Library Library
Search

Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!


Search Options





Advanced Search      Keyboard


Search
Advanced Search
Library
Kurdish names
Chronology of events
Sources
History
User Favorites
Activities
Search Help?
Publication
Video
Classifications
Random item!
Send
Send Article
Send Image
Survey
Your feedback
Contact
What kind of information do we need!
Standards
Terms of Use
Item Quality
Tools
About
Kurdipedia Archivists
Articles about us!
Add Kurdipedia to your website
Add / Delete Email
Visitors statistics
Item statistics
Fonts Converter
Calendars Converter
Spell Check
Languages and dialects of the pages
Keyboard
Handy links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
Languages
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
My account
Sign In
Membership!
Forgot your password!
Search Send Tools Languages My account
Advanced Search
Library
Kurdish names
Chronology of events
Sources
History
User Favorites
Activities
Search Help?
Publication
Video
Classifications
Random item!
Send Article
Send Image
Survey
Your feedback
Contact
What kind of information do we need!
Standards
Terms of Use
Item Quality
About
Kurdipedia Archivists
Articles about us!
Add Kurdipedia to your website
Add / Delete Email
Visitors statistics
Item statistics
Fonts Converter
Calendars Converter
Spell Check
Languages and dialects of the pages
Keyboard
Handy links
Kurdipedia extension for Google Chrome
Cookies
کوردیی ناوەڕاست
کرمانجی - کوردیی سەروو
Kurmancî - Kurdîy Serû
هەورامی
Zazakî
English
Française
Deutsch
عربي
فارسی
Türkçe
Nederlands
Svenska
Español
Italiano
עברית
Pусский
Norsk
日本人
中国的
Հայերեն
Ελληνική
لەکی
Azərbaycanca
Sign In
Membership!
Forgot your password!
        
 kurdipedia.org 2008 - 2024
 About
 Random item!
 Terms of Use
 Kurdipedia Archivists
 Your feedback
 User Favorites
 Chronology of events
 Activities - Kurdipedia
 Help
New Item
Library
Iraqi Kurdistan and Beyond: the EU’S Stakes
15-05-2024
Hazhar Kamala
Library
The Kurds in the Policy of the Great Powers, 1941-1947
15-05-2024
Rapar Osman Uzery
Library
A Transitional Justice Approach to Foreign Fighters
14-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Kurdish Political and Civil Movements in Syria and the Question of Representation
13-05-2024
Hazhar Kamala
Library
The Anfal Trial and the Iraqi High Tribunal Update Number Three: The Defense Phase and Closing Stages of the Anfal Trial
10-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Creation and First Trials of the Supreme Iraqi Criminal Tribunal
10-05-2024
Hazhar Kamala
Library
On the KRG, the Turkish-Kurdish Peace Process, and the Future of the Kurds
07-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Untangling the Turkey-KRG Energy Partnership: Looking Beyond Economic Drivers
07-05-2024
Hazhar Kamala
Library
SITUATION IN IRAQ/UK FINAL REPORT FINAL REPORT
06-05-2024
Hazhar Kamala
Library
IRAQ AS A FAIILED STATE
06-05-2024
Hazhar Kamala
Statistics
Articles 519,095
Images 106,601
Books 19,279
Related files 97,185
Video 1,392
Biography
Cecil J. Edmonds
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIAL...
Library
Woman’s role in the Kurdish...
Library
Iraq as a Failed State
Library
Operation IRAQI FREEDOM Dec...
Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler Ya Da Kemalizm’in “Yurt, Dünya Ve Sulh” Anlayışı
Kurdipedia's female colleges are contemporary archiving the suffering and successes of Kurdish women in their national database.
Group: Articles | Articles language: Türkçe
Share
Facebook0
Twitter0
Telegram0
LinkedIn0
WhatsApp0
Viber0
SMS0
Facebook Messenger0
E-Mail0
Copy Link0
Ranking item
Excellent
Very good
Average
Poor
Bad
Add to my favorites
Write your comment about this item!
Items history
Metadata
RSS
Search in Google for images related to the selected item!
Search in Google for selected item!
کوردیی ناوەڕاست0
Kurmancî - Kurdîy Serû0
English0
عربي0
فارسی0
עברית0
Deutsch0
Español0
Française0
Italiano0
Nederlands0
Svenska0
Ελληνική0
Azərbaycanca0
Fins0
Norsk0
Pусский0
Հայերեն0
中国的0
日本人0

Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler

Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler
$Egemenlik, Bağımsızlık, Lozan Ve Kürtler Ya Da Kemalizm’in “Yurt, Dünya Ve Sulh” Anlayışı$
Akademik yazının kısıtlayıcı diline düşmeden şunu iddia ederek başlamak istiyorum: Lozan Antlaşma metninde veya sonrasında antlaşma üzerine kurulan düzende Kürtler yoktur. Hatta antlaşmanın hazırlık, imza gibi süreçlerinde de Kürtlerin politik varlık veya güç olarak bulunmadığı rahatlıkla söylenebilir. Lozan heyetinde bulunan Kürtler ise Göldaş’ın da ifade ettiği gibi (2009, s. 37) Kürdistan’ı değil Kemalist hizbin Kürtlerini temsil etmek için orada bulunmaktaydı.

