$Yazılı Kürt edebiyatının zenginliği üzerine$
#Nevzat Eminoğlu# #Muş# Alparslan Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğr. Gör.
Son günlerde birkaç kitap ve yazıda konu uzmanı olmayanların “Yazılı Kürt edebiyatının zayıf ve ya yok denecek kadar az olduğu” şeklindeki iddialarıyla karşılaştım.
Bunun üzerine bu alanda çalışan biri olarak bilim ve gerçeğe saygı adına bu konudaki literatürü yazmak istedim.
M.Ö.3000’li yıllarda yazının medeniyet coğrafyamız içinde yer alan Mezopotamya’da icadıyla beraber insanlık tarihi için aydınlık bir dönemin kapısı da açılmış oldu.
Yazı ve yazılı edebiyata kaynaklık eden unsurlara baktığımızda, bunların başında şehircilik, ticari hayat, eğitim kurumları, siyasi istikrar gibi olgular gelmektedir.
Ülkemizin Türkçe'yle beraber konuşuru en çok iki dilinden biri olan Kürtçe'nin edebiyat tarihine baktığımızda, metinsel edebiyata kaynaklık eden bütün bu unsurları görmek mümkündür.
Çünkü yazılı Kürt edebiyatının ortaya çıktığı merkezlerin, #Cizre# , #Hemedan# , İmadiye, #Bitlis# , Meyafarkin gibi orta çağ Kürt devlet ve beyliklerine başkentlik yapmış şehirler olduğu görülür.
1514’de Osmanlı yönetimi bu Kürt prensliklerinden bir kısmı ile gerçekleştirdiği Osmanlı-Kürt ittifakı sonrasında, bu otoriteleri resmi belgelerinde “Hükümet-i Ekrad/Kürt Hükümetleri” olarak zikreder. 2
Bu hükümetlerin yönettiği şehir merkezlerinde oldukça canlı bir şehircilik, aktif bir ticari hayat, “Kürt medreseleri” olarak literatüre geçen sistematik eğitim kurumları ve Kürt mirlerinin/ hükümdarlarının yönetimine dayalı köklü bir siyasi iktidar/istikrar geleneği söz konusudur.
Biz klasik Kürt edebiyatçıları, klasik edebiyatın özelliklerini sayarken, diğer tüm klasik edebiyatçılar gibi, en başta bu edebiyatın bir şehir edebiyatı olduğunu, yazılı bir edebiyat olduğunu, saray çevresinde ortaya çıkıp gelişme gösterdiğini vs. belirtiriz.
Bu arka plana sahip yazılı Kürt edebiyatı oldukça köklüdür. Bu durumu daha yakından anlamak için bize en yakın, kardeş ve iç içe bir edebiyat olan Türk edebiyat tarihi ile karşılaştıralım.
Oldukça ilginçtir, yazılı Türk ve Kürt edebiyatlarının başlangıç dönemleri, bu iki dilin yazılı edebiyatta kullanılan ilk lehçeleri, yazılı edebiyatlarının zirvesi vs. hep eşzamanlı bir ortaklığı göstermektedir.
Kanaatimizce bu durum daha çok iki dilin kader birliği ve komşuluğu ile açıklanabilir.
Kürt ve Türk edebiyatlarında İslam öncesi dönemde yazılmış eserlerin varlığına ilişkin belgeler vardır. Ancak edebi ve kitabi anlamda günümüze ulaşan ürünler İslam sonrası döneme aittir.
Türk ve Kürt edebiyatları elimizdeki ilk yazılı ürünlerini 11'nci yüzyılda vermeye başlar. Bu ilk ürünler her iki dilin de doğu lehçeleriyledir.
İlk Türkçe eserler, Türkçe'nin Doğu Lehçeleri olan Hakaniyece ve Çağataycadırlar. İlk edebi eserler “Kutadgu Bilig” 1069 yılında Y. Has Hacip tarafından Hakaniye Lehçesiyle ve “Divan’ül-Lügat’ü-Türk” K.Mahmud tarafından 1074’te yine Hakaniye Lehçesi ile yazılmıştır.
