Search Options





    


Navên Kurdkî
Çıme
Video
Survey
Afîneyen Kurdipedia
E-Mail Serkı / estertış
Spell Check
Kurdipedia extension for Google Chrome
Kurabiye
Zıwan
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Zıwan
Navên Kurdkî
Çıme
Video
Survey
Afîneyen Kurdipedia
E-Mail Serkı / estertış
Spell Check
Kurdipedia extension for Google Chrome
Kurabiye
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 
 
 
 Afîneyen Kurdipedia
 
 
 
  - Kurdipedia
 Destdayi
Kıtebxane
HAZAR DENGIZ Ê ZERRÊ MI DE
14-04-2024
سارا ک
Kıtebxane
Gome
14-04-2024
سارا ک
Kıtebxane
EZ BÉKES O
24-02-2024
سارا ک
Jiyaname
Burhan Beyazyıldırım
24-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
Hêvîya Seseron ROCOBIYN
24-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
FERHENGÊ QEWL Û VATEYÊ VERÎNON DEYİMLER VE ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
RAYERÊ VACEYÎŞÊ YÊ MIYONÊ ROCĨ RÊBERA AXAFTINÊ YA ROJANE GÜNLÜK KONUŞMA KLAVUZU
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
GRAMER Û RAŞTNUŞTIŞÊ KURDÎ
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
Rastnuştişê Kirmanckî (Zazakî) Grûba Xebate ya Vateyî
10-12-2023
سارا ک
Kıtebxane
ZIFQERA BERİ
06-12-2023
سارا ک
 518,406
 105,311
 19,451
 97,494
Video 1,395
Kıtebxane
RODI SONO PARKE
Kıtebxane
BIZA KOLE ASNAWI KENA
Kıtebxane
Adır U Asme
Jiyaname
Faruk İremet
Kıtebxane
Dalpeya Cemedyeyên
Edebiyatımız umutlu olmak zorunda
Kom: Kilm şınasiye | : Türkçe
Share
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Bol rind
Miyan
Xırab niya
Xırab
Metadata
RSS
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

Deniz Faruk Zeren

Deniz Faruk Zeren
Yazar Deniz Faruk Zeren ile yeni kitabı, hikayelerinde yarattığı karakterleri ve edebiyatın toplumla ilişkisi üzerine konuştuk

