=KTML_Bold=#Diyarbakır#=KTML_End=
Diyarbakır (Osmanlıca: دیاربكر; Diyarbekir, Kürtçe: Amed, Zazaca: Diyarbekır), Türkiye'nin Diyarbakır ilinin merkezi olan şehirdir. Üzerinde tarihi Diyarbakır Kalesi'nin bulunduğu Dicle Nehri kıyısında yüksek bir plato çevresinde yer alan şehir, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesinin yüzölçümü bakımından Şanlıurfa'dan sonraki ikinci büyük şehridir. Karasal iklimin hâkim olduğu şehirde yazlar son derece sıcak ve kurak geçer iken, kışlar ise soğuk, sert ve yağışlı geçer. Diyarbakır, yaklaşık 12000 yıllık tarihi bir geçmişe sahiptir.
Yontma Taş ve Mezolitik devirlerinde şehrin çevresindeki bazı mağaralarda yaşanmış olduğu, yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları ve Dicle kolları üzerinde, Ergani yakınlarındaki Hilar Mağaraları'nda bu çağa ait birtakım kalıntılar tespit edilmiştir. Son yapılan arkeolojik kazılarda ise, Ergani ilçesi yakınlarında bulunan, Neolitik Dönem'e tarihlenen ve MÖ 8000-6000 yılına ait olduğu düşünülen Çayönü yerleşkesi ve benzeri tarihi örnekler, şehrin geçmişinin canlılığını bir kez daha ortaya koymuştur. Tarih boyunca Amida, Amid, Kara-Amid, Diyar-Bekr, Diyarbekir gibi adları alan kent, Güneydoğu Anadolu'nun tam orta bölümünde, El-Cezire denilen, Mezopotamya'nın kuzey kısmında yer almaktadır.
Şehrin kent merkezinde, MÖ 3000 civarında Hitit ve Hurri-Mittani egemenliği yaşanmıştır. MÖ 1260 yılına kadar süren bu egemenlikten sonra sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, İran'daki Medler, yine Antik İran'daki Ahamenişler (Persler), Büyük İskender'in komutasındaki Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Ermeniler, Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu şehre hâkim olmuşlardır. İslam'ın doğuşundan ve Muhammed'in ölümünden sonra, Ömer döneminde İslam ordusu Diyarbakır'ı ve çevresini fethetmiş ve Halid bin Velid, Diyarbakır'a giren ilk Müslüman kumandan olmuştur. Diyarbakır böylece bir eyalet olarak İslam Devleti'ne bağlandı. Dört Halife Dönemi'nden sonra Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler ve Mervaniler bu kente sahip olmuşlardır. Selçuklu Türkleri, İnaloğulları ve Artukluların da egemenliğinden sonra, 12. yüzyılda kurulan Eyyûbîler Devleti ve 13. yüzyılda da Moğol istilaları sonucu Moğollar şehre sahip olmuşlardır. Akkoyunlular döneminde devlete başkentlik yapan şehir, daha sonra Şii Safevîler ve akabinde I. Selim döneminde Osmanlı İmparatorluğu'nun eline geçmiştir.
=KTML_Bold=Etimoloji=KTML_End=
Diyarbakır şehri, farklı dönemlerde farklı isimlerle anılmıştır. MÖ 200'de Asur hükümdarı Adad-Nirari'ye ait bir kılıç kabzasında şehrin adı Amid ya da Amidi olarak geçmektedir. Roma ve Bizans kaynaklarında ise şehrin adının Amid, O'mid, Emit ve Amide şeklinde geçtiği görülmektedir.11. yüzyılda yöreye gelen Türkmenler de, şehirdeki yapılarda kullanılan siyah renkli taşlardan dolayı şehre Kara Amid demişlerdir. Müslüman Arapların egemenliği sırasında buraya yerleşen Bekr (بکر) kabilesinden dolayı Diyâru Bekr (ديار بكر, Bekr kabilesinin yurdu) olarak kayıtlara geçmiştir.
Diyâru Bekr (daha sonraları Diyarbekir), Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarına kadar daha çok bir bölge adı olarak kullanılmıştır. Ancak merkez için kullanılan Amid isminin kullanımının özellikle Diyarbekir'in 1867 yılında vilayet oluşu sonrası yavaş yavaş terk edildiği ve bütün bölgeyi nitelemesinin yanında merkez sancak için de Diyarbekir (Diyar-ı Bekr) adının kullanıldığı görülmektedir.
