Library Library
Search

Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!


Search Options





Advanced Search      Keyboard


Search
Advanced Search
Library
Kurdish names
Chronology of events
Sources
History
User Favorites
Activities
Search Help?
Publication
Video
Classifications
Random item!
Send
Send Article
Send Image
Survey
Your feedback
Contact
What kind of information do we need!
Standards
Terms of Use
Item Quality
Tools
About
Kurdipedia Archivists
Articles about us!
Add Kurdipedia to your website
Add / Delete Email
Visitors statistics
Item statistics
Fonts Converter
Calendars Converter
Spell Check
Languages and dialects of the pages
Keyboard
Handy links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
Languages
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
My account
Sign In
Membership!
Forgot your password!
Search Send Tools Languages My account
Advanced Search
Library
Kurdish names
Chronology of events
Sources
History
User Favorites
Activities
Search Help?
Publication
Video
Classifications
Random item!
Send Article
Send Image
Survey
Your feedback
Contact
What kind of information do we need!
Standards
Terms of Use
Item Quality
About
Kurdipedia Archivists
Articles about us!
Add Kurdipedia to your website
Add / Delete Email
Visitors statistics
Item statistics
Fonts Converter
Calendars Converter
Spell Check
Languages and dialects of the pages
Keyboard
Handy links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Sign In
Membership!
Forgot your password!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 About
 Random item!
 Terms of Use
 Kurdipedia Archivists
 Your feedback
 User Favorites
 Chronology of events
 Activities - Kurdipedia
 Help
New Item
Library
CONSTITUTION OF THE REPUBLIC OF TURKEY
19-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Paradigms and dynamic change in the Turkish party system
19-07-2024
Hazhar Kamala
Library
ISIS AND PROPAGANDA: HOW ISIS EXPLOITS WOMEN
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
ISIS POST-CALIPHATE: THREAT IMPLICATIONS FOR AMERICA AND THE WEST
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Remaking Iraq: Neoliberalism and a System of Violence after the US invasion​, 2003-2011
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
On Point II: The United States Army in Operation Iraqi Freedom, May 2003-January 2005 : Transition to the New Campaign
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
UK land operations in Iraq 2007
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Mosul and Basra After the Protests: The Roots of Government Failure and Popular Discontent
18-07-2024
Hazhar Kamala
Biography
Sirwan Mahmood Rasheed
18-07-2024
Rapar Osman Uzery
Library
A Bitter Legacy: Lessons of De-Baathification in Iraq
17-07-2024
Hazhar Kamala
Statistics
Articles 524,619
Images 106,207
Books 19,762
Related files 99,338
Video 1,439
Languages
کوردیی ناوەڕاست 
300,751

Kurmancî - Kurdîy Serû 
88,734

هەورامی 
65,720

عربي 
28,794

کرمانجی - کوردیی سەروو 
16,201

فارسی 
8,374

English 
7,162

Türkçe 
3,569

Deutsch 
1,456

Pусский 
1,123

Française 
321

Nederlands 
130

Zazakî 
84

Svenska 
56

Հայերեն 
44

Español 
39

Italiano 
39

لەکی 
37

Azərbaycanca 
20

日本人 
18

עברית 
14

Norsk 
14

Ελληνική 
13

中国的 
11

Library
GENDER AND CONFLICT ANALYSI...
Library
Social Ecology
Library
Ninewa: Initiative Mapping ...
Library
Between Dreams and Reality:...
Library
Genocide against Christians...
1879’UN BİTLİS, TATVAN VE AHLAT’INI SEYYAH TOZER ANLATIYOR
Kurdipedia is not a court, it prepares data for research and fact finding.
Group: Articles | Articles language: Türkçe
Share
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Ranking item
Excellent
Very good
Average
Poor
Bad
Add to my favorites
Write your comment about this item!
Items history
Metadata
RSS
Search in Google for images related to the selected item!
Search in Google for selected item!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