Lozan, herhangi bir devlet için “bağımsızlık” olarak da ifade edilen, fiziki ve siyasi sınırların temel çerçevesinin çizilmesidir. Bahsi geçen “bağımsızlık” antlaşması, tamamen devletin “dış dünya”ya karşı ilan ettiği “kendi içerisindeki halklar üzerinde sınırsız tasarrufta bulunma” anlaşmasıdır. Yani devlet merkezli uluslararası hukukun tanımladığı anlamda bir bağımsızlıktır; halkın özgürleşmesiyle ilgisi bulunduğunu iddia etmek zordur. Pazarcı’ya göre (2005, s. 18-19) bağımsızlık ”devletlerin uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde serbestçe davranma yetkisi” şeklinde tanımlanmaktadır ve egemenlik kavramıyla eş anlamlı olarak kullanılabilmektedir. Burada “uluslararası hukuk” olarak belirtilen uluslar halk iradesini değil devletleri ve onların oluşturduğu sistemdeki güç hiyerarşisini, hukuk ise bu güç ve hiyerarşi ilişkisinin “sabitlenmesi”ni (Denk, 2015, s. 131; 178-179) ifade etmektedir. Çağdaş dünyada hukukun bir etik içeriğe sahip olması gerektiği ve uluslararası sistemin tek öznesinin ulus-devlet olmadığını özellikle 1960 ve sonrasında gelişen halk direnişleri gösterecektir. Malcolm Shaw ise hukukun toplumsal ve tarihsel kökenlerine de geniş şekilde yer verdiği kitabında devlet merkezli bağımsızlık anlayışını “iç işlerine müdahalenin önüne geçme veya müdahalenin koşullarını belirleme” olarak tanımlar (2008, s. 212). Tanım, Pazarcı’nın tanımına benzer gibi görünse de arada çok temel hatta kurucu ilke açısından farklılık bulunmaktadır. Pazarcı’nın tanımında devlet, varlığı sorunsallaştıran, tartışılan bir kavram değildir. Shaw’un tanımında ise devlet iddiası ile ortaya çıkan siyasal varlığın önce belirlenmesi gerekmektedir. Buradan devlet bağımsızlığının iki temel aşaması olduğu görülüyor: Öncelikle dış sınırları belirleme ya da dış egemenliğin koşullarını belirleme ve sonrasında ise ülke olarak tarif edilen alanda, çerçevesi çizilen bağımsızlığın izin verdiği ölçüde tasarrufta bulunma veya egemenlik kurma. İşte Lozan, bu aşamalardan ilkini oluşturmaktadır. Modern bir ulus-devlet kurma çabası içerisindeki Kemalist rejim, sınırları içerisindeki nüfusu mümkün olduğu kadar homojen hale getirmeye çalışan Osmanlı mirasını devraldığı için “sorun yaratabilecek” güçteki etnik kimliklerden en çok Kürtleri yeni kurulacak devlet için risk olarak görmekteydi. Çünkü Osmanlı, soykırım ve katliamla diğer etnik kimliklerin çoğunun politik gücünü kırmıştı ve bu katliamalar 1920-1923 arasında da yoğun şekilde devam ettirilmiştir (Bozarslan, 2013/2015, s. 264). Dolayısıyla Lozan “Kurtuluş” Savaşı’na birlikte girilen ve “asli kurucu unsur” kabul edilen başta Kürtler olmak üzere diğer halkların önce “kapsanması” yani dinsel temelde tek bir millet olarak kabul ettirilmesi sürecinin dış politik yönünü oluşturmuştur. Lozan sürecinde sık sık kullanılan “Biz Türkler ve Kürtler” (Öcalan, 2001, s. 325; Göldaş, 2009) ifadesinin temel amacı da öncelikli olarak, bağımsızlığı dışarıda tartışmasız hale getirebilmek, yani içerideki tüm entiteleri “kapsamaktır”.