Diyarbekir'in Diyarbakır oluşuna dair çalışmalar, Türk Dili dergisinin Haziran 1938 nüshasında özetlenmiştir. Çalışmalar, 17 Kasım 1937 tarihinde Atatürk'ün trenle Diyarbekir'den Elazığ'a geçtiği gece yapılan bir dil tartışmasının ardından Türk Dil Kurumuna gönderilen bir telgrafla başladı. Yapılan çalışmalar sonucu şehrin adı Diyarbakır olarak değiştirildi. Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmen'e gönderilen telgraf şöyledir.
Diyarbekir şehrinin isminin etimolojisine dair etüt var mıdır? Esasta bu şehrin ismi 'Bakır memleketi' manasına olan 'Diyarbakır' olması gerektir ve artık bu isimle tanınacaktır. Dil Kurumu'nun bu hususta Tarih Kurumu ile iş birliği yaparak, historik ve lengüistik tetkikatta bulunması emrediliyor. Balıkesir saylavı İsmail Hakkı'nın da mesai birliğine davet edilmesi faydalı olacaktır. Tetkikatın titizlikle yapılmasını ve mümkün ise neticelerin takiben bildirilmesini saygılarımla dilerim.
Şehirde bakır madeni Çermik ilçesinin Mahmudan köyü sınırları içerisinde bulunmuştur.
=KTML_Bold=Tarihçe=KTML_End=
#Mezopotamya# ile Anadolu medeniyetlerinin geçiş bölgesinde olan Diyarbakır’ın tarihi, çok eski devirlere dayanmaktadır. Yontma Taş ve Mezolitik devirlerde Diyarbakır ve çevresinde var olan mağaralardan burada yerleşim olduğu, yapılan arkeolojik araştırmalar ile anlaşılmıştır. Örneğin Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassuni Mağaraları ile Dicle Nehri ve kolları üzerinde, Ergani yakınlarındaki Hilar Mağaralarında bu çağdan kalma kalıntılar gün yüzüne çıkarılmıştır. Şehrin 65 kilometre kuzeybatısındaki Ergani ilçesi yakınlarında yer alan Çayönü Tepesi kazılarında ise, dünyanın en eski köyü bulunmuştur. Çayönü yerleşkesindeki insanlar, zamanla göçebelikten yerleşik köy yaşama, avcılık ve toplayıcılıktan besin üretimine geçmiştir.
Büyük Dikran tarafından kurulan Silvan şehrinin, Ermenistan Krallığı'nın MÖ 70 yılında başkenti Tigranakert olduğu savunulursa da, bu bilgi spekülatif bir niteliktedir.
Şehrin kent merkezinde, MÖ 3000 civarında Hitit ve Hurri-Mittani egemenliği yaşanmıştır. MÖ 1260'a kadar süren bu egemenlikten sonra, sırasıyla Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Ahamenişler (Persler), Büyük İskender komutasındaki Makedonyalılar, Selevkoslar, Partlar, Ermeniler, Roma İmparatorluğu, Sasani İmparatorluğu ve Bizans İmparatorluğu ve İslam'ın doğuşundan sonra da Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Büveyhiler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Artuklular, Eyyûbîler, Moğollar, Akkoyunlular, Safevîler ve Osmanlılar şehre egemen olmuşlardır.
Asurlular döneminde şehir, bölge valilik merkezi olmuştur. Milattan sonra 1. ve 2. asırlarda şehir ve bölgesi için Romalılar ve Partlar arasında savaşlar yapılmıştır. Romalıların hakimiyetine geçen şehir, Romalıların yıkılması ile Bizans İmparatorluğu yönetimine geçmiştir. Halife Ömer döneminde İslam ordusu, Diyarbakır'ı ve çevresini fethetmiş ve Halid bin Velid, Diyarbakır'a giren ilk Müslüman kumandan olmuştur. Diyarbakır, böylece bir eyalet olarak İslam Devleti'ne bağlandı.
869-899 yılları arasında Diyarbakır ve çevresinde kısa süreliğine Şeyhiler Hanedanı hüküm sürmüştür, fakat Abbasi halifesi Mutazıd bu hakimiyete son vermiştir. Daha sonraki yıllarda Hamdânîler ve Büveyhiler şehre hâkim oldularsa da, 990 yılında bölgeye hâkim olan Kürt aşireti Mervânîler, 1085 yılına kadar saltanatlarını sürdürmüşlerdir. Selçuklu hükümdarı Alparslan, Malazgirt Meydan Muharebesi'nden (1071) bir sene önce Diyarbakır’a geldi. Mervânîler, yapılan bu savaşta Selçuklu ordusuna asker desteğinde bulundu ve daha sonra Büyük Selçuklu Devleti'ne tabi oldu. I. Melikşah'ın 1092'deki ölümünden sonra da, Diyarbakır'daki egemenlik Suriye Selçukluları'na geçti.