1879’ BİTLİS

1879’ BİTLİS
İngiliz papaz Henry F. Tozer (1829 – 1916), İstanbul’dan başlayarak 1879 yılının yazında Muş – Bitlis – Tatvan – Ahlat üzeri #Van#’a geçmiş ve güzergahı boyunca gördüklerini, izlenim ve yaşadıklarını daha sonra kitaplaştırmıştır. ‘Turkish Armenia and Eastern Asia Minor’ adlı bu çalısmasını 1881 yılında Londra’da yayımlamıştır. İngiltere Oxford’daki Exeter Koleji mezunu olan Tozer, aynı üniversitede öğretim görevlisi olarak da bulunmuş ve tarih, edebiyat ve coğrafya üzerine birçok eser arkasında bırakmıştır. Özellikle Yunanistan ve Osmanlı coğrafyasına dair yaptığı gezileri derleyerek kaleme almıştır.
Tozer’in 27 Ağustos 1879 tarihinde Bitlis’e girişi olduğu gibi aslına sadık kalarak çevirilirken, Tatvan ve Ahlat’a dair anlatımları ise özetlenerek okuyucuların beğenisine sunulmuştur.
Taşlı ve çorak vadiyi at sırtında 3 saat katettikten sonra kendimizi şehrin girişinde bulduk. Bu istikametten gelindiğinde Bitlis sürpriz bir şehir olarak karşınıza çıkıyor. Zira yerleşim yerinin içine girmeyene kadar birkaç ağacın dışında, meskun bir yerin yakında bulunduğunu bilemezsiniz. Şehir, yukarı vadinin tam aşağısında yer alıyor ki bu vadinin bu noktada aniden alçalması sonucu, şu an göreceli olarak yükselmiş olan çayın coşmasına ve çağlayarak şehrin ortasından hızlıca akmasına neden oluyor. Bu su, kuzeybatı yönündeki dağlardan gelen bir başka su ile şehrin ortasında birleşmekte. Vadilerin tam kesiştiği yamaçlarda bulunan evler, birbirleri ardına yamaç boyunca sıralanmış şekilde yükselmeleri ile çok etkileyici bir görünüme sahipler.
Coşarak akan Bitlis Çayı ise derin vadileri aşarak, günlerce süren yolculuğu sonunda daha aşağıdaki bölgelere doğru son sürat yol alıyor. Şehre girer girmez karşımıza çıkan taştan yapılma evlerin devasallığı bizi afallattı ki sahip oldukları o sağlam bahçe duvarlarının üstleri üçgen şeklinde sivrileştirilmiş ve bu duvarlar geniş bahçeleri çevrelemekteler. Göze çarpan diğer bir şey de ağaçların bol miktarda oluşu idi. Bu durum tepemizde yükselen dağların çıplak yamaçları ile tezat oluşturuyor. İki derenin arasında kalan ve şehrin ortasında bulunan kale, üzerinde konumlandığı bir kaya kütlesi üzerinden yükselmekte ki bu kütlenin her tarafı buradaki diğer tüm uçurumlar gibi keskin ve dikey eğimlere sahip. Kapladığı alan geniş olmakla beraber, yerin kıvrımlarına bağlı olarak kare veya dairesel kuleleriyle göze çarpan bir form oluşturmakta. Manzarada olması gereken ve eksik olan tek şey ise renk. Zira dağların sahip olduğu renk ile örtüşen kahverengi kumtaşından inşa edilmiş olan bu yapılarda monotonluk mevcut. Şehir yön ve konum açısından Arap diyarlarına komşu olmasından ötürü, sahip olduğu iklim Ermenistan platosuna oranla daha yumuşak. Barometre daha kuzeyde sıfırın altına düşerken, burada nadiren sıfırın altına düşüyor. Rakım oldukça yüksek ve deniz seviyesinden 4700 feet yükseklikte.
Muş’tan getirdiğimiz selamı kendisine iletmemiz istenen Ermeni beyefendinin, şehre girdiğimiz noktadan uzak olmayan şehrin yüksek yakasında ikamet ettiğini öğrendik. O beyefendinin kaldığı yer, misyon binasından uzakta güneydoğu yönünde tepelerdeki uzak bir mahallede bulunduğundan ve biz de Amerikan misyonunun yakınınlarında kalmak istediğimizden, Ermeni beyde misafir kalmamaya karar verdik.
Dicle’yi (Bitlis Çayı) sol tarafımızda alarak, dik sokaklardan aşağı inerek kalenin altından geçtik. Şehrin serin çarşılarına uğrayarak bir başka dere üzerinden de geçerek yönümüzü misyon binasına çevirdik. Buradaki manzara, hemen hemen şehrin tamamını görmeye mümkün kıldığı için çok güzel ki üzerinde konumlandığı kaya kütlesi ile kaleyi merkeze alan bir manzaraya sahip. Misyon sorumlusu olan Bay Knapp’ı aniden ve habersizce ziyaret etmiş olmamak için, atlarımızı ve yükümüzü sokak köşesinde bırakıp yaya olarak onun evine ilerledik. Kendisinden konaklayabileceğimiz bir yer konusunda bilgi almak istiyorduk. Şansımıza o da tam o esnada, yaz ayları boyunca kamp kurmak üzere şehir dışına çıkıyormuş ve bizleri de günü onunla geçirmemiz