İlk Kürtçe eserler ise Kürtçe'nin Doğu Lehçeleri olan Lorca ve Goranca’dır.
Kürtçe'de ilk edebi eserler Baba Tahir-i Üryan’ın 1010 yıllarında Lor Lehçesiyle yazdığı “Dubeyti” divanı ve Baba Serheng-i Dewdanî’nin Goranî Lehçesiyle yazdığı 1045 tarihli “Defterê Dewdanî”dir.
Her iki dilin edebiyatlarının zirve eserleri 16'ncı yüzyılda ve bu dillerin batı lehçeleri ile verilmiştir.
Türk edebiyatının zirve isimleri Füzuli, Baki, Nevî vs. 16'ncı yüzyıl şairleridir. Batı Türkçe'si olan Azerî ve Anadolu lehçelerini kullanmışlardır.
Aynı şekilde yazılı Kürt edebiyatının zirve isimleri Harîrî, Cezerî, Faki v.s. yine 16.yüzyıl şairleridir. Bu dönem ve sonrasında daha çok batı Kürtçe'si olan Kurmanci ve Zazaca kullanılmıştır.
Kürt dili, bahsi geçen tarihsel altyapıya dayalı olarak zengin bir yazılı geleneğe sahiptir. Ortaçağ boyunca Kürt coğrafyasında yazılı kültür geleneğine sahip şehirlerin her birinde Kürtçe eser veren onlarca edebiyatçı yetişmiştir.
Toplamda yüzlerce ile ifade edilen Kürtçe klasik dönem edebi ürünler olan divan, mecmua, mesnevi, akidename, mevlütname, tevhitname, methiye, münacat, na’t v.s.lerden söz ediyoruz.
Klasik Kürt Edebiyatı ile ilgili değerli çalışmaları bulunan Doç.Dr. M.Zahir Ertekin bu konuda gerçekleştirdiği ve bilimsel bir makale olarak yayınladığı saha araştırmasında, klasik dönemden günümüze kadar gelebilen 786 Kürtçe klasik eser tespit etmiştir.
Ertekin, yüzlercesinin de kayıp ve gün yüzüne çıkarılmayı beklemekte olduğunu belirtir.
Yine Klasik Kürt edebiyatı uzmanı Prof. Dr. Abdurrahman Adak’ın “Klasik Kürt Edebiyatına Giriş” adlı üniversitelerimizin Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümlerinde ders kitabı olarak okutulan Kürtçe kitabı, yüzü aşkın Klasik dönem yazılı eseri ve yazarını içermektedir.
Bunun yanında, fazla bir yasaklama ile karşılaşmayan Irak, İran, Suriye ve Kafkasya’daki Kürtçe eserleri de nazara aldığımızda Kürtçe'ye ait binlerce yazılı klasik dönem eserinden söz edebiliriz.
Kürt edebiyat tarihçisi Prof.Dr. Maruf Haznedar’ın bu isimdeki eseri sadece sekiz ciltten oluşmaktadır.
Bunun dört cildi sadece Klasik Kürt edebiyatına dair yapıtlarla ilgilidir. 9 Bu makalemizde bahsettiğimiz eserler, Klasik dönem yazılı Kürt edebi ürünleridir.
Modern dönemde yazılmış modern Kürt edebiyatının binlerce yazılı eserlerinden bahsetmiyoruz. O, konumuzun dışında.
İşte bu nedenle yazılı Kürt edebiyatı, komşu Fars, Arap ve Türk edebiyatları ile senkronik bir gelişme göstermiştir.