Kitaba umut yansıtabilmişsem bir parça başarılı sayarım kendimi. Dünyanın her yerinde farklı halklardan yoksullar, arkadaşlar üretiyor, didiniyor, direniyor, dünyayı döndürmeye uğraşıyorlar. Umudu onlar veriyorlar. Bize işlemek düşüyor. #Edebiyat#ımız umutlu olmak zorundadır.
Özellikle bu dönem zindandakileri unutturma, yalnızlaştırıp kuşatma ve mümkünse de çürütme gibi acımasız bir yaklaşım var. Bu içeriden çok dışarıda başarıya ulaşıyor belli düzeylerde. Dayanışma ve duyarlılık çok az ve geride sadece içerdekilerin çıplak iradesi kalıyor. Ancak bu değişecektir.
'Bir gün boynu da kesilse son öküzün, son tahıl koparılıp alınsa da bir kayadan, sen alışkanlıklarının sadık kölesi konserve imal edersin yıldızlardan' demiş ya Mayakosky, işte bu kadar çarpıcı anlatılabilir kapitalizm. Bu felaket mutlaka durdurulacaktır. Doğa ve kapitalizm arasındaki bu çelişki mutlaka çözülecek.
Deniz Faruk Zeren’in “Tam Ağlayacaktım Arkadaşlar Dokundu” adlı yeni kitabı Haziran ayında Dipnot Yayınları’ndan çıktı. Zeren, öncekilerinde olduğu gibi bu kitabında da bütün toplumu ilgilendiren ortak ve büyük dertleri yine toplum tarafından görünmeyen, görünmek istenmeyen, duyarsız kalınan karakterleri üzerinden işliyor. Çocuklar, tutsaklar ve asla hatırlanmayan hayvanlar; hatta bir solucan. Biz de Deniz Faruk Zeren ile yeni kitabı, hikayelerinde yarattığı karakterleri ve edebiyatın toplumla ilişkisi üzerine konuştuk. Zeren ve omzuna dokunan arkadaşlarının sözüne halel getirmemek niyetiyle kısa kesip ona kulak verelim.
Kitabın ismi karamsarlığa yer olmadığını fısıldıyor. Önceki hikâye ve şiirlerinde de umut ve direniş gösterir kendini. Bu kitapta da, “Yoruluruz, düşeriz ama arkadaşların dokunuşuyla, varlığıyla doğrulup kaldığımız yerden devam ederiz” hissi kitap boyunca hissettiriyor kendini. Olması gereken de budur bana göre ama etrafımızda olup biten bunca şeye rağmen sen umudunu nasıl koruyabiliyorsun? Bu iyimserlik midir?
Öncelikle iyimser olmadığımı söylemek zorundayım. Hatta oldukça karamsar, kapkara bir yanım da var. Eskiden beri meseleleri en olumsuz, en olmayacak, en kötü ihtimal ve olasılıklarla ele almayı neredeyse alışkanlık haline getirmiş olduğumu söylemeliyim. Bu aslında bir tür savunma. İyilikler, olumluluklar kolay ortaya çıkmıyor, hep ağır bedeller ödeyenler oluyor. İğneyle kuyu kazmaya benziyor iyi şeylerin ortaya çıkması. Nazik, kararlı ve hünerli olmak zorundasın kazarken. O yüzden konuşurken, değerlendirirken, anlarken bu savunma içgüdüsü hep tetikte bekliyor. İyi bir şeyin olma olasılığını engelleyebilecek en akla hayale gelmeyecek olasılığı düşünmek, atlamamak gibi. Bu ciddi bir karamsarlık hali. Sanırım benim kuşağımda bu savunma hep var. Dünya kesinlikle iyi halde değil ve kesinlikle dönmüyor, yuvarlanıyor. Ama elbette dediğin gibi, kitaba yansıdığını düşündüğün gibi umutluyum. Kitaba umut yansıtabilmişsem bir parça başarılı sayarım kendimi. Stratejik olarak umutluyum. Ya da şöyle söylemeliyim umutlu olmak stratejiktir ya da ben öyle alınması gerektiğini düşünüyorum. Bahsettiğim karamsarlık taktiksel ama umut tamamen stratejik. Moral stratejik. Niye umutsuz olayım? Dünyanın her yerinde farklı halklardan yoksullar, arkadaşlar üretiyor, didiniyor, direniyor, dünyayı döndürmeye uğraşıyorlar. Umudu onlar veriyorlar. Bize işlemek düşüyor. Yaşatmak, el verdikçe büyütmek. Edebiyatımız umutlu olmak zorundadır. Sanatımız stratejik olarak umudu üretmeyi, büyütmeyi, gerektiğinde diriltmeyi kendine iş edinemezse, umut verenlerle toplumu buluşturamazsa, bunun estetik yollarını bulup geliştiremezse işlevsiz bir yük olacaktır diye düşünüyorum.
2016’da çıkan “Zerya - Serhat’ta Bir Gün” kitabında istismara uğramış bir çocuğu güvenli bir yere taşımak için verilen çabayı anlatıyordun. “Tam Ağlayacaktım Arkadaşlar Dokundu” kitabın da bir çocuğun hikayesi ile başlıyor yine.

Çocukluk insanlığın saf hali. Sistem saflık tanımıyor, bunu istemiyor. Çocukların bedenlerini topluma mesaj vermek için kullanabiliyor ya da çocuğu bir inşa malzemesi haline getirebiliyor. Şekillenişine, habitatına müdahale ediyor, kendine ait kılmak istiyor. Yani sistem kendini tek tek her bireyde de büyütmek istiyor. Asimilasyonun, fiziksel şiddet ve imhanın, istismarın ham maddesi olarak görüyor çocukları. Dolayısıyla evet savaşların sınıfsal çatışmaların ve dengesizliklerin en fazla mağdur edilenleri çocuklar oluyor. Bu çocukların hikâyelerini yazmak oldukça zor. Kürt çocuklarının hikâyelerini yazmak daha da zor. Karşılaştıkları mezalim katmerli farkında olmasalar da sonuçları çocukluktan çıkınca daha belirginleşse de öyle. Edebiyatçıların bu konuda da yapması gerekenler olduğunu düşünüyorum. Bir çocuk edebiyatı var ama daha çok didaktik bir edebiyat. Farklı yazılacaklar, yapılacaklar daha fazla konuşulmalı. Eğer özgür bir toplum yaratılabilirse ki yaratılacak bu çocuk travmaları da normal toplumlarda kabul edilebilir olduğu sınırlara çekilecektir.