için davette bulundu. Bizi görmekten memnun oldu. Çünkü buralara, ve bu uzak diyarın diğer yerlerine, gelen Avrupalı ziyaretçi sayısının iki yılda bir kişi olduğunu öğrendik. Ancak ziyaretimize hazırlıksız yakalanan Bay Knapp, kendi deyimiyle bizlerin bulutlardan düştüğümüzü söyledi. İdaresindeki yatılı misyon okulundaki kızların o anda burada olmadıklarından, konaklamamız için bize bir sınıf odasını teklif etti. Bu yapı eski bir Bey’in, bahçe içerisinde yer alan sarayının en geniş odası ve Bay Knapp’ın kendi evine de yakın. Teklifini memnuniyetle kabul ettik. Demir parmaklıklı pencereler, taş zemin, sağlam duvarlar ve haritalar dışında tamtakır bir hapishaneyi andırıyordu. Temiz, ferah ve serin olması ve gereksiz mobilyaların da olmaması açısından bizim için ideal bir meskendi.
Hizmetkarımızı, bizler için hazırlıklar yapması için arkamızda bırakıp, tekrardan atlarımıza binerek kır gezisinde kendisine eşlik etmek üzere Bay Knapp’la yola koyulduk. Yolumuz Dicle nehrine doğru çaprazlama akan bir ırmağın paralelinde, güneydoğuya doğru uzanan bir vadi boyunca devam ediyordu. Bu noktadaki ırmağı, dik yokuşları ve bir zikzaklı patikayı geçtik. 45 dakika sonra, içerisinde iki küçük kızı ile Bayan Knapp ve onların beraberinde 30 yatılı Ermeni kız öğrencinin ikamet ettiği, iki büyük çadırdan oluşan bir kampa ulaştık.
Kampın konumu mükemmeldi. Bir dağ kolunun 600 feet aşağımızda bulunan şehir ile kampın arasından geçiyor olmasından dolayı da burası harika bir sükunete sahipti. Çevremizde ise devasa Kürdistan dağların yükselmekteydi.
Bu civarda çokça bulunan ceviz ağaçlarından birinin altında yemek yiyerek, öğleden sonrasını burada geçirdik. Bu ağaçların gövdelerinde bulunan budaklar ve düğümler tüccarlar tarafından kaplamacılıkta kullanılmak üzere toplanmaktadır ki bundan ötürü ceviz ağacı yetiştiriciliği karlı bir iştir. Bu ürünler çoğunlukla Fransa’ya ihraç edilimekte ve orada bunlara loupes adı verilmektedir. Buradaki ağaçların yumruları daha önceden kesilip alınmış durumda. Bu ticaretin Amasya’da da yapıldığını duymuştuk. Aslında Küçük Asya ve Ermenistan gibi bu ağacın bulunduğu yerlerde bu iş yapılmaktadır.
Yakınlarda küçük bir köy vardı ki burası da Bitlis’e yakın hemen hemen diğer tüm köyler gibi, Türk – Rus savaşı sırasında Kürdler tarafından yağmalanmıştı. O dönem Hıristiyanların büyük eziyetler yaşadıkları zamanlardı. Zira Müslüman nüfusta cezalandırılma korkusu olmadığı için durum pervasız bir hal almıştı. Bay Knapp dahi o dönem Bitlis’te kalmak zorunda bırakılmıştı. Ancak şu an durum büyük ekseriyetle düzelmiş diyebiliriz. Pek çok açıdan misyonun buradaki mücadelesinin zorluklar ihtiva ettiği görülmektedir. Tek başına olan bir aile için buradaki yalnız hayatın zorluğu aşikardır.
Aşağıdaki dereye akan berrak bir su kaynağı çadırların yanıbaşında bulunuyordu. Bu bölgenin tamamı kaynaklarla doludur. Çoğu da mineral suyudur. Bunlardan biri demir içerirken, bir diğeri ise analiz için Amerika’ya gönderilmiş olup, Vichy suyu ile aynı bileşikleri ihtiva ettiği anlaşılan bir sudur. Bir şişeden içerek tadına baktıklarımın bazıları, hafif bir mürekkep tadına sahiplerdi.
Bay Knapp, kudret helvası (manna) ve onun nasıl toplandığı hakkında bize bilgi verdi. En kolay olarak meşe ağacından elde edildiği halde, sadece kaynağı bu ağaçtan olmamakla birlikte, pek çok çeşit ağaç türlerinin yapraklarından elde edilmektedir. Özellikle kurak yıllar iyi gelmekte bu mannaya ve bu sene iyi bir hasat elde edilmiş. İki farklı yöntemle elde edilir bu manna. Yapraklar ki bunlar üzerinde bulunurlar, bir araya getirilerek suya basılır. Sonrası süzülerek şekersi bir madde çıkarılır. Kırsalda gördüğümüz o yeşilimsi renkteki yığınlar da bu işlem sonucu ortaya çıkmış yığınlardı. Bazen diğer bir yöntem olarak, yaprakların kurutulmaya bırakılması ile beyaz bir katmanın pul pul dökülmesi sağlanır. Mannanın kökeni konusunda insanlar hemfikir değiller.
