Fata Reş
Kürt kadınları içinde savaşçı kimliğiyle en fazla öne çıkan Fata Reş, dünya basınında ‘Kürt Amazon’ olarak hala tanınıyor.
Fata Reş diğer bilinen adıyla Kara Fatma’nın doğumu ve ölümü hakkında net bir bilgi yoktur. Kara Fatma, Sinemilli aşiretinin reisi Kara Bilal’in kız kardeşidir. Kara Fatma, takriben 1820-30’lu yıllarda Emiran köyüne gelin olarak gider. Yaklaşık 1840’lı yıllarda Kara Bilal ölür ve yerine Beko Ağa getirilir. Ancak aşiret, iki sene sonra zulmünden dolayı kendisini ağalıktan indirir ve yerine Kara Bilal’in oğlu Ali Ağayı getirir. Kendisi beş yıl ağalıkta kaldıktan sonra ölür. Çocuklar yetim kalınca evine “Male Dölükan” denmiştir. Aşiret, bu aşamada en yetkin kişi olarak Fata Reş’ı yani Kara Fatma’yı reisliğe getirir.
Fata Reş, 1853 yılında Kırım Savaşı başladığında padişahın tüm Osmanlı tebaasına yaptığı çağırıya uyarak, 300 dolayında süvari ve piyade ile bu savaşa katılmak üzere İstanbul’a gider. İngilizler ve Fransızlarda Osmanlı ile birlikte savaşa katıldıklarından İstanbul, Avrupa’dan gelen askerler, yazarlar, gazeteciler, gezginler ve ressamlarla doludur. Bu nedenle, bir köylü kadının komutasında İstanbul’a gelen bu gönüllü milis birliği, hem batılıların hem de İstanbul halkının büyük ilgisini çeker.
Fata Reş Avrupa basınında
Bunlardan biri o sırada Ayasofya’nın tamiri ile ilgilenen ünlü sanat tarihçisi Gusieppe Fossati’dir. Gusieppe’nin çizimleri 15 Nisan 1854 tarihli L’Illustration Journal Universel dergisi aracılığı ile Fransız basınında yer alır. Gravürün altında ‘Kara Fatima, l’héroine du Kürdistan, a’ Constantinople’ yani ‘Kürdistan kahramanı Kara Fatma İstanbul’da yazmaktadır.
Kara Fatma’nın bu seferi özellikle Avrupa medyasında geniş bir yer tutar. Bu yıllarda at sırtına binerek bir “erkek” gibi Üsküdar meydanında dolaşır. Örneğin; The İllustrated London News, Globus, Le Tourdu Monde, Svenska Family-Journalen, Kadınlar Dünyası gibi İngiliz, Alman, Fransız, İsveç ve Osmanlıca gazete ve dergilerinde Kara Fatma’ya ilişkin bir dizi haber çıkar.
Hayatı ile ilgili birçok anlatım mevcuttur
Kara Fatma’nın bu gezisi konusunda ilk haber The İllustrated London News adlı gazete de “Kara Fatma İstanbul’da” başlığıyla yayımlanır. 22 Nisan 1854 tarihli gazete Maraşlı aşiret reisi Fata Reş Xanim’in İstanbul ziyaretine geniş yer ayırır. Haberde bu Kürt kadınının 300 savaşçısıyla birlikte İstanbul’a Osmanlı sultanlığına bağlılığını bildirmek üzere I. Abdülmecid ile görüşmek için geldiği belirtilir. Habere göre Fata Reş, ilgiyle karşılanmış ve sultan tarafından sarayda ağırlanmıştır. Haberde Fata Reş’in kocasının daha önce sultanla uyuşmazlık yaşadığı ve Kandiya Zindanı’na atılmış olduğu da belirtilir. Kürt kadın tarihinde önemli bir yer tutan Fata Reş Xanim’in (Bazı Kürt bölgelerinde Fata Nêr – Erkek Fatma olarak bilinir) hayatı ile ilgili çeşitli rivayetler bulunmaktadır.
Kürt Bir Amazon Fata Reş
Kara Fatma, İngiliz ve Fransız basınının yanı sıra Alman Basınına da yer alır. 1868 yılında ünlü Alman antropoloji ve etnoloji dergisi Globus’da yayımlanan gravürlü bir yazıda da Kara Fatma’ya yer verilir. Kara Fatma burada da “Kara Fatma, eine kurdische prinzessin” (Kürt Prensesi Kara Fatma) olarak nitelendirilir.