Yarattığın karakterler yaşamda varlıkları inkâr edilen, görülmek istenmeyen hatta çoğu zaman da kendilerini gizlemek zorunda kalan kişiler. Bilirsin; bu gibi şeylere seyirci kalmış hatta katılmış ama bir filmde izleyince, bir kitapta okuyunca ah vah eden iki yüzlü bir toplum var yanı başımızda. Soruyu aktarabildim değil mi?
Evet evet, anladım. Hikâye kahramanlarım görülmek istenmeseler de varlar. Varlıkları o kadar yaygın, o kadar gerçek ve o kadar hemen her birimize yakın ki içlerine çekebilir, yutabilirler. Toplum dediğimiz onlar çünkü, halk dediğimiz onlar. Halktan ve toplumdan kopan, görmezden gelen, toplumsal olandan kopmuş, bireysel yaşam alan ve alışkanlıklarına sıkışmış olan insanlar, bencillik sınırlarında bir bireysellikle çoğu zaman kör, sağır ve dilsiz. Bu hep böyle olmuştur, oluyor. Bir çeşit yabancılaşma… Üniversitede aynı sınıfta okuduğu arkadaşının hikâyesini bir filmde izleyip ağlayan ya da gülen insan hali, sorumluluk almaktan kaçan yadsıyan insan hali. Ama nereye kadar? Hemen her gün büyüyen kendi sınırlarını aşan hemen herkesin kemiğini delip geçen bir bıçak var sırtımızda.

Birçok hikâyende mekân hapishanedir. Örneğin içerideki yazar sayısı 120’yi aştı. Edebiyat camiasının bu konudaki sessizliği anlaşılabilir bir durum mu?
Hani bir laf vardır, “Arkadaş hapishanede, hastanede ve gurbette belli olur.” Zor alanlara, zor zamanlara ve arkadaşlığın zorluklar içinde parıldamasına dair güzel bir atıf. Hikâyelerimde zincir arkadaşlarının böyle parıldamasını istedim. Zindanlar her dönemin özelliğini taşıyorlar. Egemenler zindanları bir çeşit laboratuvar olarak kullanmak istiyor her dönemde. Yaşadığımız dönemin de kendine has özellikleri var. Özellikle bu dönem zindandakileri unutturma, yalnızlaştırıp kuşatma ve mümkünse de çürütme gibi acımasız bir yaklaşım var. Bu içeriden çok dışarıda başarıya ulaşıyor belli düzeylerde. Dayanışma ve duyarlılık çok az ve geride sadece içerdekilerin çıplak iradesi kalıyor. Siyasetin, siyasetçilerin gündemleri akıl almaz bir hızda değişiyor, zindanlara gelemiyor, dışarda insanlar yaşama telaşesinde, neredeyse tüm sorumluluğun annelerin sırtına yük edildiği gibi bir durum var… Ancak bu değişecektir. Genel duruma bağlı olarak maalesef içeride yazılan eserlere de yeterli ilgi gösterilmiyor. Hatta okuryazar gençliğin belli kesimleri dışında bu eserleri alıp okuyan, konuşan da çok az. Ama bakın orada çok önemli bir motivasyon var. Bunun geçici bir durum olduğunu eserlerinin mutlaka toplumla buluşacağını biliyorlar görünmekten çok bir buluşma dertleri var o arkadaşların ve bunun için de sabrederek, üretmekte ısrar ederek devam ediyorlar. Bu kararlılığı dışarıda bulmak imkansız gibi.