Genellikle mannanın yapraklardan sızdığı düşünülür ki zaten yaprakların yüzeyine baktığınızda siz de böyle düşünürsünüz. Ancak Bitlis halkı bunu bu şekilde kabul etmediği gibi; bitkinin türünün fark etmeksizin, tüm bitkiler hatta ,nsanın elbiselerinde bile bunun bulunabileceğini belirtirler. Bundan dolayı kaynağının hava olduğuna inanırlar ki bu görüşle Bay Knapp da aynı fikirdedir. Arap diyarlarından gelen rüzgarların taşıdığı aromatik içeriklerin buna neden olduğunu o da düşünüyor. Burada çokça toplanan bir diğer madde ise Tragacanth (kitre) sakızıdır ki Erciyes Dağı çevresinde bulunduğuna dair daha önceden ona değinmiştik.
Akşam yemeğinde bizlere, kendi bahçelerinde yetiştirilmiş patatesten yapılma bir yemeği ikram ettiler. Bu çok makbule geçen bir ikramdı. Çünkü yolculuğumuz boyunca sebzeden yapılma yemek en çok eksikliğini hissettiğimiz bir türdü. Sebze yetiştirmenin –özellikle de fazladan itina gerektiren sebzelerin yetiştirilmesinin- bir ülkedeki medeniyetin en iyi ölçüsü olduğunu genellikle gözlemişimdir. Ekildiği topraklarda bolca yetişmesine rağmen, misyonerler tarafından tanıtıldığı yerlerin dışında, buralarda patates pek bulunmamakta.
Gölgelerin Kürd dağları yamaçlarında yavaş yavaş uzamaya başlamasıyla, artık bizlerin de kibar ev sahiplerimize veda etme zamanı gelmişti. Atlarımızı zikzak patikalardan aşağı doğru vadiye sürdük. Dere kenarında atlarımıza binip, bir su yolunu kendimize kılavuz alarak şehre doğru ilerledik. Batı yönünde ve daha uzaklarda olan dağlar bu iklimin kısa alacakaranlığında hızlıca maviye bürün ve bizler Bitlis’e girmeden önce ay çoktan parlamaya başlamıştı bile.
Toros zincir dağlarının bitimini oluşturan bu bölgenin yüksek dorukları, eskiçağların Niphates’idir. Virgil ve Horace’a göre bu dağlar Roma’nın Asya’daki düşmanlarının şekil almış biçimleridir. Ayrıca bu doruklar, Milton’un Şeytan’ını indirdiği yerdir.
Ertesi gün Bitlis’te kaldık ki çok zahmetli geçirmiş olduğumuz bir önceki haftadan sonra, dinlenmek iyi gelmişti. Çok sayıda kişi ziyaretşmize geldi. Bu ziyaretçiler arasında Harput’taki kolejde yakında profesör olacak bir Ermeni de vardı. Bizim geldiğimiz güzergahı kullanarak, aynı yoldan seyahat etmek üzere bekliyormuş. Daha doğrusu güvenli bir geçiş için yeterli olacak büyük bir kervanın bir araya gelmesini bekliyormuş. Önce Harput’ta sonra da Basle’de okumuş olan bu şahıs, İngilizce ve Almancayı iyi konuşuyordu.
Öğleden sonra, bizlere eşlik etmesi amacıyla Paşa’dan rica ettiğimiz zaptiye ile birlikte kaleyi ziyaret ettik. Kalede herhangi bir kitabe veyahut ilgi çekici bir obje bulamadık. Ancak duvarların dış cephesinde Arapça harflerle yazılı bazı kitabeler bulunmakta. Her ne kadar burada oturanlar kalenin tarihini Büyük İskender’e dayandırsalar da kalenin tarihi bilinmiyor. Ancak bir ihtimal Bitlis Emirlerinin önemli şahsiyetler olduğu Sarazenler zamanına ait olabilir. Bu arada buranın eski bir Ermeni şehri olan Bageş olmasından dolayı çok öncesinden de bu kalenin konumu itibariyle ta o zamanlardan güçlendirilerek yapılmış olma ihtimali gözardı edilemez. Seyyah Abulfida’dan öğrendiğimiz kadarıyla, Orta Çağ boyunca Bitlis şehrinin etrafı duvarlarla çevriliydi; onun ziyaret ettiği zaman diliminde bu duvarların yarısının harabe olduğunu da belirtir . Nispeten yakın zamanlara kadar da burası yarı bağımsız Kürd Beyleri tarafından yönetilmekte idi. Bu beylerin sonuncusu olan Şerif Bey, albay Shiel’in 1836’da Bitlis’i ziyaret ettiği sırada halen hükmediyormuş.
Albay Shiel, anılarında şöyle anlatır: ‘Bizi valinin (Bey’in) evine yerleştirdiler. Şehrin bir kısmını gören bir tepenin üstünde, büyük avlulu, taştan yapılmış ve dikdörtgen şeklinde kocaman bir binaydı bu ev ’
Mr Knapp’ın bize söylediğine göre bu ev bizim yaşadığımız yerin biraz yukarısında bulunuyormuş. Ancak şu an tamamen yıkılmış durumda. Şerif Bey, zalimliği ile tanınan biriymiş ve Türkler tarafından yakalanıp, İstanbul’a götürülmüş ve orada ölünceye kadar hapiste tutulmuş.