Bundandır ki klasik Kürt edebiyatının zirve isimlerinden, Kürt mir ve hükümdarlarının müktedirlik zamanlarının şaray ve patronaj şairi Mela-yi Cizîrî dönemin edebiyat kıblesi olan Fars edebiyatı şahsında onun efsanevi şairi Hafız-i Şirazi’ye meydan okuyarak şöyle der:
Ger lû’uyê mensûrî ji nezmê tu dixwazî
Wer şi’rê Melê bîn te ji Şîrazê çi hacet
Nazmın etrafa saçılmış incilerini görmek dilersen eğer
Gel Mela’nın şiirlerinde gör onları, Şiraz’a gitmeye ne hacet
Yine 19'ncu yüzyılın önemli Kürt divan şairlerinden olan Şeyh Abdurrahman-i Aktepi de mesnevisinde eser sahibi Kürt edebiyatçılarının çokluğunu ifade ederek şöyle der:
Bizan ku di Kurdan şair pir hene
Ji uşşaqê Tirk û Ecem zêde ne
Bilesin ki Kürtlerde çok şair vardır
Türk ve Farsların aşk erbabından fazladır
Bu tespitler, ilk elden gözlem ve tanıklığa dayalı senkronik değerlendirmeler olduğu için yazılı Kürt edebiyatına ait eserlerin kalite ve sayısal çokluğunu gösteren önemli verilerdir.
Şimdi gelelim, Kürtçe yazılı edebiyatın zayıf ve ya yok denecek kadar az olduğunu iddia edenlere. Bunu söyleyenler iki kısımdır.
Birinci kısım; Arzu ve dileklerini fikir olarak pazarlamaya çalışanlardır. Yani en hafif tabirle Kürtçe'yi sevmediklerinden, yazılı Kürt edebiyatının zayıflığını, hatta mümkünse olmamasını istedikleri için böyle bir söylem içindeler.
Bunlar anlaşılır şeyler. Ama kazın ayağının hiç de öyle olmadığı; köklülüğünü feleğin çarkından geçerek dosta düşmana gösteren Kürtçe'nin- öyle böyle değil- oldukça zengin bir yazılı edebiyata sahip olduğu her geçen gün daha bir ortaya çıkıyor. Kürtçe'nin, kendi üzerindeki yasaklama ve aşağılamaları parçalaması ile arşiv, kütüphane, mahzen, vs.lerden yüzlerce eski Kürtçe eser, araştırmacı ve akademisyenlerce gün yüzüne çıkarılıyor. Bu nedenle bu kesimin susturulması kolaydır.
Ülkemizde seksen yıllık statükoya dayanan eski Türkiye zihniyetinin 2000'li yılların başında ağır bir hezimet yaşayarak yeni Türkiye anlayışına evrilmesi ile Kürtçe karşıtı bu kesimin sesleri de kısılmaya yüz tuttu. Biz onları dertleri ile baş başa bırakıp bu tarafa dönelim.
İkinci kesim; Eskilerin “sadık-i ahmak” dediği “düşüncesiz dostlar”dır. Daha doğrusu bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan dostlar.
Aslında kötü niyetli değiller. Klasik Kürt edebiyatı dediğimiz yazılı edebiyat alanı uzmanı olmadıkları halde ki çoğu Kürt halk edebiyatı, Modern Kürt edebiyatı çalıştıkları ya da hiçbir alan uzmanı olmadıkları halde, kendilerini yazılı Kürt edebiyatı hakkında büyük hüküm cümleleri kurmaya yetkili zannediyorlar.
Klasik edebiyatı araştırmak için ön şart olan Kürtçe Arap Alfabesini ve bu alanın kavramlarını anlamaya yarayan Arapça ve Farsça'yı da bilmez çoğu.
Bu dostlar Türkiye’nin yakın geçmişteki Kürtçe'ye dair en ufak bir metne dahi hayat hakkı tanımayan durumunu veri kabul edip “bildiğim kadarı ile”, “elimdeki kaynaklara göre” gibi bir bilimsel şüphe ve ihtimale de yer vermeden doğruluğu kendinden menkul kesin cümleler kuruyorlar.
