Bugün insanlığın temel sorunlarının cevabı özgürlük ve demokraside yatmaktadır. İnsanlık tarihinin en gizli, temel özgürlük ve demokrasi sorunu ise cinsler arası ilişkilerin düzenlenmesi sorunudur. Bir başka deyimle, kadın sorunu günümüz dünya gerçeğinin en temel özgürleşme ve demokrasi sorunudur. Genel anlamda kadının özgürlüğü, savaş ve barış sorunlarından tutalım, özgür-demokratik bir yaşamı gerçekleştirmeye kadar, birçok sorunun çözümünün kilidi konumundadır.
Demokrasi, adalet ve eşitliğin dışta değil, öncelikle içte yaratılması gerektiğine inanan #Kürt kadınları#, ilk ve kapsamlı örgütlenmelerini bu eksene dayandırmaktadırlar. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğünü, Kürt toplumunun özgürleşmesi olarak ele alan ilkesel yaklaşımı PKK’nin 40 yıllık mücadele tarihi boyunca yoğun bir kadın katılımını da beraberinde getirmiştir. Dağlara akın akın gelen binlerce kadın bir yandan NATO’nun tüm desteğini alan sömürgeci Türk ordusunun Kürt halkına yönelik geliştirdiği imha amaçlı saldırılara karşı Kürt halkının ulusal kimliği ve özgürlüğü için silahlı mücadelesini vermiştir. Diğer yandan ise beş bin yıllık erkek egemenliğine karşı öz bilinç, öz örgütlülük ve mücadele perspektifini esas alarak ve kendi özgün örgütlenmesini yaratarak kadının cins olarak özgürleşmesinin mücadelesini vermiştir. Bu mücadele pratiği, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın devrim teorisinin özünü içeren; toplumun özgürlüğünün kadın özgürlüğünden geçtiği ve bunun öncelikle devrim sürecinde gerçekleştirilmesi gerektiği perspektifine dayanmaktadır. Kürt kadınları özgürlük mücadelelerinin tarihsel ve felsefi dayanağını bu perspektif üzerinden oluşturarak PKK’nin kuruluşundan bu güne kadar devam eden uzun mücadele süreci boyunca hem cins mücadelesi, hem de Kürt halkının ulus olarak özgürlük mücadelesini vererek iki yönlü zorlu bir mücadele içerisinde olmuşlardır.
Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin Kısa Tarihçesi
Reber Abdullah Öcalan ilk kadın özgürlük sorunu çözümlemesini ‘köle kadınla devrim olmaz’ diyerek başlatmıştır. Daha sonraki yıllarda kadın özgürlük sorunu kapsamında kadın, aile ve cins özgürlüğü, mücadele araçları- yöntemleri konusundaki eleştiri, analiz ve perspektiflerini giderek derinleştirmiştir.
1990’larda PKK’nin özgürlük düşüncelerinin toplumsallaşması sonucu Kürdistan’da ilk olarak 1989’da kadın öncülüğünde Nusaybin kentinde halk serhıldanları sürecine girilmiştir. Reber Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlük sorunu, aile ve toplum analizlerinin Kürt kadınları üzerinde yarattığı etki, PKK saflarına akışı beraberinde getirmiştir. Feodal- aşiret yapılanmasına dayalı toplumsal cinsiyetçiliğin kadında yarattığı sıkışma ve Türk devletinin Kürt halkı üzerinde ağırlaşan ulusal-sınıfsal baskıları Kürt kadınlarının 90’lı yıllarla beraber gerilla mücadelesine katılımlarını yoğunlaştırmıştır. Türk devletinin geliştirdiği işkence, tutuklama, Kürt ve Kürdistan ile ilgili her şeye karşı koyduğu yasaklara karşı duyulan öfke, cins ve ulusal özgürlük arayışı Kürt kadınlarının mücadeleye katılımında temel etken olmuştur. PKK’ye katılımlar gerillaya yoğun gelişirken, aynı zamanda Kürdistan’ın hemen her bölgesinde ve Avrupa gibi sürgünde yaşanan yerlerde siyasi çalışmalar ve eylemlere katılımda da giderek büyük bir artış yaşanmıştır. İlk kadın örgütleme deneyimi Türk devletinin imhacı ve yasakçı zihniyetinden dolayı, Kürdistan’da değil, 1987’de Almanya’nın Hannover kentinde YJWK (Kürdistan Yurtsever Kadınlar Birliği) adıyla gelişmiştir. Sürgünde yaşayan Kürt kadınlarının özgün örgütlenmesini ve özgürlük mücadelesini hedeflemiştir.