Fakat kurulması hedeflenen ulus-devletin mantığı gereği Türkiyelilik veya Türklük kimliği içerisine alınan kimlikleri kapsama, “içeride “dışlanma”yı da beraberinde getirmekteydi. Yaratılmaya çalışılan tek tip vatandaş tanımının, yani Türk ve Sünni kimliğin Kürtler açısından ortak bir aidiyet yaratma ihtimali çok düşüktür. Çünkü Kürt toplumu dilsel ve kültürel olarak Türklükten çok farklı olduğu gibi kültürel faktörlerin sonucu olarak dinsel açıdan da çok farklı olduğu rahatlıkla söylenebilir (Jwaideh, 2016). Bu nedenle sosyolojik tahayyülünü tek tip vatandaş üzerine kuran Türk ulus-devletinin dış politikada “kapsadığı kimlikler”i içeride dışlaması da kaçınılmaz olacaktı. Çünkü ulus-devletin yaratmaya çalıştığı ortak kimlik veya jeo-kültürün (Wallerstein, 2004/2014, s. 110) etnik kırılmaları beraberinde getirmesi kaçınılmazdı. Lozan Antlaşması başka bir yönüyle Batılılaşma hedefinin temel kurucu belgesidir. Bu yönüyle Lozan’da kabul edilen “bağımsızlık”, Batı’ya rağmen değil, onun onayıyla tescillenmiştir. Çünkü Lozan, Avrupa devletlerinin imzalayıp onayladığı ve Avrupa’daki kurumların “olduğu gibi” Türkiye’ye aktarılmaya çalışıldığı bir “felsefi doktrin”dir (Öcalan, 2001, s. 302). Her iki Lozan Konferansı arasında geçen süre içerisinde yapılan İzmir İktisat Kongresi’nde Batı sistemine “özne olarak” entegre olunacağı ilan edilmiş bu durumda I. Lozan Konferansı’nda ortaya çıkan pürüzlerin aşılmasını sağlamıştır (Oran, 2009, s. 218). Modernleşme süreci bir yana bırakılırsa, Lozan, Türkiye’de toplumsal ve siyasal yapılarda radikal düzenlemeye gidildikten sonra 1947 Truman Doktrini ile mutlak olarak Batı Bloğunda yer almaya varan düzenlemelerin “kuruluş belgesi”dir. Fakat ülkenin kuruluş sürecinde aktif olarak yer alan Kürtlerin Lozan’ın kurduğu düzende özne olduğunu söylemek imkansızdır ve aşağıda da değinileceği gibi sadece Türkiye’deki Kürtlerin değil “dört parça”daki tüm Kürd halkının siyasal haklara sahip olmasının önüne geçmiş en temel uluslararası belgedir. Lozan’a hazırlık sürecinde, gerek meclis tartışmalarında ve gerekse konferans sürecinde, Kürtlerin varlığının siyasi olarak inkar edilmediği görülse de süreç aynı zamanda “Kürt varlığını inkarın hazırlık süreci”dir (Göldaş, 2009, s. 52). Yani Kürtlerin sosyolojik varlığı “problemi” barış sonrasına ertelenmiş, şimdilik sadece uluslararası alandaki siyasi varlıkları Türkiyelilik kimliği içerisinde eritilmişti. Lozan’la birlikte elde edilen bağımsızlığın, içeride çoktan başlamış tekleşme sürecinin yardımıyla mutlak egemenliğe dönüşmesi yani “asli kurucu unsur”lardan Kürtlerin “kurucu öteki”ye dönüştürülmesi; Kürtlere göre daha zayıf konumda olanların ise ancak “vatandaşlık itibariyle Türk” sayılması (T.C 1924 Anayasası, m. 88) yani bağımsızlığın mutlak egemenliğe dönüştürülmesi ise 1924 Anayasasıyla olacaktır.
$Lozan Antlaşması Sınırları Çoğunlukla Muğlak Bıraktı$
1921 Anayasası’nın tanıdığı (1921 Anayasası m. 11 ve devamı) ve Mustafa Kemal’in 1923’te, Lozan’dan sonra hazırladığı taslakta neredeyse aynı şekilde yer alan yerel özerklik (Sevinç & Demirkent, 2017, s. 41-44) 1924 Anayasası’nda yer almamıştır. Yani dış politikada ortak bir kimlik iddiasıyla pasifize edilen Kürtlerin sosyolojik varlığı da yavaş yavaş inkar edilmeye başlanmıştır. Yeni Anayasada sadece özerklik kaldırılmamış, devletin ve ülkenin tek kimliği olduğu ve bu kimliğin Türk olduğu defalarca vurgulanmıştır. Meclis