Hacı Lokman Birlik, Taybet Ana, Garibe Gezer, asit kuyusuna atılanlar, bir gece ortadan kaybolup bir daha görülmeyenler ve daha binlerce insan en uç noktayı gördü. Dolayısıyla biz ne kadar anlatırsak anlatalım vahşetin sadece bir bölümünü anlatmış olacağız. Esas anlatılamayan ne olacak?
Bir de bu yanıyla soralım isterim: Hangimiz geri dönebildik? Hangimiz tanık olduklarımızdan sonra, duyduklarımızdan, gördüklerimizden sonra aynı kalabildik, var olabildik? Bu şiddetin ortasında hepimiz parça parça kayıp, parça parça yok olmuş, paramparça olmuş insanlarız. Kayıpların ardında kalanlar neyi nasıl yaşıyorlar? Nasıl yaşayacaklar? Anlatmaya kalkışanlar nasıl anlatacaklar, hangi imgelemle, hangi estetik kaygılarla, hangi tekniklerle… Şimdiye kadar nasıl oldu? Son elli senedir vahşetin ortasındayız. Galiba bunu anlatmakta çok başarılı değiliz. Görünen, bilinen, göz önündeki kısımlarını edebiyatın, sanatın konusu yapacak kadar cesur ve edebiyatçı değiliz henüz. Genel olarak söylüyorum bunu. Kaldı ki bilinmeyen, anlatılamayan kısımlarını, hadi diyelim uçlarını nasıl anlatacağız henüz bilmiyorum. Ama bizi bizden başka yazacak, sahne edecek, resmedecek kimseler yok, eğri büğrü de olsa biz yapacağız, öğreneceğiz. Esas anlatılmayanları anlatmayı da öğreneceğiz.

“Solucan” adlı hikâyede katledilen zeytin ağaçlarının köklerinde yaşayan solucanların yaşam alanlarından mahrum kalmasını, yollara düşüp insanlar ve araçlar tarafından ezilme tehlikelerine değiniyorsun. 21’inci yüzyılın en can yakıcı sorunlarından biri yerinden yurdundan edilmektir. Bu sadece ezilen insanların değil kuşların, börtü böceğin, deniz canlılarının ve daha pek çoğunun başına geldi. İnsan dünyaya neden sığamıyor?
“Bir gün boynu da kesilse son öküzün, son tahıl koparılıp alınsa da bir kayadan, sen alışkanlıklarının sadık kölesi konserve imal edersin yıldızlardan” demiş ya Mayakosky, işte bu kadar çarpıcı anlatılabilir kapitalizm. “Alışkanlıklarının sadık kölesi” haline gelmiş insan bu dünyaya sığabilir mi? Birkaç dünyaya sığabilir mi? Sığamaz. Çılgın bir tüketim dünyası bu. Dünyayı kocaman bir pazar halinde havası, suyu her canlısıyla tüketme derdinde. Kendi mezarını kazmak genetik karakteri, gezegende kapitalistler için de yaşanacak alan kalmayacak. İnsan dahil bütün canlılar hayatta kalma, yaşama derdinde ve yer yurt kalmamış şekilde oradan oraya, nerede bir parça rahat nefes alabilecekse göçüyor. Ne buzulların, ne ormanların ne son tahıl tanesinin kıymeti var. Yıldızlardan konserve imal etme arayışındalar. Ancak dünya o kadar büyük değil, o kadar sınırsız değil; sahipsiz de olmadığını düşünüyorum. Bu felaket mutlaka durdurulacaktır. Her bir solucanın dahi hakkı var. Yaşama hakkı. Doğa ve kapitalizm arasındaki bu çelişki mutlaka çözülecek.[1]
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
HashTag
Çıme
[1] Mallper | کوردیی ناوەڕاست | ozgurpolitika.com
: 1
: 10
Publication date: 15-08-2022 (2 Ser)
Cureya belgeyê: Zon yewın
Kategorîya Naverokê: Edebî
Kategorîya Naverokê: No specified T4 263
Publication Type: Born-digital
Xoserı : Tirkiya
Ziwan: Turkî
Technical Metadata
: 99%
99%
Attached files - Version
Version
1.0.1200 KB 16-08-2022 سارا کس.ک.
Kıtebxane
Hêvîya Seseron ROCOBIYN
Kilm şınasiye
ZAZAKÎ DE RAWEYA FERMANÎ
Kilm şınasiye
BÎBLÎYOGRAFYAYA KITABÊ HÎKAYEYANÊ KURDKÎ (KURMANCKÎ-KIRMANCKÎ (ZAZAKÎ) 2000-2020
Kıtebxane
Gome
Kilm şınasiye
ZAZAKÎ DE EDATÎ
Kıtebxane
EZ BÉKES O
Jiyaname
Faruk İremet
Kıtebxane
FERHENGÊ QEWL Û VATEYÊ VERÎNON DEYİMLER VE ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ
Kilm şınasiye
Bi wergerandina zêdetirî 1000 peyv û 300 hevokên bingehîn ji Zazakî bo Horamî
Jiyaname
Burhan Beyazyıldırım
Kilm şınasiye
Zazakî World
Kıtebxane
HAZAR DENGIZ Ê ZERRÊ MI DE