Bitlis’te 3000 kadar hane olduğu söyleniyor. Bunlardan 2000’i Kürdlere, 1000’i Ermenilere, 20’si Türklere ve 50’si de Süryanilere (Yakubilere) ait. Ev sahibimiz bunun 30.000 kişiye tekabül ettiğini belirtti. Bu da demek oluyor ki hane başına beklenenden fazla nüfus düşmekle beraber, evlerin bitişiğinde ayrı olarak varolan geniş ekleme yapılar da bu tahmini doğrulamakta.
Buradaki #Kürd kızları#, Çangeli manastırında gördüğüm Ermeni kadınlarının taktıkları hızmanın aynısından hep takıyorlar. Pazarlarda gördüğümüz bu Kürd ırkın genç erkekleri de genelde siyah saçlı ve kara gözlü, düzgün yüz hatları ve kararlı bakışlara sahip yakışıklı idiler. Ayrıca güzel giyimli idiler. Parlak renkli yeleklerinin üzerine, koyun postundan yapılma yünden, kolsuz, önü açık bir tür ceket giyorlar. Dağlık bölge Kürdlerinden ve Muş ovasındakilerden farklı olarak bunlar, inanç açısından Kızılbaş veya Şii değiller. Türkler gibi Sünniler. Şimdiye kadar gördüğümüz şehirlerdeki toplumlar arasında, bunlar en çılgın halk idi ve o yüzden kalenin çizimini yaparken yanımızda bir zaptiyenin bulunmasından dolayı da hiç pişman değildik. Zira insanlar etrafımızı öyle bir sardılar ki zaptiye bizimle olmasaydı çizmek istediğimiz nesneleri görmek dahi mümkün olmayacaktı.
Ramazan ayı Türkiye’de seyahat edecekler için kesinlikle elverişli bir zaman değil. Siz bir şeye erken başlamak istediğinizde, size eşlik edecekler geç gelir ve sayısız şeyin de ihmal edildiğini görürsünüz. Bizler 29 Ağustos sabahı Bitlis’ten ayrılırken işte bunları yaşadık. Yeni kiraladığımız atların nalları çakılmamıştı. Bunun için bir nalbantın gönderilmesi gerekliydi. Ancak geçen gecenin cümbüşünden dolayı herkes yarı uykulu bir haldeydi. Bunlardan ötürü saat 8’den önce başlayamadık. Bitlisliler hakkında edindiğimiz izlenim, yeni zaptiyemiz ve katırcılarımızın davranışları ile tamamen doğrulanmış oldu. Bunların hepsi Kürd’dü ve özellikle zaptiyemiz çok sert bir tipdi. Şüphesiz bu onun hatası değildi. Zira içinde bulunduğu şartlar (doğa) onu böyle çok çirkin bir duruma sokmuştu. Saçı, buralarda alışılmamış keçe haline gelmiş ve havuç rengine bürünüştü. Üzerindeki yırtık pırtık ve yamalı üniforması için de onu suçlayamazdık ki elbisesi, üzerine giyilmiş olmaktan ziyade, sanki üstüne asılmış gibi duruyordu. Büyk olasılıkla, teşkilatının çoğu gibi maaş alamıyor ve yeni üniforma da temin edilemiyordu. Hal böyle olunca da reayadan sürekli haraç alarak kendi idarelerini sağlamak zorunda kalıyorlardı. Ancak yine de huysuzluğundan ve itaatsiz davranışlarından kesinlikle kendisi sorumluydu ki bu tavrı onu itici bir refakatçi yapmıştı.
Yolumuz iki gün önce Bitlis’e yaklaştığımızda geçtiğimiz vadiye çıktı. Fakat bu sefer geçen geçtiğimiz güzergahın karşı tarafında, suyun sol yakası üstünden ilerlediğimiz için, şehre girmeden sadece kenar mahallerdeki evlerin yakınlarından geçtik.
Güney taraftaki dağ yamaçlarını takip ederek Dicle’nin doğduğu su havzasını vardık. Yukarıdan buraya baktığımızda arazinin oluşumu ile ilgili daha önceki izlenimlerimiz doğrulanmış oldu.
Buranın doğusuna doğru, ki daha yüksek bir rakıma sahip, her iki tarafı yüksek dağlarla çevrili düz bir ova uzanmakta. Kuzeye doğru olanlar yemyeşil karameşe ağaçlarıyla doluydu ve onların arkasında Nemrud Dağı’nın yüksek zirveleri görünmekteydi. Buradaki mısır tarlaları, şaşırtıcı bir şekilde yamaçların yüksek noktalarına kadardı ve bu da gerektiğinde, ne kadar çok bir arazinin ekilebileceği gösteriyordu.
Van Gölü’nü ucundan da olsa görmek için çok hevesliydik, fakat henüz onu görmemize biraz daha zaman vardı anlaşılan. Gölün kuzey kıyısına hakim olan Süphan Dağı’nın zirvesini, epeyi bir zamandır görebiliyorduk ve aynı anda da sağ uzağımızdaki belli bir mesafede bulunan başka sıra dağları gözlemlerken, aniden önümüzde yol yokuş aşağı olmaya başladı ve ışıldayan büyük bir genişlik belirdi. Sayısız koylar, birbirini takip eden burunlar ve yamaçların ince şekillenmiş ana hatlarıyla güzel bir manzara önümüzde duruyordu. Ancak, manzara yine de bu iç denizin büyüklüğü hakkında bir fikir vermiyordu. Görünen kısım Göl’ün sadece batıdaki dar bir koluydu. Ötesinde daha geniş bir kısımın ve gölgeli dağların bulunduğunu şüphesini uyandırıyordu.