görüşmelerine de bakıldığında Türklük tanımının -ki aksi de çok tartışmalıdır- belli bir milleti hatta ırkı temsil maksadıyla kullanıldığı görülmektedir. Kısacası Özbudun’un iddiasının aksine (Özbudun, 2008, s. 43) 1921 Anayasasındaki özerklik halkçılık ilkesinin sonucu değil sosyolojik görünümün ve Kürt toplumunun siyasi gücünün bir yansıması olarak yer almıştır ve 1924 yılında anayasadan çıkarılarak Türklük ve Sünniliğin tek “makul kimlik” kabul edildiği üniter bir sisteme geçilmiştir. Zaten Özbudun da başka bir kitabında (2012, s. 71-72) Mustafa Kemal’in Kürdleri ikna etmek için özerkliği kabul ettiğini, başından beri milli ve merkeziyetçi devlet kurma peşinde olduğunu kabul etmiştir. Yıldız da (1996, s. 89-90) Mustafa Kemal’in 16-17 Ocak tarihli ünlü İzmit konuşmasını, Lozan’da azınlıklar ve Musul konusunda sıkışmış heyetin işini kolaylaştırmak için yaptığını söylemiştir. Lozan’ın “dış”a karşı bağımsızlık, iç egemenliğe yönelik hazırlık olarak ele alındığının en iyi göstergesi yine antlaşma metnidir. Savaştan yeni çıkmış ve Mudanya’da ateşkes imzalamış bir siyasal varlığın en temelde amacının sınırlar olması gerekmektedir. Çünkü uluslararası hukukun devlet tanımına göre ülke, yani sınırları belli toprak parçası, devlet olmanın en temel üç koşulundan biridir. Fakat Lozan’a baktığımızda sınırların çoğunlukla muğlak bırakıldığı, çoğunun daha sonra değiştirildiği görülmektedir. Yunanistan sınırı Trakya’da Meriç Nehri’nin ortak hattı olarak belirlenmiştir. Bu durum aynı zamanda mübadele sorunu yaratacaktır ki tarafların İstanbul’un sınırlarından çok farklı şeyler anladığı ortaya çıkacak ve büyük soruna dönüşen durum ancak Ocak 1930’da hall edilebilecektir. Ege sınırı ise halen çözülemeyen bir sorun olarak kalmıştır. Lozan’da Kürdistan sınırı ise neredeyse tamamen çözümsüz bırakılmıştır. Antakya bugün bile -en azından Suriye açısından- çözülmüş değildir, Musul sorunu 5 Haziran 1926 Antlaşmasıyla çözülebilmiştir. İran sınırındaki Küçük Ağrı çevresi ise “eşkıyalık” bahane edilerek -İran sınırında olmasına rağmen- bu sefer de Türkiye tarafından işgal edilmiştir. Sınır sorununun bu olayların sonucunda hall edildiğini söylemek yine güçtür. Türkiye özellikle yaklaşan savaş tehlikesini bahane ederek II. Dünya Savaşı öncesinde birçok paktla sınırları “Kürd tehdidine karşı” güvenceye almıştır. Bu nedenle Türkiye’nin statükocu olduğu söyleyemeyeceği gibi “yurtta sulh, cihanda sulh” özdeyişinin de şu şekilde yorumlanması daha doğru olacaktır: Türkiye soyut bir özne olarak devletliliğini Batı’ya kabul ettirmiştir ve batı coğrafyasına yönelik politikasında statükocu[9] davranmıştır. Fakat tam da bu ittifakın verdiği avantajlar ve yaklaşan savaş tehlikesi bahanesiyle “Batı dışındaki ülkelere karşı politik zorlamaya gitmiş yani revizyonist olarak hareket etmiştir. Aynı şekilde içerideki halklar üzerinde de sonsuz tasarrufta bulunma hakkını kendinde görmüş ve ona göre davranmıştır. Sonuç olarak “yurtta sulh”un ülke içerisindeki Türk-sünni kesimi, “cihanda sulh”un ise Batı dünyasını kapsadığını söylemek mümkündür. Bu politik tutumun sonucunda da Antakya Türkiye’ye bağlanmış, Kürdistan’ın bir kısmı Irak ve TC arasında bölünmüş ve İran sınırları Türkiye zoruyla değişmiştir. Ülke içerisinde de Kürtler başta olmak üzere birçok kimliğe karşı soykırım ve katliamlar yaşanmış; Lozan’la başlayan “bağımsızlık ve egemenlik” ülküsü bu şekilde ancak 1940’larda tamamlanmıştır.