Actual
Kıtebxane
RODI SONO PARKE
25-06-2023
سارا ک
RODI SONO PARKE
Kıtebxane
BIZA KOLE ASNAWI KENA
26-06-2023
سارا ک
BIZA KOLE ASNAWI KENA
Kıtebxane
Adır U Asme
29-06-2023
سارا ک
Adır U Asme
Jiyaname
Faruk İremet
01-07-2023
سارا ک
Faruk İremet
Kıtebxane
Dalpeya Cemedyeyên
04-07-2023
سارا ک
Dalpeya Cemedyeyên
Kıtebxane
HAZAR DENGIZ Ê ZERRÊ MI DE
14-04-2024
سارا ک
Kıtebxane
Gome
14-04-2024
سارا ک
Kıtebxane
EZ BÉKES O
24-02-2024
سارا ک
Jiyaname
Burhan Beyazyıldırım
24-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
Hêvîya Seseron ROCOBIYN
24-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
FERHENGÊ QEWL Û VATEYÊ VERÎNON DEYİMLER VE ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
RAYERÊ VACEYÎŞÊ YÊ MIYONÊ ROCĨ RÊBERA AXAFTINÊ YA ROJANE GÜNLÜK KONUŞMA KLAVUZU
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
GRAMER Û RAŞTNUŞTIŞÊ KURDÎ
21-02-2024
سارا ک
Kıtebxane
Rastnuştişê Kirmanckî (Zazakî) Grûba Xebate ya Vateyî
10-12-2023
سارا ک
Kıtebxane
ZIFQERA BERİ
06-12-2023
سارا ک
 518,406
 105,311
 19,451
 97,494
Video 1,395
Kıtebxane
Hêvîya Seseron ROCOBIYN
Kilm şınasiye
ZAZAKÎ DE RAWEYA FERMANÎ
Kilm şınasiye
BÎBLÎYOGRAFYAYA KITABÊ HÎKAYEYANÊ KURDKÎ (KURMANCKÎ-KIRMANCKÎ (ZAZAKÎ) 2000-2020
Kıtebxane
Gome
Kilm şınasiye
ZAZAKÎ DE EDATÎ
Kıtebxane
EZ BÉKES O
Jiyaname
Faruk İremet
Kıtebxane
FERHENGÊ QEWL Û VATEYÊ VERÎNON DEYİMLER VE ATASÖZLERİ SÖZLÜĞÜ
Kilm şınasiye
Bi wergerandina zêdetirî 1000 peyv û 300 hevokên bingehîn ji Zazakî bo Horamî
Jiyaname
Burhan Beyazyıldırım
Kilm şınasiye
Zazakî World
Kıtebxane
HAZAR DENGIZ Ê ZERRÊ MI DE
Folders
Kıtebxane - PDF - Erê Kıtebxane - Bajar - Stembol Kıtebxane - Cureya belgeyê - Zon yewın Kıtebxane - Publication Type - Çawkiraw Kıtebxane - Kategorîya Naverokê - Perwerde Kıtebxane - Kategorîya Naverokê - Zanistî ziwan Kıtebxane - Xoserı - Tirkiya Kıtebxane - Ziwan - Kurdî, Zazakî Kıtebxane - Original Language - Kirdkî - Zazakî Kıtebxane - Kategorîya Naverokê - Zarok

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.58
| | CSS3 | HTML5

|