelecek,
Ve Mağripliler kentinin bütün kızları-gelinleri saracak etrafımı,
Hepsi dua edecekler evliliğimizin tamamlanması için,
Diyecekler; “kader açılırsa böyle güzel açılmalı işte,
Gelin de, damat da kutlu olsun sahiplerine!”
Mem dedi: “Zalim, yanasıca şehriniz Cizre’nin yapısı;
Sokakları, dik bayırları, sağda-solda karşılaşılan dereleri,
Ovaları, dağları bir tuhaf!
Ki bir kadınla karşılıklı sevgili olunca burada,
Kişi yorgun düşer her zaman el altında, gözaltında,
Ben sana küçük bir dileğimi aktardım,
Sense şimdiden olacakların en sonundan dem vuruyorsun,
Yoksa yalanlarla beni mi deniyorsun, bilmem ki…
Benim dediğim şuydu: “Yanına bir nedime al, çık sokağa,
Çarşaf giy, beyaz alnın ve her iki güzel gözün görünmesin,
Tanınmadan gel bir tas su ver bana,
Kim bilir, belki içimdeki yangınların yetişir imdadına,
Allah yazmışsa zaten olacak olan odur, dediğin gibi, o saat,
Birlikte gideriz, sen gelin olursun, bense damat.[1]