Özgür Kadın Ordulaşması
1990’larla birlikte gerilla saflarına binlerce kadının katılımı nicel ve nitel bir birikimi yaratmıştır. Bu gelişme Kürdistan’da Kürt kadınları açısından özellikle gerilla içerisinde yeni bir örgütlenmeyi gerekli hale getirmiştir. Bunun üzerinden 1993’te gerilla güçleri içerisinde ilk özgün kadın birliklerinin oluşumuyla kadın ordulaşmasına giriş yapılmıştır. İlk ordulaşma aşamasında kadının geleneksel şekillenmesi, feodal toplum özelliklerinin etkisi kadının kendi özgüvenine dayalı örgütlenmesi ve mücadele etmesinde zorlanmalara yol açmıştır. Ancak Kürt kadınlarının özgürlük inancı, arayışı, öz güce dayanması ve özgün örgütlenmenin yarattığı güven hızla ideolojik, askeri, siyasal, sosyal açıdan örgütlenmenin gelişmesini sağlamıştır. Erkeğe ait görülen birçok mücadele alanında Kürt kadınlarının sağladığı başarılı yürüyüş kadına büyük bir özgüven kazandırmıştır. Erkeğin, dolayısıyla Kürt toplumunun zihniyetinde, yaşamında ve toplumsal yapılanmasında özgürleşme ve demokratikleşmede devrim içinde devrim niteliğinde değişim-dönüşümler yaratmıştır. Erkeğin kadına karşı olan klasik egemenlikli bakış açısı ve zihniyetinde önemli bir değişime yol açılmıştır.
Kadın ordulaşmasına bağlı olarak gerilla kadınların toplum içerisinde yürüttükleri siyasal ve toplumsal çalışmalar, Kürt kadınlarını köy ve şehirlerde de örgütlenmeye yöneltmiştir. Bu gelişme sonucunda kadın ordulaşmasını da içine alan ve toplumsal alanda siyasi örgütlenmeleri de hedefleyen daha geniş bir örgütlenme kararlaştırılmıştır. Bu temelde1995’te I. Kürdistan Kadın özgürlük Kongresinde YAJK (Yekitiya Azadiya Jinen Kurdistan) adıyla birlik örgütlemesine gidilmiştir. YAJK örgütlenmesi kadın ordulaşmasında yaşanan deneyimler üzerinden gelişmiştir. Bu süreç güç ve örgüt olmak için erkeğe benzeşme veya yedeğine düşmekten ziyade, kadının öz iradesiyle politik ve toplumsal bir bakış açısı geliştirmesi için önemli bir aşama olmuştur.
YAJK’la birlikte Kürt kadınlarının ulaştığı düzeyin diğer kadınlarla ortaklaştırılması amacıyla uluslar arası alanda kadın özgürlüğü için mücadele eden kadın hareketleriyle ittifak arayışları geliştirilmiştir. Bu temelde 1995’de Pekin’de yapılan BM Kadın konferans ve etkinliklerine YAJK katılım sağlamıştır.
Kadın Kurtuluş İdeolojisi
Edinilen bilinç ve tecrübeyi daha da ilerletmek için 1997’de Reber Abdullah Öcalan, erkek egemenlikli sistemden, köle kadın kişiliğinden kurtulma mücadelesini içeren kopuş teorisini kadınların gündemine koymuştur. Kopuş teorisi; kadınların egemenlikli sistemden zihinsel, ruhsal ve kültürel olarak kopuşunu ifade etmektedir. Kopuş teorisiyle egemenlikli sistemi tanıma ve buna karşı mücadele etmede bilinç, cesaret ve duruş kazanılmıştır. Kadınlar uzak tutulduğu tüm alanlarda kendi kimliğiyle yer alarak, örgütlemede tecrübe kazanmış, kendi kendisini yönetme ve yönlendirmede yetkinleşmiştir. Kopuş teorisinin paralelinde erkeği dönüştürme projesi adıyla erkeğin özgürleşme, kendini dönüştürmesi için de çeşitli çalışmalar geliştirilmiştir.