Madem ki Lozan’a “biz Türkler ve Kürtler” olarak gidildi, antlaşmanın tümünün de doğal olarak Kürtlerle ilgili olması gerekmektedir. Fakat genel çerçevesi bu şekilde çizilebilecek olan Lozan’ın doğrudan Kürtleri ilgilendiren ya da Kürtlerle ilişkilendirilebilecek iki bölümü bulunmaktadır: Sınırlar ve azınlıklar. Bilindiği gibi Musul meselesi Milletler Cemiyeti’ne havale edilerek kaderi bir nevi İngiltere’nin isteğine bırakılmıştır. Lozan’ın 37-45 maddeleri arasında düzenlenen azınlık hakları ise Kürtlere siyasi bir hak verilmiştir. Buradaki düzenlemeler tüm azınlıklarla beraber -ki azınlık tanımından kaynaklı olarak Kürtlere en temel haklar bile verilmeyecektir- belli hakların kullanımı ile alakalı olup herhangi bir siyasi statü tanıdığını iddia etmek imkansızdır.
$Lozan’da Türkiye’nin Musul Konusundaki Tavrı Çok Net Değildir$
Lozan düzenine karşı ilk sistematik tepki Şêx Seid önderliğinde gelişmiştir. Antlaşma İle adeta politik sahadan silinen Kürtler, 3 Mart 1924 günü çıkarılan kanunla kültürel hayattan da silinmeye çalışılmış ve sıkı bir asimilasyon politikası uygulanmaya başlanmıştı. “İki farklı dilin iki farklı insan yaratacağı ve bunun ulus devlet mantığıyla bağdaşmayacağı” gerekçesiyle çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu Kürdlerin okul, örgüt, dernek ve yayınlarını yasaklamıştır (Izady, 2013, s. 134). “Yurtta sulh”un Kürtler üzerinde katı bir asimilasyon ile gerçekleştirilme çabasına Şêx Seid ve Albay Halit Bey önderliğinde verilen bu tepki maalesef günümüzde sol ideolojiye mensup bazı kesimlerce bile salt “gerici” bir ayaklanma olarak yansıtılmaktadır. 3 Mart’ta çıkarılan kanunla aynı zamanda hilafetin de kaldırılması nedeniyle böyle bir yorum yapılması Kürtlere karşı girişilen siyasal işgal ve kültürel asimilasyonun görmezden gelmesine neden olmaktadır. Başkaldırının İngilizlerin kışkırtmasıyla olduğuna dair iddianın ise maddi bir temeli bulunmamaktadır (Oran, 2009, s. 266). Kaldı ki diplomatik ilişki ile bir ulusun kurtuluş mücadelesi yürütmesi günümüzde de sadece işgal ve sömürü altındaki toplumlar için yadırganan bir durum olmaktadır. Örneğin Rojava’daki Kürd hareketinin Rusya veya ABD ile müzakere etmesi çoğunlukla “emperyalist maşa” olmakla değerlendirilirken ülkesinin büyük çoğunluğu ve hükümeti Rusya kontrolünde olan Esad rejimi için Rusya’nın Suriye’de bulunmasının kabul edilmesi “reel politik” bir hamle olarak görülmektedir. Lozan’da Kürtleri doğrudan ilgilendiren bir diğer konu da Musul konusudur. Musul ile azınlıklar konusu karşılaştırıldığında sadece TC hükümetinin değil, itilaf devletlerinin de çelişkileri ortaya çıkmaktadır. Azınlıklar meselesi tartışıldığında Kürtleri din faktörü nedeniyle Türk olarak kabul eden İngiltere’nin Musul üzerine yapılan tartışmalarda Kürtleri ayrı bir soy olarak gördüğü ortaya çıkmıştır (Uzgel & Kürkçüoğlu, 2009, s. 261). Azınlıklar konusunda Türkiye’nin sicilinin kötü olduğunu vurgulayan İngiliz temsilcisi Lord Curzon, azınlıklar konusu görüşüldüğünde “Kürtlerin Türklerin yönetimi altında yaşama arzusuna inanmak istemekle” yetinirken ve yer yer Türk tarafının “uzlaşmacı tavrını” överken (Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, 2001, s. 301) Musul görüşmelerinde Türk tarafının Kürtlerin “turaniyülasıl” olduğu tezini kesin olarak reddetmekte ve bu iddiayı ilk defa Türk tarafının, üstelik o dönemde başka kimse tarafından kabul görmeyen bir kaynaktan alıntı ile ortaya attığını söylemektedir (Lozan Barış Konferansı Tutanaklar-Belgeler, 2001, s. 359). Açıkça çelişkili olan bu durum, hem Türk tarafının hem de İngiltere’nin Kürtleri Lozan’da bir müzakere kozu ve nesnesi olarak gördüklerini ve kullandıklarını göstermektedir. Kaldı ki Milletler Cemiyeti’nin (MC) sorunla ilgili kurduğu komisyon coğrafi ve etnik açıdan yaptığı incelemenin verilerini Irak’tan almasına karşın Kürtlerin ne Arab ne de Türklerin yönetimini istemedikleri, bölgedeki şeyh ve aşiret reislerinin ise ekonomik faktörlerden dolayı İngiliz himayesini istedikleri sonucuna varmıştır. Komisyon, verdiği kararda Musul’un Irak’a ilhakını kabul etmekle birlikte 25 yıl MC mandası altında kalacak olan Irak’ın bu sürecin sonunda Kürtlerin özerkliğini kabul etmemesi durumunda halkın Arablar yerine Türkleri tercih edebileceklerini belirtmiştir (Uzgel & Kürkçüoğlu, 2009, s. 263-264).