Tatvan
İlerimizde hemen aşağımızdaki en iç koyun kıyısında Tatvan köyü bulunuyordu ve onun yanında da iki tepeye dağılmış kayalık bir saha yer alıyordu. Bu köye Bitlis’ten yokuş aşağı inerek 5 saatlik bir yolculuk sonrası varmıştık.
Uzun yıllardır aklımda olan ve bir şekilde yolculuğumuzun da nihayi hedefi durumunda olan bu ünlü göle ulaşmış olmakla doğal bir heyecan duyduk. Manzarasının görkeminden bağımsız olarak, çok dikkate değer bir doğa olayıdır bu göl. Çünkü çevrelediği zeminin çoğunun volkanik doğası nedeniyle suyu sodalıdır ve çok sayıda akarsuyun katkılarını almasına rağmen, suyu tuzludur. Görünür bir çıkışı da yoktur bu gölün. Uzunluğu 90 mil, en geniş olduğu yer 30 mildir ki Cenevre Gölü’nden iki kat da bir büyüklüğe sahiptir. Ayrıca deniz seviyesinden de 5 000 feet yüksekliktedir.
Civardaki ilgi çekici nesnelere de değinmek lazım. Erciyes ile Ağrı Dağları arasında en yüksek zirveye sahip olan ve heybetli duruşuyla sönmüş bir yanardağ olan Süphan Dağı var. Bununla birlikte eski zamanlardan kalma kalıntıları ile kuzey yönünde bulunan antik kent Ahlat ve tabii ki olağanüstü oluşumuyla, kayalara oyulmuş mahzenleriyle, eşsiz çiviyazısı kabartmalarına sahip, abartısız dünyanın harikalarından biri olan Van Kalesi.
Tatvan köyü, yakınındaki bir pınarın sularıyla sulanan bahçeler ve meyve ağaçlarının ortasında yer alan dağınık birkaç evden ibaret. Ana hedefimiz Van’a ulaşmadan önce Süphan Dağı’na tırmanmak ve Ahlat’ı görmek olduğundan, şu anki konumumuz itibariyle güzergahımız gölün kuzey kıyıları üzerinden olacak.
Nemrut Dağı’nı sol yanımıza alarak, yolumuza koyulduk. Gün batımına doğru, kıyısında Ahlat’ın yer aldığı gölün kuzeybatı körfezini görme imkanına kavuştuk. Hemen arkasında yüce heybetiyle Süphan da beliriyordu. Havanın kararmasıyla, göle bakan bir tepenin üzerinde yer alan Karmunş adlı bir yere ayın ışığında ulaştık. Sorumuz üzerine buranın Ahlat’tan bir saatten daha az bir mesafede olduğu ortaya çıktı.
Ertesi gün Ahlat’a doğru yola çıktık. Ceviz, erik ve kayısı ağaçlarıyla dolu bir bahçenin içinde bulunan Müdür’ün resmi evine ulaştık. Müdür bey yerinde olmadığından onun yerine bir Binbaşı bakıyordu.
Ahlat şehri üç kısımdan oluşmakta. Bahçeler – Harabe şehir – Ahlat Kalesi. Her yerde türbeler ve eski kalıntılar mevcut. Yedi adet türbe de saydık. Her tarafta da çok sayıda kaya yerleşimi vardı; bunlardan birinin doğu yamacında Kara Kilise, diğerinin karşısında ise Taht-i Soliman ya da “Solomon’un (Süleyman) tahtı” adı vardı. Buradan Afganistan’ın kalbine kadar aralıklarla bulunabilen bir tanımlama. Böylece, ünleri Batı Asya’da en büyük etkiyi yapan iki büyük tarihi karakterin de bu uzak bölgedeki sınırlı bir alanda anıldığı görülüyor. Hikmetin vücut bulmuş hali Solomon (Süleyman) Ahlat’ta, büyük fatih (Büyük) İskender ise Bitlis’te temsil ediliyor. Kaya odaları çoğu açıdan Kapadokya’dakilere benziyor ve burada da hem yerleşimlerin duvarlarında hem de komşu kayalıkların yüzünde oyulmuş nişler var. Ancak bunlar çok daha kaba ve odalar tek bir odadan diğerine açılmıyor.
Ahlat’ın tarihi, eski günlerdeki büyük önemini göstermekte ve aynı zamanda da tüm bu toprakların maruz kaldığı iniş çıkışları dikkate değer bir şekilde yansıtmaktadır. Ahlat’ın kökeni bilinmemekle birlikte, erken dönemlerde önemli bir Ermeni şehri olarak var olduğunu görüyoruz. 9. yüzyılda Sarazenler (Müslüman kuvvetler) tarafından fethedilmiş. Ancak 10. yüzyılın ilk yarısında Bizans İmparatorluğu tarihçisi C. Porphyrogenitus’un aktardığına göre, burasını ve komşu kasabalarını elinde tutan emirler, Bizans imparatorluğuna haraç ödüyorlardı. O zamandan beri buralar Bizans için kaybolmuş görüldüğünden, bu şehirleri geri kazanmanın imparatorun görevi olduğunu belirtmiştir.
993 tarihinden sonra Ahlat bağımsız Kürd beylerinin eline geçer. Daha sonra Alparslan’ın işgali ile bir dönem Türk güçlerinin hakimiyeti altında olduğunu görüyoruz. Tam da bu dönemde Orta Çağ’ın çok karakteristik bir özelliği olan Batı ve Doğu’nun tuhaf tezatlıklarından biri kendini gösteriyor. Zira Bizans İmparatoru IV. Romanus’un, hemen Malazgirt savaşı öncesi gerçekleştirdiği ve ölümcül hata olacak olan Ahlat’ı kuşatmak için kuvvetlerini ayırmasıydı.
Ancak zamanla Kürd hakimiyeti o kadar baskıcı bir hal almış ki, ahali daha fazla dayanamayıp Türk bir maceraperesti kendilerine yardım etmesi ve prensleri olması için davet etmişler. Bu kişi Kürd beylerini oradan çıkararak bir Selçuklu hanedanlığı (1099) kurmuş ve Şah Ermen ‘Ermenistan Kralı’ unvanını almış. Ahlat 1207’de Selahaddin Eyyubi sülalesinden olan bir Kürd prensi tarafından tekrar ele geçirildi ve bu hakimiyet Ahlat’ın Cengiz Han’ın Moğol çeteleri tarafından 1245 yılında ele geçirilinceye kadar sürdü. Şehrin hakimiyeti Harzemşahlar, Moğollar ve Kürdler arasında sürekli el değiştirdi.[1]
This item has been written in (Türkçe) language, click on icon to open the item in the original language!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
This item has been viewed 1,303 times
HashTag
Sources
[1] Website | کوردیی ناوەڕاست | bitlisname.com
Related files: 4
Linked items: 5
Group: Articles
Articles language: Türkçe
Cities: Badlees
Content category: Culture
Content category: Geography
Content category: Kurdish Issue
Country - Province: North Kurdistan
Document Type: Original language
Language - Dialect: Turkish
Publication Type: Born-digital
Technical Metadata
Item Quality: 99%
99%
Added by ( Sara Kamela ) on 10-09-2022
This article has been reviewed and released by ( Hazhar Kamala ) on 11-09-2022
This item recently updated by ( Hazhar Kamala ) on: 10-09-2022
URL
This item according to Kurdipedia's Standards is not finalized yet!
This item has been viewed 1,303 times
Attached files - Version
Type Version Editor Name
Photo file 1.0.170 KB 10-09-2022 Sara KamelaS.K.
Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!
Image and Description
Picture of Kurdish school children, Halabja in south Kurdistan 1965
Library
ISIS AND PROPAGANDA: HOW ISIS EXPLOITS WOMEN
Library
CONSTITUTION OF THE REPUBLIC OF TURKEY
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
Biography
Abdullah Zeydan
Articles
The Motion before Turkey’s Constitutional Court to Ban the Pro-Kurdish HDP
Articles
ISIS in Iraq: What We Get Wrong and Why 2015 Is Not 2007 Redux
Archaeological places
Shemzinan Bridge
Biography
Havin Al-Sindy
Library
Paradigms and dynamic change in the Turkish party system
Biography
Sirwan Mahmood Rasheed
Biography
Nurcan Baysal
Archaeological places
Hassoun Caves
Biography
Shilan Fuad Hussain
Library
ISIS POST-CALIPHATE: THREAT IMPLICATIONS FOR AMERICA AND THE WEST
Library
Remaking Iraq: Neoliberalism and a System of Violence after the US invasion​, 2003-2011
Image and Description
Kurdish Jews from Mahabad (Saujbulak), Kurdistan, 1910
Articles
Turkey’s presidential system and the Kurds: Increased resentment, fragmentation, or deal-making?
Image and Description
A Kurdish army in Istanbul to participate in the Battle of the Dardanelles in 1918
Articles
Kurdish political representation and equality in Turkey
Articles
A People Unrepresented: Turkey’s Constitutional Justification for a Growing Chain of Kurdish Political Party Expulsions
Archaeological places
Cendera Bridge
Biography
Bibi Maryam Bakhtiari
Biography
HIWA SALAM KHLID
Biography
Ayub Nuri
Archaeological places
Mosque (Salah al-Din al-Ayyubi) in the city of Faraqin
Image and Description
The Kurdish Quarter, which is located at the bottom of Mount Canaan in Safed, Palestine in 1946
Biography
Kamaran Palani
Biography
Jasmin Moghbeli
Archaeological places
The tomb of the historian Marduk Kurdistani

