#Kobanê# kumpas davasında yargılanan #HDP# eski MYK Üyesi Dilek Yağlı, Twitter’dan talimatla çağrı suçlaması için şunların altını çizdi: Biz insanlıktan bu kadar mı uzağız? DAİŞ vahşetine karşı öz irademizle bir çağrı yapamaz mıyız? Talimata gerek mi var? Bahsedilen Twitter çağrısı hala resmi sitemizde duruyor, çünkü içinde hiçbir suç yok.”
Kobanê kumpas davasında yargılanan HDP eski MYK Üyesi Dilek Yağlı, DAİŞ vahşetine karşı yaptıkları çağrının suç olmadığını vurgulayarak, Çağrıyı DAİŞ’e karşı yapmışız ama iddianamede DAİŞ’e dair hiçbir şey yok” dedi.
DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek aralarında HDP eski Eşbaşkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de bulunduğu 21’i tutuklu 108 isim hakkında açılan davanın 16. duruşması Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam etti. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davaya, çok sayıda avukat ve izleyici katıldı. Duruşma, kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başladı. Duruşmada HDP eski MYK Üyesi Dilek Yağlı savunma yaptı.
Atadedeler Çetesi soruşturması kapsamında yargılanan davanın eski mahkeme başkanı Bahtiyar Çolak’a geçmişte kullandığı, “Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır” sözünü hatırlatan Yağlı, şunları söyledi: Bu yargılama süreci, benim hukuk zeminine olan inancımı sarmış değil. Bu düzen değişecek ve kamu adına çalışan savcılar ve adil yargılayan hakimler yeniden o koltuklara oturacaktır. Şu anda adil yargılanmadığım konusunda net bir kanaate sahibim. Yargı bağımsızlığından söz edilemezse hukukun üstünlüğünü konuşamayız” dedi.
Tutuklanma nedenimi arıyorum
“Failsiz suç yoktur” vurgusu yapan Yağlı, iki yıldır devam eden yargılama sürecinde failin olmadığı bir azmettirme suçunu tartıştıklarını ifade etti. Yağlı, “Benim yargılandığım tek dosyanın bu olmasına rağmen 2014 ile ilgili hiçbir şey bilmeyen tanıklara çok daha eski dönemlerle ilgili hakkımda sorular soruldu. ‘İşin içinden çıkılamasın ve sözde bir yargılama yapıyor gibi görünelim’ diye düşünüyorsunuz. Bu davada yargılandığım için HDP kapatma davasında hakkımda siyasi yasak isteniyor. 6 yıldan sonra açılan bu dosya, '302’den açalım ki ceza verelim' anlayışıyla açılan bir dosyaydı. Burada bize ceza vermeniz gerekiyor ki; diğer davada hakkımda siyasi yasak verilebilsin. Ben binlerce sayfalık dosya içerisinde neden tutuklu olduğuma dair bir şeyler bulabilmek için günlerimi harcıyorum. Bunu iddia makamı ispatlamakla mükellefken biz suçsuzluğumuzu iddianameden evrak arayarak ispat etmek zorunda kalıyoruz” diye konuştu.
Talimata gerek mi var?
DAİŞ'in insanlık dışı uygulamalarına karşı çağrı yapmanın bir yurttaşın en doğal hakkı olduğunu ifade eden Yağlı, şöyle devam etti: Twitter’dan bir çağrı yapmışız; bunu da talimatla yapmışız, iddia bu. Biz insanlıktan bu kadar mı uzağız? DAİŞ vahşetine karşı öz irademizle bir çağrı yapamaz mıyız? Talimata gerek mi var? Bu çağrıyı DAİŞ’e karşı yapmışız ama iddianamede DAİŞ’e dair hiçbir şey yok. Koskoca evrak yığını içinde DAİŞ ile ilgili iki ara karar kurulmuş. Bizler dosya üzerindeki siyasi vesayetin ne yapmak istediğinin farkındayız, ancak yargının bu hali utanç verici. Bahsedilen Twitter çağrısı hala resmi sitemizde yer alıyor, çünkü içinde hiçbir suç yok.”
Yağlı, iki yıldır tutuklu olmasının hiçbir somut gerekçeye dayandırılmadığına dikkat çekti ve yargılanan tüm siyasetçiler hakkında verilen tutukluluk devam kararlarının aynı olduğunu ifade etti. Yağlı, mahkeme heyetine, “Sizin gözünüzde hepimizin hukuki durumu aynı mı?” diye sordu. Yağlı, “Adil yargılama hakkının her aşamada ihlal edildiğini söylemek zorunda kalıyoruz” dedi. Gizli tanıkların siyasetçiler hakkında verdiği “iftira niteliğindeki” ifadeler nedeniyle hiçbir yurttaşın tutuklanamayacağını vurgulayan Yağlı, şunları ekledi: “Türkiye’de gizli tanık kurumunun istismar edildiği açıktır. Buna dair mahkemeye onlarca makale sunabilirim. Tanıkların bir çoğu iktidarın siyasi kampanyalarına malzeme olmak için birbirleriyle yarıştılar.” [1]