Rapordan kolayca şu sonuç çıkarılabilir: İngiltere, Kürtlerin özerklik hakkı ve isteği ile Irak’ın “egemenlik hakkı”nı kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadır. Türkiye ise Musul’u alamaması durumunda bağımsız bir Kürdistan’ın kurulması yerine Musul’un Irak ile paylaşımına rıza gösterecektir ve “Misak-ı Milli sınırları içerisindeki” bir bölgenin alınmamasını iç politikada daha kolay açıklayabilecektir. 5 Haziran 1926 günü Türkiye, Irak ve İngiltere arasında yapılan antlaşma incelendiğinde bu niyet çok daha net ortaya çıkmaktadır. Fakat raporda Kürtlerin niyetinin ne en azından mutlak olarak özerklik olduğu da anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan, Musul görüşmeleri yakından incelendiğinde Türkiye’nin tavrının çok net olduğunu söylemek güçtür. Zaten Lozan Heyeti’ne “Süleymaniye, Kerkük ve Musul’un isteneceği ve aksi durum ortaya çıkarsa Hükümetten talimat isteneceği” talimatı verilmiştir. Oysa “Ermeni Yurdu” ve kapitülasyonlar için “gerekirse görüşmelerin kesileceği” talimatı verilmiş (Oran, 2009, s. 217-218) ülkedeki Kürt muhalefeti ve antlaşmanın gidişatının ne yönde olacağı tam kestirilemediği için Musul konusunda tüm olasılıklar tüketilmemiştir.