Actual
Library
GENDER AND CONFLICT ANALYSIS IN ISIS AFFECTED COMMUNITIES OF IRAQ
22-06-2024
Hazhar Kamala
GENDER AND CONFLICT ANALYSIS IN ISIS AFFECTED COMMUNITIES OF IRAQ
Library
Social Ecology
27-06-2024
Hazhar Kamala
Social Ecology
Library
Ninewa: Initiative Mapping of Sustainable Returns & Stabilization Efforts
28-06-2024
Hazhar Kamala
Ninewa: Initiative Mapping of Sustainable Returns & Stabilization Efforts
Library
Between Dreams and Reality: Understanding Perceptions Towards an Independent Kurdistan
08-07-2024
Hazhar Kamala
Between Dreams and Reality: Understanding Perceptions Towards an Independent Kurdistan
Library
Genocide against Christians in the Middle East
16-07-2024
Hazhar Kamala
Genocide against Christians in the Middle East
New Item
Library
CONSTITUTION OF THE REPUBLIC OF TURKEY
19-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Paradigms and dynamic change in the Turkish party system
19-07-2024
Hazhar Kamala
Library
ISIS AND PROPAGANDA: HOW ISIS EXPLOITS WOMEN
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
ISIS POST-CALIPHATE: THREAT IMPLICATIONS FOR AMERICA AND THE WEST
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Remaking Iraq: Neoliberalism and a System of Violence after the US invasion​, 2003-2011
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
On Point II: The United States Army in Operation Iraqi Freedom, May 2003-January 2005 : Transition to the New Campaign
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
UK land operations in Iraq 2007
18-07-2024
Hazhar Kamala
Library
Mosul and Basra After the Protests: The Roots of Government Failure and Popular Discontent
18-07-2024
Hazhar Kamala
Biography
Sirwan Mahmood Rasheed
18-07-2024
Rapar Osman Uzery
Library
A Bitter Legacy: Lessons of De-Baathification in Iraq
17-07-2024
Hazhar Kamala
Statistics
Articles 524,619
Images 106,207
Books 19,762
Related files 99,338
Video 1,439
Languages
کوردیی ناوەڕاست 
300,751

