Odaya giriyorum. Odada bir sürü kadın hepsi siyahlar içerisinde. Anneye doğru yöneliyorum. Siyah gözlü, siyah başörtülü, dimdik bir kadın. Sarılıyorum. Doğrusu ne diyeceğimi de bilmiyorum.
Aysel İlhan, Şakran #Cezaevi#’nde açlık grevine giren mahkûmlardan Aslan İlhan’ın annesi. “Bugün 52. gün, ben saydım” diyor. En son 10 gün önce #Kızıltepe#’den İzmir’e, oradan da Şakran’a oğlunu görmeye gitmiş. Sadece 15 dakika görüş izinleri varmış.
“Buradan oraya kadar gidiyorsun, sadece 15 dakika mı!” diye isyan ediyorum. “Evet” diyor “sadece 15 dakika.” “Ama bu sefer 15 dakikayı bile dolduramadım. Çünkü oğlumun durumu çok kötüydü. Onu konuşturmak istemedim. 2 gardiyan kollarından tutmuştu. Duvarlara tutuna tutuna görüş odasına getirdiler. Mide kanaması geçiriyordu. Görme yetisini kaybetmeye başlamıştı. Sadece çok yakını görebiliyordu.”
Bu Aysel Hanımın oğlunu 2 yıl sonra ilk görüşü. Çünkü oğlunun 2 yıldır görüş yasağı varmış. 10 gün önce Aysel Hanımla görüşe giderken kimliğini koğuşta unuttuğu için şimdi 2 ay daha görüş yasağı verilmiş. Düşünün açlık grevindeki bir mahkûm, mide kanaması geçiriyor, 2 gardiyanın arasında tutunarak görüşe getiriliyor ve neden kimliğini unuttun diye görüş yasağı veriliyor!
Aslan 35 yaşında. 22 yıl ceza almış. 11 yıldır içeride. Astım ve migreni var. Cezaevine girdiğinden beri il il farkı cezaevlerinde dolaştırılmış. Osmaniye, #Diyarbakır#, Edirne, İzmir, İskenderun, İstanbul’da cezaevlerinde kalmış.
Annesi sık sık cezaevi koşullarından şikâyet ettiğini söylüyor. Koğuşlara geceleri baskın yapıldığını, mahkumların dayaktan geçirildiğini, yemeklerin çok kötü olduğunu, suların sık sık kesildiğini…
Şakran’da çocuklarını ziyarete giden bazı ailelere de şiddet uygulandığını duyduğum için, Aysel Hanıma şiddet görüp görmediğini soruyorum. “Ben görmedim” diyor. “Sanırım benden sonraki günlerde olmuş” diye ekliyor. Aysel Hanım geçen hafta oğlu ile telefonda görüşebilmiş. Oğlu çok zor konuşuyormuş, mide kanamasının arttığını öğrenebilmiş.
“Oğlunu en son gördüğünde ne konuştunuz?” diye soruyorum. Aslan“Bir daha beni göremeyebilirsin anne” demiş.
Türkiye’nin dört bir yanında 96 mahkûm cezaevlerinde açlık grevinde. Bu insanlar en tabi haklarını talep ediyorlar. Uluslararası hukuk ve Türkiye hukuku tarafından da düzenlenen ve hukuk karşısında korunan haklarını. Ve bu hakları verilmediği için, bedenlerini ölüme yatırıyorlar. Oysa cezaevlerinde insani koşulları sağlamak zaten devletin görevi olan bir şey.
Mutfağa geçiyoruz. Duvara asılı yağlı boya tabloyu Aslan yapmış geçen yıl, annesine hediye yollamış. Balkondan beton bloklarla birçok caddesi çevrilmiş Kızıltepe’ye bakıyorum. Aysel anne soruyor bana: “Ölüm orucundaki bu insanlardan neden kimsenin haberi yok?”
Evet, NEDEN?[1]