8 Mart 1998’de Kadın kurtuluş ideolojisiyle kadın öncülüğünde sosyal devrimin temel ilkeleri belirlenmiştir. Kadın kurtuluş ideolojisinin temel ilkeleri; yurtseverlik, özgür düşünce ve iradeyle yaşama katılım, örgütlülük, mücadelecilik ve estetiktir. Kadın Kurtuluş İdeolojisinin pratikleştirilmesi amacıyla 8 Mart 1999’da Kürdistan İşçi Kadın Partisi (PJKK)’nin kuruluşuyla kadın partileşmesine gidilmiştir. İlk kadın partileşmesi, erkek egemenlikli uygarlık sistemini ve onun her türlü biçim ve uygulamalarını sorgulamada yeni bir bakış açısı kazanmanın başlangıcı olmuştur.
Kadın partileşmesi mücadelenin gelişimine paralel olarak toplumda açığa çıkan aydınlanma ve bilinç düzeyine göre içerik ve biçim olarak çeşitli değişimlerle gelişimini sürdürmüştür. 1999’da kurulan PJKK, adını değiştirmiş, örgütlenme ve mücadele perspektifini daha da genişletmeyi esas almıştır. Buna bağlı olarak Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketi 2000’de Kadın Özgürlük Partisi (PJA) örgütlenmesiyle evrensel sorumluluğu üstlenerek, Kürt kadın deneyimlerini diğer halkların kadınlarıyla paylaşmaya özen göstermiştir. PJA dünya kadınlarıyla ortaklaşmak üzere Kadın Toplumsal Sözleşmesini hazırlamış ve 2000’li yıllarda katıldığı kadın etkinlikleri ve organizasyonlarında diğer kadınların görüşlerine sunmuştur. Dünya Kadın Anayasa tartışmalarına ise hazırladığı bu Toplumsal Sözleşme taslağıyla katılmıştır. PJA, çeşitli devrimci kadın hareketleri başta olmak üzere insan hakları, barış ve demokrasiye dönük çalışma yürüten kadın örgütleriyle de ilişki içinde olmuştur.
2004’te PAJK (Partiya Azadiya Jin a Kurdistan) ile kadın partisi örgütlenmesini daha da genişleterek Kürt Özgürlük Hareketinin çeşitli örgütlenme alanlarında yer alan kadın gücünün çatı partisi rolünü üstlenmiştir. Ancak mücadelenin gelişmesi ve örgütlenmenin daha da derinleşmesiyle aydınlama ve kadın Rönesansının yaşandığı Kürdistan’da partiyi aşan, daha esnek ve kapsamlı, konfederal bir kadın örgütlenmesi ihtiyacı açığa çıkmıştır. Bu nedenle Nisan 2005’te dört parça Kürdistan’ın yanı sıra, yurtdışındaki kadınların örgütlülüğünü kapsayan Yüce Kadınlar Topluluğu (KJB) ile kadınların çatı biçiminde örgütlenmesinin kuruluşuna gidilmiştir.
Amansız özgürlük mücadelesiyle kendini tanımaya başlayan ve özüyle buluşan Kürt kadını, toplumda sosyal dönüşümün öncü gücü olma rolünü oynayarak Kürdistan’da toplumsal devrimi önemli oranda sağlamıştır. Kürt kadını KJB ile ideolojik, teorik, politik ve stratejik kazanımlarla daha cesur ve hamleci bir karaktere sahip olmuştur. Halk içerisinde serhıldanlarda öncü katılımı ve Türk askeri ve polisinin saldırıları karşısında yiğitçe direnen Berivan (Bınevş Egal) binlerce kadının özgürlük arayışına yön vermiştir. Gerilla savaşına, kadın ordulaşması, komutanlaşmasında Beritan (Gülnaz Karataş), Zilan (Zeynep Kınacı), Şilan (Meysa Baki), Viyan (Leyla Muhammed), Ronahi (Şirin Elamohoyi) gibi binlerce öncü kadın kişilikleri, direniş ve mücadeleleriyle Kürdistan Kadın Hareketi kadar dünyadaki kadın özgürlük mücadelesi açısından görkemli bir mücadele geleneğini yaratmışlardır. Kürdistan Kadın Özgürlük Hareketinin mücadele tarihi boyunca YJWK, YAJK, PJKK, PJA, PAJK ve en son KJB deneyimiyle gerçekleştirdiği sosyal, kültürel, zihinsel devrimle Kürdistan’da kadının makus tarihi tersine çevrilerek toplumun özgürlüğü garanti altına alınmıştır. Kürt toplumunun demokratikleşmesi, dolayısıyla özgür birey- özgür toplum olgusuna büyük oranda ulaşılmıştır. Bununla özgür topluma ulaşma mücadelesinde çok ciddi adımlar atılmıştır.