Kurmancî - Kurdîy Serû 
88,734

هەورامی 
65,720

عربي 
28,794

کرمانجی - کوردیی سەروو 
16,201

فارسی 
8,374

English 
7,162

Türkçe 
3,569

Deutsch 
1,456

Pусский 
1,123

Française 
321

Nederlands 
130

Zazakî 
84

Svenska 
56

Հայերեն 
44

Español 
39

Italiano 
39

لەکی 
37

Azərbaycanca 
20

日本人 
18

עברית 
14

Norsk 
14

Ελληνική 
13

中国的 
11

Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!
Image and Description
Picture of Kurdish school children, Halabja in south Kurdistan 1965
Library
ISIS AND PROPAGANDA: HOW ISIS EXPLOITS WOMEN
Library
CONSTITUTION OF THE REPUBLIC OF TURKEY
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
Biography
Abdullah Zeydan
Articles
The Motion before Turkey’s Constitutional Court to Ban the Pro-Kurdish HDP
Articles
ISIS in Iraq: What We Get Wrong and Why 2015 Is Not 2007 Redux
Archaeological places
Shemzinan Bridge
Biography
Havin Al-Sindy
Library
Paradigms and dynamic change in the Turkish party system
Biography
Sirwan Mahmood Rasheed
Biography
Nurcan Baysal
Archaeological places
Hassoun Caves
Biography
Shilan Fuad Hussain
Library
ISIS POST-CALIPHATE: THREAT IMPLICATIONS FOR AMERICA AND THE WEST
Library
Remaking Iraq: Neoliberalism and a System of Violence after the US invasion​, 2003-2011
Image and Description
Kurdish Jews from Mahabad (Saujbulak), Kurdistan, 1910
Articles
Turkey’s presidential system and the Kurds: Increased resentment, fragmentation, or deal-making?
Image and Description
A Kurdish army in Istanbul to participate in the Battle of the Dardanelles in 1918
Articles
Kurdish political representation and equality in Turkey
Articles
A People Unrepresented: Turkey’s Constitutional Justification for a Growing Chain of Kurdish Political Party Expulsions
Archaeological places
Cendera Bridge
Biography
Bibi Maryam Bakhtiari
Biography
HIWA SALAM KHLID
Biography
Ayub Nuri
Archaeological places
Mosque (Salah al-Din al-Ayyubi) in the city of Faraqin
Image and Description
The Kurdish Quarter, which is located at the bottom of Mount Canaan in Safed, Palestine in 1946
Biography
Kamaran Palani
Biography
Jasmin Moghbeli
Archaeological places
The tomb of the historian Marduk Kurdistani
Folders
Biography - People type - Athlete Biography - Gender - Male Biography - Language - Dialect - Kurdish - Sorani Biography - Nation - Kurd Biography - Place of birth - Saqiz Image and Description - Country - Province - East Kurdistan Image and Description - Cities - Saqiz Image and Description - Scope - Black and White Biography - People type - Poet Biography - Place of Residence - Kurdistan

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.67
| Contact | CSS3 | HTML5

| Page generation time: 2.796 second(s)!