Göldaş’ın da (2009, s. 22-23) naklettiği gibi Lozan delegelerinin seçilmesi sürecinde Meclis’te kendini Kürt olarak tanıtan ya da Kürtlerin temsilcisi olarak gören vekillerin en çok yoğunlaştığı konu, başta Musul olmak üzere diğer iki Kürt kentinin mutlaka sınırlara dahil edilmesi olmuştur. Dolayısıyla Meclis’te ısrarla Kürtlerin turan ırkından geldiğini ve Türklerden ayrılma gibi bir isteğinin olmadığını vurgulayan vekiller için bile en temel sorun Musul olmuştur. Lozan görüşmelerinde ise Musul’a aynı ehemmiyetin verildiğini görmek mümkün değildir. Hatta Göldaş’a göre (2009, s. 98) Musul meselesi “daha ilk günden tarafların görüş birliği içinde olduğu” bir konuydu. Gerçekten de Musul sorununun MC’ye devri, sorunun İngiltere’nin isteği çerçevesinde çözüleceği anlamına gelmekteydi. Rıza Nur da anılarında imkan verilseydi İngilizlerden Musul’u alabileceğini fakat İsmet İnönü’nün kaç defa kendisine “Gel, şu Musul’u verelim de kurtulalım” dediğini, bu şekilde Mustafa Kemal’in “Lozan’a giderken Musul’dan vazgeçin” talimatına uygun davrandığını bile iddia etmiştir (s. 1029-1033). Türk Heyeti’nin Lozan’a Musul’u gözden çıkararak gittiğini söylemek güçtür. Fakat Heyet’in buraya birden fazla planla gittiği ve en temel kaygısının Kürt varlığı olduğu açıktır. “Sorun”un üç ülke -İngiltere, Irak, Türkiye- açısından çözüme kavuşturulduğu antlaşmada bu durum açıkça görülmektedir. Bahsi geçen antlaşmada “sınır güvenliği” gibi Kürdistan’ın parçalanmasının yaratacağı başkaldırıların taraf ülkelerce işbirliği içerisinde nasıl kontrol edileceği düzenlenmiş, özellikle 12.madde ile sadece başkaldırıların değil sınır hattıyla ayrılan Kürt varlığının kontrolü üzerine anlaşılmıştır. Dolayısıyla Uzgel ve Kürkçüoğlu’nun iddiasının aksine (2009, s. 268) önlemler sadece “Kürd aşiretleri” için değil, “Kürd varlığı” içindir. Dönemin “dostluk, güvenlik, işbirliği… ” gibi konularında yapılan çoğu antlaşması, Kürdleri hedef almakta ve bölünmüş Kürdistan’ın kontrolü amacını taşımaktadır. Yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra 22 Nisan 1926 tarihli İran-Türkiye Dostluk ve Güvenlik Antlaşması, 30 Mayıs 1926 Fransa-Türkiye Dostluk ve İyi Komşuluk Sözleşmesi ve hatta İran, Irak, Afganistan ve Türkiye arasında yapılan Sadabad Paktı’nın amacı budur. Sadabad Paktı’nın, Musollini İtalya’sının Akdeniz’deki yayılmacılığına karşı yapıldığı iddiası ise gerçek dışıdır (Akdevelioğlu & Kürkçüoğlu, 2009, s. 366). Bugün bile Türkiye’nin yaptığı ilgili uluslararası antlaşmalarda en temel çekincesi Kürt varlığı olmaktadır. Rıza Nur anılarında, İsmet İnönü’nün “suyunu em, posasını at” prensibiyle hareket ettiğini belirtmektedir (1967, s. 1027). Bu prensip Lozan’a giden süreçte, Lozan süreci ve sonrasındaki tüm süreçte Türk yönetimine egemen olan prensipti. Lozan’da Batı’ya karşı bağımsızlık garanti altına alınmış, egemenlik ise Türkiyelilik ve Müslümanlık üzerine inşa edilmiştir. Fakat süreç gösterecektir ki eril, tekçi ve hatta ırkçı bir ulus-devlet inşa edilmektedir ve tıpkı Mahmut Esat Bozkurt’un 1930’da dediği gibi “öz Türk” olmayanlara insani herhangi bir muamele hakkı tanınmamaktadır. Bu nedenle Lozan’da temel olarak “Büyük Güçler”le olan sorunlar çözülmüştür. Kürtler başta olmak üzere etnik, dini ve kültürel kimliklerle olan sorunlar bugün de devam etmektedir. Yani Lozan’da Batı’ya ve makbul vatandaşlara “sulh” sözü verilmiştir. Günümüzde uluslararası hukukta herhangi bir temeli olmaksızın: Rojava özelinde örnek vermek gerekirse; bir ulus-devlet olarak sınırlarına aynı şekilde saygı göstermediği Suriye ve yıllardır inkar ettiği Kürt realitesi Rojava’da iç içe geçmiş bulunmaktadır. Türkiye nazarında Kürt halkı herhangi bir siyasi kurumsallaşma hakkına sahip olmadığı gibi Suriye’de sınırlarına gerekli ehemmiyet verilecek bir devlet olarak görülmemektedir. Bugün Irak ve Suriye işgalinde kalan Kürdistan topraklarına bu kadar rahat müdahale edilebilmesinin en temel ideolojik sebebi budur.[1]
This item has been written in (Türkçe) language, click on icon to open the item in the original language!
Bu makale (Türkçe) dilinde yazılmıştır, makaleleri orijinal dilinde açmak için sembolüne tıklayın!
This item has been viewed 1,226 times
HashTag
Sources
[1] Website | Türkçe | https://demokratikmodernite.org
Linked items: 60
Articles
Documents
Library
Group: Articles
Articles language: Türkçe
Content category: Kurdish Issue
Content category: Geography
Content category: History
Country - Province: Kurdistan
Document Type: Original language
Language - Dialect: Turkish
Publication Type: Born-digital
Technical Metadata
Item Quality: 99%
99%
Added by ( Sara Kamela ) on 02-04-2023
This article has been reviewed and released by ( Rapar Osman Uzery ) on 02-04-2023
This item recently updated by ( Rapar Osman Uzery ) on: 02-04-2023
URL
This item according to Kurdipedia's Standards is not finalized yet!
This item has been viewed 1,226 times
Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!
Biography
Antonio Negri
Archaeological places
Cendera Bridge
Image and Description
Kurdish Jews from Mahabad (Saujbulak), Kurdistan, 1910
Biography
Bibi Maryam Bakhtiari
Articles
CASE OF SELAHATTİN DEMİRTAŞ v. TURKEY (No. 2)
Archaeological places
Shemzinan Bridge
Articles
An Overlooked Aspect of Sexual and Gender-Based Violence
Archaeological places
Mosque (Salah al-Din al-Ayyubi) in the city of Faraqin
Library
A Transitional Justice Approach to Foreign Fighters
Image and Description
Yezidi boys 1912
Biography
HIWA SALAM KHLID
Biography
Havin Al-Sindy
Biography
Nurcan Baysal
Articles
Shanidar Z: Archeologists studying Neanderthal behavior patterns in Kurdistan
Library
Iraqi Kurdistan and Beyond: the EU’S Stakes
Biography
KHAIRY ADAM
Articles
Carpet inscription; Evidence of the prosperity of the tradition of endowment in the era of Karim Khan Zand (1193-1163 AH)
Archaeological places
Hassoun Caves
Biography
Shilan Fuad Hussain
Image and Description
The Kurdish Quarter, which is located at the bottom of Mount Canaan in Safed, Palestine in 1946
Articles
The Israel Factor and the Iraqi-Kurdish Quest for Independence
Biography
Jasmin Moghbeli
Library
Kurdish Political and Civil Movements in Syria and the Question of Representation
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
Library
The Anfal Trial and the Iraqi High Tribunal Update Number Three: The Defense Phase and Closing Stages of the Anfal Trial
Image and Description
A Kurdish army in Istanbul to participate in the Battle of the Dardanelles in 1918
Biography
Abdullah Zeydan
Biography
Ayub Nuri
Library
The Kurds in the Policy of the Great Powers, 1941-1947
Archaeological places
The tomb of the historian Marduk Kurdistani