Halbuki yüzlerce yıl öncesinin durumunu, günümüz şartlarıyla değerlendirmek, bilimsel literatürde “anakronizm” denilen yanlış bir yaklaşımdır.
Bu meslektaşlarımız “Medrese kaynaklı birkaç eseri saymasak Kürtçe'de yazılı edebiyat yok denecek kadar azdır” gibi realiteyle taban tabana zıt iddialarda bulunuyorlar.
Düşünsenize yüzlerce, binlerce ile ifade edilen yazılı Kürtçe eserlere “birkaç” diyorlar.
Değersizleştirip küçümsediği o medreseler de zamanın üniversiteleri ve Kürtçe eğitimin asırlarca kaynağı olan eğitim kurumlarıdır.
Kürtçe'de ortak, standart bir yazı dilinin oluşumunu sağladılar.
Cizre, Müküs, İmadiye, vs. şehirlerde 600-700 yıl önce yapılmış olanları var, hala ayaktalar. Bitlis’teki İhlasiye medresesi muhteşem bir üniversite kampüs alanı gibi.
Şimdilerde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün idari merkez binası olarak kullanılan bu binada asırlarca Kürtçe ve Arapça eğitim verilmiş; girişin sağ tarafındaki dersliklerde fen ilimler, sol taraftakilerde ise dini ilimler okutulmuştur.
Asırlar önce bu kurumdan klasik Kürt edebiyatının yıldızları olan ve Kürtçe'yle beraber dokuz dilde şiir yazabilen Şükriyê Bidlîsiler, Harisê Bitlîsîler, Selimiyê Hizaniler, Axayokê Bêdariler vs. gibi yüzlerce Kürtçe eser sahibi yazar çıkmıştır.
Kürt halk edebiyatı çalışan bazı meslektaşlarımız da sözlü Kürt edebiyatını yüceltmek için yazılı Kürt edebiyatını adeta yerin dibine batırıyorlar.
Yazılıyı küçülttükçe sözlü daha da yükseliyormuş gibi, “Yazılı Kürt edebiyatı pek olmadığı için Kürtlerde oldukça zengin bir sözlü edebiyat vardır” diyorlar.
Halbuki sözlü ve ya yazılı edebiyatları yüceltmek için birini diğerine kurban etmeğe gerek yok. Hiçbir millet böyle yapmaz. İlmi de değildir.
İkisi de toplumun ihtiyacından kaynaklanır ve her birinin fonksiyonu farklıdır.
520 Kürt şair ve eseri hakkında bilgi veren 2 ciltlik Kürt Şiir Antolojisi yazarı Doç.Dr. Selim Temo “Kürt edebiyatının ağırlıklı olarak sözlü bir edebiyat olduğu” şeklindeki kabulleri delilleri ile reddeder.
Yazılı Kürt edebiyatının zayıf ya da yok denecek kadar az olduğu yönündeki iddiaların, kasıtlı değilse, cehalet ürünü olduğunu ifade ederek bu söylemlerin içi boş bir efsaneden ibaret olduğunu belirtmektedir.
Bu dostları yanılgıya sevk eden nedenlerden biri de 17'nci yüzyıl güçlü şairi Ahmed-i Hanî’nin Kürtlerin o yıllardaki durumundan şikayetçi olan satırlarıdır kanaatimizce.
Çünkü 1650’li yıllarda VI. Murat döneminde Osmanlı-Kürt ittifakı, Osmanlının en güçlü ve diğer Kürt prensliklerinin temsilcisi konumundaki Bitlis Kürt Hanlığına saldırması ile yarım asır kadar bir süre bozuluyor.
Bu karmaşa döneminde Kürt coğrafyasının ekonomik, siyasi ve ilmi durumu geriliyor. Osmanlı istediği başarıyı elde edemeden geri çekiliyor.