KJB çatı örgütü olarak 20 Nisan 2005’de kurulmuş ve bütün bileşenleri ile birlikte oluşumundan günümüze kadar Kadın Özgürlük Hareketinde önemli bir yönetim ve çekirdek öncü örgütlenmeyi yaratmış; parçalarda ve yurtdışı alanlarda azımsanmayacak bir kadın örgütlülüğünü ortaya çıkarmıştır.
Fakat biriken kadın potansiyelini yeni bir toplumsallıkla yürütecek biçimde örgütlemede yetersiz kaldığından ve Koma Jinên Bilind (KJB) çatı örgütlenmesi modelinin, kendisini ideolojik, örgütsel ve savunma alanlarında sistemleştirmeye yetmediği gerekçesiyle Kürt kadın hareketi, örgütlenme sistemini 2014 yılında Komalên Jinên Kurdistan (KJK) – Kürdistan Kadınlar Topluluğu olarak kararlaştırmıştır.
Yıllar içerisinde farklı isimler ve örgütsel modellerle örgütlenen Kürdistan kadın özgürlük hareketi mücadelesine KJK (Komalên Jinên Kurdistanê) kimliği ile devam ediyor.
KJK’nin amacı; demokratik, Ekolojik, Cinsiyet Özgürlükçü Toplum hedefiyle, kadının konfederal sistemsel örgütlülüğünü geliştirmek ve demokratik konfederalizmi kadın öncülüğünde inşa etmektir. Bu temelde; toplumsal cinsiyetçi zihniyet ve yapılanmalarla mücadele ederek, ataerkil devletçi toplum sistemini aşmayı, kadın kurtuluş ideolojisi temelinde kadının yaşamın her alanındaki özgür kimliğini geliştirmeyi esas almaktadır. Bunun için; kadın eksenli toplumsal demokrasinin geliştirilmesi temelinde kadının konfederal örgütlülüğü olarak ideolojik, toplumsal, siyasal ve meşru savunma alanında mücadelesini geliştirmekte ve bunun için gerekli örgütlenmelere gitmekte, tüm bileşenleri arasında iş ve rol koordinasyonuna göre çalışmaktadır.
KJK devletsiz topluluklar olan kadınların demokratik konfederal sistemini örgütleme modelini esas almaktadır. Konfederal örgütlenme ile yerelden evrensele, tabandan-tavana özgün özerk örgütlenme modelleri ile kadın örgütlülüğünü inançlar, kimlikler, kültürler üzerinden geliştirmeyi ve özgürleşmesini sağlamayı hedeflemektedir. İktidar ve devlet odaklı yaşamın sömürü ve tahaküm üreten kurum ve kuramlarına karşı, özgür kadın ve özgür toplum eksenli kurum ve kuramları geliştirme çabası içindedir. Hiç bir kurum kuramdan bağımsız gelişmez. Bu nedenle demokratik, ekolojik ve kadın özgürlüğü paradigması temelinde toplumsal inşa çalışmalarına ağırlık vermektedir. Toplumsal inşa çalışmaları toplumun yaratımlarını ve üretimini inkar ve red anlamına gelmediği gibi toplumun ürettiği ve yarattığı değerlere karşı yaşadığı yabancılaşma duygusunu aştırtmayı, ahlaki-politik toplumun özünü açığa çıkartmayı ve geliştirilmesine katkıda bulunma amacı taşımaktadır.[1]