1095’te Türk emirlerinden olan Sadr Bey'in, Amid valisi iken ölümü sonrasında kardeşi İnal şehre yönetici olmuş; İnal'ın kendi adıyla 1098 yılında İnaloğulları Beyliği'ni kurmasıyla bu beyliğin yönetiminde kalmıştır. 1142 yılından sonra da vezir Nisanoğlu Müeyyedüddin ve ardılları, yarı bağımsız olarak Âmid şehrini yönettiler. Eyyûbîlere tabi olan Artuklu Beyliği'nin Hasankeyf Artuklu hükümdarı Nureddin Muhammed'in talebi üzerine Âmid şehri, Selahaddin Eyyubi komutasındaki Eyyûbî ve Artuklu kuvvetlerince 1183 yılında ele geçirildi. #Selahaddin Eyyubi#, şehri Nureddin Muhammed'e bırakmış ve böylece şehir, Hasankeyf Artuklularının başkenti olmuştur. 1232 yılına kadar Hasankeyf Artuklularının hakimiyetinde kalan yerleşim, bu tarihte Eyyûbîler Devleti tarafından ele geçirildi. 1241 yılında Anadolu Selçuklu Devleti'nin eline geçen şehir, 1257-1259 yılları arasında Eyyûbîlerin Meyyâfârikin (Bugün Silvan) kolunun denetimine girdi. 1259’da İlhanlı Moğolları tarafından alınan şehir, kendilerine tabi olan Anadolu Selçuklularına geri verildi. Şehir, 1302 yılında İlhanlı hükümdarı tarafından bu kez Mardin Artuklularına bırakıldı. Diyarbakır, 1394 yılına kadar Artuklu hakimiyetinde kaldı. Artuklu Beyliği dönemlerinde kente önemli bir Türkmen kökenli nüfus yerleşimi olmuştur.
1394 yılında Timur tarafından alınan ve yağmalanan yerleşim, 1404 yılında Timur tarafından Akkoyunlular Devleti'ne bırakıldı. Akkoyunluların kurulması ile birlikte şehir, bir süre bu devlete başkentlik yaptı. Şehir, 1508'de Şii Müslüman Safeviler tarafından ele geçirildi.
1508-1515 yılları arasında Dulkadiroğulları, Memlûkler ve Safevîler devletleri arasında bu bölge için mücadeleler devam etti. Osmanlı hükümdarı Yavuz Sultan Selim, Diyarbakır Kuşatması ile 10 Eylül 1515'te Bıyıklı Mehmed Paşa kumandasında kenti Osmanlı egemenliğine kattı.
Diyarbakır, Osmanlılar döneminde önemli eyaletlerden birinin merkezi olmuş, doğuya sefer yapan orduların hareket üssü ve kışlağı görevini görmüştür. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde, özellikle I. Dünya Savaşı'nın yakın zamanlarında hastalık, yangın ve sefalet yüzünden büyük sıkıntı çeken Diyarbakır, özellikle Cumhuriyet devrinde büyük ve önemli imar, sosyal, kültürel ve ekonomik hareketler yaşamıştır. 1950'lerden sonra şehir yeniden kurulmuş; yollar, hastaneler, okullar ve modern yapılarla gün geçtikçe büyümüş ve gelişmiştir. Yeni şehir kara, hava ve demir yollarıyla Türkiye'nin dört bir yanına bağlanmış önemli merkezlerden biri haline gelmiştir. 1980'li yıllarda şehirde bulunan Diyarbakır cezaevi dönemin askeri hükûmeti'nin en büyük sembollerinden biridir.
Diyarbakır, 2 Eylül 1993'te çıkarılan 504 sayılı kanun hükmünde kararname ile büyükşehir unvanı kazandı. 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı kanun ile büyükşehir belediyesinin sınırları, valilik binası merkez kabul edilerek yarıçapı 20 kilometre olan dairenin sınırlarına genişletildi. 2012 yılında çıkarılan 6360 sayılı kanun ile 2014 Türkiye yerel seçimlerinin ardından büyükşehir belediyesinin sınırları il mülki sınırları oldu.[1]