Hanî, bu dönemde Kürtlerin birlik olmamsı, perişan olması, ilim ve edebiyat müşterilerinin yokluğu ile ilgili yakınmaktadır. Hanî’nin bu satırları Kürtler arasında oldukça yaygındır.
Kürt tarihi ve Kürt edebiyat tarihi ile ilgili bütüncül ve ayrıntılı bir bilgiye sahip olmayanlar, Hanî’nin bu satırlarını Kürtlerin binlerce yıllık tarihlerinin genel bir fotoğrafı olarak algılıyorlar.
Bu ise anakronik, parçacı, değerlendirmelere yol açıyor. Aynen körlerin fili tarifi gibi.
Halbuki Hanî’den önce Kürtlerin bin yılı aşan muktedir zamanları var. Hanî’den sonra 1850'lere kadar yine nispeten normalleşen bir dönem var.
Yazılı Kürt edebiyatı alanı uzmanları bu realiteyi yoğun olarak işleyip paylaşırsa, bu yanlışlar kısa sürede düzelir kanaatimizce.
Zira, B. Said Nursî’nin tabiriyle;
Bir dane-i hakikat bir harman yalanı yakar.
Çünkü Kürtçe, bir asra varan amansız ve imansız karşıtlarını alt etmeyi başardı.
Bilmediklerinin bilgisizi bu dostlarını mahcup etmesi, leblebi çerezdir onun için.
Lakin unutmayalım ki bazen dostun attığı gül düşmanın kılıcından incitici olabilir.
1. İbn Haldun, Mukaddime, Dergah Yayınları, İstanbul 1991, c. 2, s.967.
2. Cemal Ülke, “Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürdistan Eyaleti ve Kürdistan Eyaletinin Kuruluşu”, Kimlik, Kültür ve Değişim Sürecinde Osmanlı’dan Günümüze Kürtler Uluslararası Sempozyumu, Bingöl Üniversitesi Yayınları, Bingöl 2013, s. 158.
3. Muhammed Ronî El Meranî, “Bilinen En Eskî Kürt Alfabesi”, Kürt Tarihi Dergisi, sayı: 5. s. 57.
4. Yekta Saraç, Eski Türk Edebiyatına Giriş Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir 2012, s. 15.
5. Mehemt Nur Yavuzer, Kürt Edebiyatında Baba Tahir, Yüksek Lisans Tezi, Yaşayan Diller Enstitüsü, Van Yüzüncüyıl Üniversitesi, Van 2016
6. Mahmut Kaya, İslami Edebiyatta Şaheserler, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, İstanbul 2018, s.770
7. Zahir Ertekin, “Bazı Modern Kürt Aydınlarının İslam eleştirilerine Reddiye”, Uluslar arası Eleştiri Kültürü ve Tahammül Ahlakı Sempozyumu, Muş Alparslan Üniversitesi, Sempozyum Bildirileri, s. 138
8. Abdurrahman Adak, Destpêka Edebiyata Kurdî ya Klasîk, Nûbihar Yayınları, İsanbul 2013
9. Maruf Xaznedar, Mêjuwê Edebî Kurd, Aras Basım, Hewlêr 2010
10. Mela Ahmed-i Cizîrî, Dîwan, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 2014, s. 346
11. Abdurrahman Aktepe, Dîwana Rûhî, Elyazma nüsha, Aktaran: Zahir Ertekin, Nubihar 140. s.45.
12. Adak, Abdurrahman; “Helbestvanên Klasîk ji Perspektîfa Herêmî: Nimûneya Herêma Bedlîsê”,
The Journal of Mesopotamian Studies, C: 1/1, 2016, s. 34
13. Selim Temo, Kürt Şiir Antolojisi, Agora Yayınları, C. 1, s.16
14. Ş.Epözdemir, Amasya Antlaşması 1514 Kürt- Osmanlı İttifakı ve Mevlana İdris-i Bitlisi,Peri Yay.2005, s. 160 [1]