Actual
Biography
Cecil J. Edmonds
23-03-2022
Hazhar Kamala
Cecil J. Edmonds
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
09-06-2023
Rapar Osman Uzery
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
Library
Woman’s role in the Kurdish political movement in Syria
25-04-2024
Hazhar Kamala
Woman’s role in the Kurdish political movement in Syria
Library
Iraq as a Failed State
05-05-2024
Hazhar Kamala
Iraq as a Failed State
Library
Operation IRAQI FREEDOM Decisive War, Elusive Peace
06-05-2024
Hazhar Kamala
Operation IRAQI FREEDOM Decisive War, Elusive Peace
New Item
Library
Iraqi Kurdistan and Beyond: the EU’S Stakes
15-05-2024
Hazhar Kamala
Library
The Kurds in the Policy of the Great Powers, 1941-1947
15-05-2024
Rapar Osman Uzery
Library
A Transitional Justice Approach to Foreign Fighters
14-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Kurdish Political and Civil Movements in Syria and the Question of Representation
13-05-2024
Hazhar Kamala
Library
The Anfal Trial and the Iraqi High Tribunal Update Number Three: The Defense Phase and Closing Stages of the Anfal Trial
10-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Creation and First Trials of the Supreme Iraqi Criminal Tribunal
10-05-2024
Hazhar Kamala
Library
On the KRG, the Turkish-Kurdish Peace Process, and the Future of the Kurds
07-05-2024
Hazhar Kamala
Library
Untangling the Turkey-KRG Energy Partnership: Looking Beyond Economic Drivers
07-05-2024
Hazhar Kamala
Library
SITUATION IN IRAQ/UK FINAL REPORT FINAL REPORT
06-05-2024
Hazhar Kamala
Library
IRAQ AS A FAIILED STATE
06-05-2024
Hazhar Kamala
Statistics
Articles 519,095
Images 106,601
Books 19,279
Related files 97,185
Video 1,392
Kurdipedia is the largest multilingual sources for Kurdish information!
Biography
Antonio Negri
Archaeological places
Cendera Bridge
Image and Description
Kurdish Jews from Mahabad (Saujbulak), Kurdistan, 1910
Biography
Bibi Maryam Bakhtiari
Articles
CASE OF SELAHATTİN DEMİRTAŞ v. TURKEY (No. 2)
Archaeological places
Shemzinan Bridge
Articles
An Overlooked Aspect of Sexual and Gender-Based Violence
Archaeological places
Mosque (Salah al-Din al-Ayyubi) in the city of Faraqin
Library
A Transitional Justice Approach to Foreign Fighters
Image and Description
Yezidi boys 1912
Biography
HIWA SALAM KHLID
Biography
Havin Al-Sindy
Biography
Nurcan Baysal
Articles
Shanidar Z: Archeologists studying Neanderthal behavior patterns in Kurdistan
Library
Iraqi Kurdistan and Beyond: the EU’S Stakes
Biography
KHAIRY ADAM
Articles
Carpet inscription; Evidence of the prosperity of the tradition of endowment in the era of Karim Khan Zand (1193-1163 AH)
Archaeological places
Hassoun Caves
Biography
Shilan Fuad Hussain
Image and Description
The Kurdish Quarter, which is located at the bottom of Mount Canaan in Safed, Palestine in 1946
Articles
The Israel Factor and the Iraqi-Kurdish Quest for Independence
Biography
Jasmin Moghbeli
Library
Kurdish Political and Civil Movements in Syria and the Question of Representation
Image and Description
AN EXAMPLE OF BAATHS SOCIALISM AND DEMOCRACY IN KURDISTAN OF IRAQ
Library
The Anfal Trial and the Iraqi High Tribunal Update Number Three: The Defense Phase and Closing Stages of the Anfal Trial
Image and Description
A Kurdish army in Istanbul to participate in the Battle of the Dardanelles in 1918
Biography
Abdullah Zeydan
Biography
Ayub Nuri
Library
The Kurds in the Policy of the Great Powers, 1941-1947
Archaeological places
The tomb of the historian Marduk Kurdistani

Kurdipedia.org (2008 - 2024) version: 15.5
| Contact | CSS3 | HTML5

| Page generation time: 0.593 second(s)!