Fata ile Jeanne d’Arc benzerliği
Bir İsveç dergisinde 1881 yılında Kara Fatma üzerine “Bir Amazon” adlı bir yazı yayımlanır. Yazıda yüzyılımızda Tassos Clorinda’nın Kürt Kara Fatma adlı bir benzerinin ortaya çıktığı belirtilmekte, ayrıca Kara Fatma ve Jeanne d’Arc arasındaki benzerliğe dikkatler çekilerek Revanduz’lu olduğu belirtilir.
Kara Fatma’ya ilişkin Türkçe literatürü Cumhuriyet öncesi ve sonrası olmak üzere ikiye ayırmak gerekir. Osmanlı döneminde 1867 yılında Kara Fatma’ya değinen ilk kişi, tarihçi ve Fırka-i İslâhiye komutanlarından Ahmet Cevdet Paşa’dır. Yazar, Islahat hareketinin bir özet-rapor niteliğindeki Ma’ruzat adlı eserinde; Kara Fatma’nın, Cerid aşiretinin bir oymağının kethüdası olduğunu söyler. Osmanlı yayınlarında Kara Fatma’ya bir “Amazon” olarak değinen ilk kişi, Ahmed Midhat Efendi olur. Sonradan Kürt yazarlarının da kaynak olarak aldığı bu yazı “Amazonlar Yani Cengaveran Zenan” (Amazonlar yani savaşçı kadınlar) başlığını taşır.
Cumhuriyet döneminde Kara Fatma konusunda yapılan yayınlarda, Fırka-Islahiye komutanlığında bulunmuş Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın, Kara Fatma’ya ilişkin bir anısına yer verilir. Kara Fatma on altı atlıyla birlikte Paşa’yı karşılamış, Çukurova’da Ceyhan nehrinin geçilmesinde kendisine yardımcı olmuş, yol açmış. Bu alıntı Cumhuriyet dönemi yayınlarında her zaman kaynak ve kanıt olarak gösterilir. Oysa Osmanlı dönemindeki yazı ve alıntılarda buna yer verilmez. Bazı Türkçe kaynaklarda “Türk” kadını olarak gösterilir.
Cumhuriyet dönemi yayınlarında Kara Fatma’nın gerçek kimliği ve kişiliği karartılır ve bu isim, Milli Mücadele’ye katılan kadınlara verilen bir ortak isme dönüşür. Tıpkı “Mehmetçik” gibi… Bu nedenle, gönüllü bir savaşçı olarak Kara Fatma çok daha önemli bir kişilikken, aynı isim bizzat Mustafa Kemal tarafından birçok kadına mansıp olarak verilir.
‘Padişahım siz Kürtçe bilseydiniz, Türkçe bilmenize gerek kalmazdı’
Eski Kürt kaynaklarında Kara Fatma’nın adına pek az rastlanır. Bilindiği kadarıyla ilk kez Kamuran Bedirhan’ın 1937 yılında Almanya’da yayımlanan Adler Von Kürdistan adlı kitabında kendisinden övgü ile söz edilir. Padişah, Kara Fatma’ya sorar: “Senin gibi böyle kahramanlıklar gösteren birisi, nasıl olurda Türkçe bilmez?” bu soruya karşılık Kara Fatma şu yanıtı verir. “Padişahım eğer siz Kürtçe bilseydiniz, sizin Türkçe bilmenize gerek kalmazdı.”
Mehmet Bayrak’ın yaptığı alan çalışmasına göre Kara Fatma, Maraş Kürtleri arasında bugün hala Fata Reş ve Fato Paşa olarak biliniyor. Soyundan gelenlerden bir bölümü de “Fataraş” soyadını taşıyor. Sinemilli aşiretinin yoğun olarak yaşadığı Engizek Dağın da hala onun adına izafeten “Nale Fataraşe” adıyla anılan konaklama yerlerinin bulunduğu bir dere ve yayla bulunuyor.
Batı literatüründe Amazon Kürt, Kürt Prensesi, Kürdistan Aslanı, Kürdistan Kahramanı gibi sıfatlarla anılıyor.[1]